Scorcese,
‘Irishman’i kastederek, demiş ki:
“Lütfen,
filmlerimi telefondan izlemeyin, lütfen.”
Muhtemelen
apartma bir Twitter esprili yanıtı gelmiş ki muazzam:
“Onu
Netflix’e satmadan önce düşünecektik aslanım. Düşey yöne kilitleme açık
izleyeceğim, hem de küçücük.”
Demek ki
Hollywood mensupları da, bizim Yeşilçam mensupları kadar acaip olabiliyorlar,
Beni en
çok güldüren konu şu:
Son 20
yıldır Dünya sineması ile ilgili olarak yaptığım tüm tahminler tuttu. En son
tutansa, şu Ahmet Kaya filmleri konusu ki ayrıca yazdığım bir konu. Hem
gülerek, hem ağlayarak izliyorum son Yeşilçam momentlerini.
Ancak, Netflix
için de şu saptamam vardı:
Başlamadan zirveyi inen kurum.
Hiçbir
Netflix dizisi, hiçbir HBO dizisi olamadı çünkü.
Artı;
animeler, Hong Kong sineması, Kore sineması, bilgisayar oyunu sinematik
fragmanları, çapraz medya konularına koyduğum, en uzun çıkış 10 yıl sürer, tezi
de doğrulanmış durumda.
Bu internet
televizyonu konusu da, en az 5 yılı geride kalmış olarak, 10 yıllık bir vadeye
sahip sonuçta.
Çünkü
internet televizyonu yeni hiçbirşey getirmedi.
Ancak yine
bir saptama:
VR’ler
araya girerek kendilerini ezdirdiler ve pazara
erken giren ürün durumuna soktular kendilerini.
Sinema;
1928 sessiz, 1948 renksiz, 1950-1970 yazlık / sinemaskop tipi, 1970-1990
televizyon çöküşü, 1985-1995 video çıkışı, 1995 yüzüncü yıl metamorfozu olarak bir dizi dönem yaşadı.
Son 25
yıldır sinemanın bahçesinin yolları sürekli çatallanıyor. Yani, sinemada artık küçük
oluşumlar, çok sayıda ama kaplamları ve kapsamları sınırlı-sonlu.
Demonun,
reklamın, klibin, jeneriğin, ara jeneriğin, trüğün, bağımsız iç planların /
episodların kısa-film’leşmesi süreci, tam da bunun kanıtı.
Şerh: Trük
sineması, CGI ile istenilen çıkışı yaratamadı. Anti-Machinima biçimde Death
Stranding, bunu belki sağlayacak.
Dolayısıyla,
bu son 25 yıllık panoramada, Netflix’in yeri yok. Novumu yok çünkü.
Bilindikleri yeniden paketledi yalnızca.
HBO
simgesi üzerinden, 2005-2015 arasında dizilerin
meta-sinema’laşması süreci yaşandı ama o da tüketildi, tükendi değil,
tüketildi.
Tüm bu
süreçler içinde, Yeşilçam’ın 70 yıllık melokomik
çizgiden uzaklaşamaması, epeyi ilginç bir Dünya sineması tarihçesi örneği
oldu.
Hollywood’un
da dönüp dolaşıp aynı yere çakılması, 1. Dünya’nın kültürelce 3. Dünya’laşması
tezimizi kanıtlıyor bizce.
Böylelikle,
Scroces de, Netflix de, Yeşilçam da, kendim
ettim, kendim buldum, arabeskini söyle durumda dlou.
(9 Aralık 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder