Kendisi
eski bir diplomat olarak, durumdan alınganlık çıkarmış ama Dünya’da böyle bir
trendin olduğunu da belirtmiş hiç olmazsa.
+
Ancak en
önemli ayrıntı şu ki basın bunu atlamış gibi:
“Londra’dan
dönüş yolunda, Erdoğan’ın bana hayli enigmatik görünen, “Çünkü bizim Fransa ile
çok farklı bir anlaşmamız var. Fransa-İtalya-Türkiye olarak bu adımı atacağız.
Ama bu hâlâ savsaklanıyor. Bunun yanında ikinci bir anlaşmamız daha olacak.”
ifadelerini ise, beraberindeki berceste medya heyeti sorgulama gereksinimi
duymamış anlaşılan.”
İkili,
gizli ve sözlü anlaşmalar.
Yalnızca
o liderler devredeyken işleyecek anlaşmalar.
Ancak,
Selcen bunun anlamını biliyor olsa gerek:
Türkiye,
en Doğu Akdeniz’den başlayarak, ikili anlaşmalarla tuhaf bir uluslararası deniz hukuku hattı çiziyor
gibi.
Libya
ilk ve en doğu adımdı.
İtalya
orta adım, Fransa batı adımı olur.
Türkiye,
Akdeniz’de çift W (ya da bir M, artı bir W) bir yol açmış olur.
Olay,
Çin’in Pasifik’e yapay adalar yapıp, savaş durumnda olabileceği Japonya ile
şimdiden Doğu Çin Denizi’ni paylaşıp, paylaşımını ileriye bırakıp, oranın
herşeyine el koymasıyla başlamıştı.
Untumayalım:
Son 45
yılda bilmem kaç hükümet geldi gitti. Biz hala Kuzey Kıbrıs’tayız. ‘De facto’
orası bizim yani. Nüfusuyla bile üstelik. Yanısıra, Hatay Cumhuriyeti vakamız
var.
Yani
olay, pek gizemli, muammalı değil.
Fiilen
alan paylaşımı.
Bu işi
de diplomatlar değil, bir no’lar kıvırabilir ancak.
Dipnot:
Bu
durumun bilgisini ancak ve ancak bir diplomat veya bir uluslararası hukukçu
verebilir bir no’lara.
(8 Aralık 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder