Pazar, Aralık 08, 2019

Ayşe Düzkan: söylemde devrimci, kamusalda olağan, özelde olağan şüpheli


Yeni ve Farklı Bir Konu Nasıl Tartışılır?:
Kavramın etimolojisi ve semantiği ortaya konur.
Sabitler (ceteris paribus) ve değişkenler ortaya konur.
Kültürün panoraması ortaya konur ve konunun yeri haritalanır.
Konuyla ilgili olarak ortaya konmuş tartışmalar özetlenir.
Klişe, basmakalıp, genelgeçer söylemlerden kaçınılır.
Konunun kültüre olası etkileri tartışılır.
Kişisel düşünceler ortaya konur.
Konu toparlanır ve metinden çıkılır.
Açık uç bırakılır.
+
Düzkan ne yapmış?
Hepsinin tersini.
+
“solun tarihi, hem dünyada, hem bölgede, hem de türkiye’de, bir kadın hizmetlerini görürken, kadın özgürlüğü üzerine düşünen ve yazan erkeklerle dolu. böyle bir maddi konumun belirlediği bilinç nasıl olur, nasıl oldu, o konuya girmeyeceğim.”
Düzkan bunu yazarken, kendisinin gittiği yerlerde genç Kürt kadın hizmetçi hiç yok mu?
Var.
Batman’da geçnkız intiharları Dünya rekoru kırdı da, İstanbul’da durum farklı mı?
Hayır.
Ama Düzkan, Kürtperver: İyi olan herşeyi Kürtler yapıyor onun gözünde.
Kürtler onun için demokrat. Hem de tüm Dünya’ya demokrasi getirecek türden.
O nedenle, iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır, demişler.
Asıl önemlisi:
Hizmet satın alırken / kiralarken, hizmeti verenin kadın olması, hizmeti alan erkeği anti-feminist kılar mı, onu bir sorgulamak gerek.
+
“bir konuda fikir sahibi olmak politik bir pratik anlamına gelmez.”
Eksik yazmış.
Tersi de doğru.
Bir konuda politik pratik yapmak / sahibi olmak, o konuda fikir sahibi olmayı gerektirmiyor, özellikle de bilgi sahibi olmayı.
Diyelim, en son öldürülen gençkız için yürüyenlerin kaçı o öyküyü tümüyle biliyor veya o konuda belirgin bir düşüncesi var? Onu bırakın hangi konuda belirgin bir düşüncesi var? Sosyal moloz ve sosyal medyatör 30 milyondan söz ediyoruz.
+
Aranot:
Sanal gazeteler devreye girdiğinden beridir, klasik köşe yazarı çizgisi, sosyal medyatörlüğe kaydı.
Sosyal medyatörlüğün temel özelliği şu:
Muhatabının en kaba duygularına, aptallığına, cehaletine hitap etmek. Onu oralardan etkilemek.
Düzkan da artık oralara kaymakta gibi.
+
“siyaseti, metinden, söylemden taşırıp hayatın parçası haline getirecek bir “özel”e bugün her şeyden fazla ihtiyacımız var. eğer sizde varsa, anlatın lütfen.”
Var, hem de çok.
Ancak Düzkan, bir Ülkü metnini okusa ne olur?
Hiçbirşey.
İntikal etmez, kulağından / gözünden içeriye girmez.
+
“ “özel olan politiktir” feminizmin en önemli şiarlarından biri. birden fazla şeyi kastetmek için kullanılıyor. özel sayılan alanların pekala kamusal tarafından belirlendiği gerçeği bunların başında geliyor. bize aile arasındaki tartışma falan diye öğretilmiş olan şeylerin aslında toplum tarafından kurulduğunu ve bir başka toplumsallıkta başka türlü yaşanacağını, örneğin. insanların kendilerine mahsus saydıkları şeylerin aslında ortak bir toplumsallık tarafından belirlenen gerçeklikler olduğunu, sen kendini şişman ve çirkin hissediyorsan, bunun toplumun oluşturduğu mekanizmalar tarafından sağlandığını ve başka kadınların da, senin kendine has saydığın bu duyguları taşıdığını…”
Kendisi, sürüye ait olan, herkesi sürüye ait sanırmış.
Düzkan da öyle.
Hernşeyi toplum sürüsünün psikolojisinin belirlediğini sanıyor.
Bireysel farklılıkları yok sayıyor.
Şişmansa, belli bir kilonun üzerindesindir; kendini öyle hissediyorsun, diye şişman değilsindir.
Çirkinlik ayrı bir konu. Hem komedi, hem trajedi. Güzellik gibi habire değişiyor. Güzeller çirkin oluyor ve tersi de.
Büyük beden manken konusu. Şişman artık güzel sayılıyor. Yani, şişman ve güzel tanımı da var.
Ki bu sürü psikolojisi değil, kültür.
Kültürü de, her zaman iktidar seçkinleri yapmaz, sürünün kendisi de yapar.
1970’te; japone kol giyen, çalışan, sokakta sigara içen kadın orospu mudur?, tartışması vardı.
Sonra hayat kadını tartışması geldi.
Bunun yapansa, anaerkil kültür. Erkeklerin bu tartışmalardan haberi bile olmadı çünkü. Alaturka anaerkilik, erkeklere kapalıdır çünkü.
+
En önemlisi:
“fikirler, maddi bir güç haline gelebilir ama bunun için insanın davranışlarını, pratiğini değiştiren bir bilince dönüşmeleri gerekir.”
Hayır, öyle değil.
Düşünceler, değil yazıldığında, akıldan geçirildiğinde bile, potansiyel maddi güçtür. Toplu bilisizlik onu saklar.
Eratosthenes, yuvarlak Dünya’yı yazdığında o bir güçtü, Dünya yolculuğu gücü. 1.800 yıl kullanılmadı ayrı konu ama hep potansiyel güç olarak saklı durdu.
Üstelik, onu bilmeyen ama yarıküre mercek bilen Vikingler Amerika’ya, sazdan yapılmış bol çeyrek çemberli yol göstericili Tayvanlılar da, taa Madagaskar’a gidebildi. O merceği ve saz-rubuyu başkaları da gördü ama onlardaki kullanım gücünü göremedi.
Düzkan tam da böyle:
İşe yaradığını sandığı şeyler işe yaramaz, işe yaramadığını sandığı şeyler ise, asıl işe yarar şeyler.
Şeylerin yerine, düşünceleri de koyun yütfen.
(8 Aralık 2019)

Hiç yorum yok: