“Roman,
Çizgiroman, Fotoroman, Grafik Roman, Visüel / Görsel Roman-Oyun” metnimizde,
birden çok yeni türden söz ettik.
2 tane
daha ekleyeceğiz.
Hipertekst
roman ve sibertekst roman.
Bunlar,
birbirleri yerine kullanılabiliyormuş.
Genelde,
internet üzerinden birden çok kullanıcının, birden çok başlı, ortalı, sonlu
öykülü metinler yazmalarının sonucu için kullanılıyorlar.
Bu,
epeyi uzun süreli geçmişi olan bir alan.
Bizi
burada ilgilendiren konu, oyunda giderek öykü öne çıkarken, bu ikisinde öykünün
giderek arkaya gitmesi.
İkisinin
ortak yönü, tanımlarının zorlanması ve tanım alanlarının dışına kayılması.
Ki yeni
türleşmeler de böylelikle oluşuyor.
Burada
birincil konu, bütün-parça ilintisi.
Hem
visüel romanda, hem hipertekst romada, hem sibertekst romanda.
Genel
anlamıyla, bütünün değişik parçalara bölünmesi ve aynı parçalardan değişik
bütünler kurgulanması durumu var.
Ve
burada sonuç ürün değil, süreç öne çıkıyor.
Ve bu
da, oyuncuların kişiliğinin oyunların oynanmasını etkilemesi gibi, kalabalık
yazar grubunun kişiliklerinin de sonul ürünü belirlemesi sözkonusu.
Yazma
sürece tümevarımsal ilerliyor.
Tek
kişilik roman yazarının elindeki roman taslağına göre sayfa yazması yok ortada.
Burada
önemli olan, araç değil, amaç.
Bu
türden yeni türleşmeler ile ne yapmak istiyoruz?
İşlerse
bunun tersine yürüyor.
Birilerinin
aklına bu türden farklı şeyler geliyor, onu ortaya sürüyor, insanlar viral
olarak konuya dalıyor.
Konunun
kuramı ise sonradan oluşuyor, oluşabilirse tabii.
Bizim bu
metni yazmaktaki amacımız ve arayışımız, bu yeni tür metinlere kavramsal
çerçeve getirilip getirilemeyeceği.
Bu
konuda yeni anlatı becerileri yaratan en önemli örnek, grafik roman idi.
Çizgiromanın
20. Yüzyıl boyuncaki arayışları, grafik romanı, bilimkurgu ve fantastik gibi
bağımsız bir ve hatta birden çok alttür kıldı.
Görsel,
hipertekst ve sibertekst roman için, henüz böyle olamadı. 10 yılda böyle
olamadı.
Oysa
hipertekst, kurmaca-dışı alanda, yepyeni ve fapfarklı anlatı yolları açtı.
Sabit
bir hipertekst, eğer sağlam kurgulanmışsa, yeni bir ekleme yapılmaksızın, her
okunuşunda farklı bir metin olur.
Çünkü,
hiperteksti okumadan önceki, faz binişik
besleme ışını metinler, onu okumamızda bizi etkiler. Uzun yerine kısa
söylersek, okuduklarımız ve yaşadıklarımız, bir sonraki okuduğumuzun nasıl
okunacağını belirler ve etkiler.
Burada
diğer önemli bir konu, görsel romanın Japonya gibi sınırlı bir alan için
üretilmiş olması. Yani o tür, onların kültürüne uymuş. O nedenle, Catherine /
Katherine’i bir Türk ve bir Japon farklı algılıyor olsa gerek, diyoruz.
Konunun
etkileşimlilik bölümüne gelirsek, bunu pek bir işe yaramadığı ortaya çıktı,
diyebiliriz. Nasıl ki bloglar, yeni ve yoktan yazar yaratamadıysa; etkileşimli
her tür ürün de, yeni ve yok-tan yaratıcı-lık yaratamadı.
Ki zaten
yaratıcılığın ve hayal gücnüün dibe vurduğu zamanlarda yaşıyoruz. İnternete ve
sosyal medyaya karşın böyle.
Dolayısıyla
bu yeni ürünlerin geçici ve ara pozisyonda kalıyor olduklarını söyleyebiliriz.
(25 Aralık 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder