Yeni
ve Farklı Bir Konu Nasıl Tartışılır?:
Kavramın
etimolojisi ve semantiği ortaya konur.
Sabitler
(ceteris paribus) ve değişkenler ortaya konur.
Kültürün
panoraması ortaya konur ve konunun yeri haritalanır.
Konuyla
ilgili olarak ortaya konmuş tartışmalar özetlenir.
Klişe,
basmakalıp, genelgeçer söylemlerden kaçınılır.
Konunun
kültüre olası etkileri tartışılır.
Kişisel
düşünceler ortaya konur.
Konu
toparlanır ve metinden çıkılır.
Açık uç
bırakılır.
+
Düzkan
ne yapmış?
Hepsinin
tersini.
+
“solun
tarihi, hem dünyada, hem bölgede, hem de türkiye’de, bir kadın hizmetlerini
görürken, kadın özgürlüğü üzerine düşünen ve yazan erkeklerle dolu. böyle bir
maddi konumun belirlediği bilinç nasıl olur, nasıl oldu, o konuya girmeyeceğim.”
Düzkan
bunu yazarken, kendisinin gittiği yerlerde genç Kürt kadın hizmetçi hiç yok mu?
Var.
Batman’da
geçnkız intiharları Dünya rekoru kırdı da, İstanbul’da durum farklı mı?
Hayır.
Ama
Düzkan, Kürtperver: İyi olan herşeyi Kürtler yapıyor onun gözünde.
Kürtler
onun için demokrat. Hem de tüm Dünya’ya demokrasi getirecek türden.
O
nedenle, iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır, demişler.
Asıl
önemlisi:
Hizmet
satın alırken / kiralarken, hizmeti verenin kadın olması, hizmeti alan erkeği
anti-feminist kılar mı, onu bir sorgulamak gerek.
+
“bir
konuda fikir sahibi olmak politik bir pratik anlamına gelmez.”
Eksik
yazmış.
Tersi de
doğru.
Bir
konuda politik pratik yapmak / sahibi olmak, o konuda fikir sahibi olmayı
gerektirmiyor, özellikle de bilgi sahibi olmayı.
Diyelim,
en son öldürülen gençkız için yürüyenlerin kaçı o öyküyü tümüyle biliyor veya o
konuda belirgin bir düşüncesi var? Onu bırakın hangi konuda belirgin bir
düşüncesi var? Sosyal moloz ve sosyal medyatör 30 milyondan söz
ediyoruz.
+
Aranot:
Sanal
gazeteler devreye girdiğinden beridir, klasik köşe yazarı çizgisi, sosyal
medyatörlüğe kaydı.
Sosyal
medyatörlüğün temel özelliği şu:
Muhatabının
en kaba duygularına, aptallığına, cehaletine hitap etmek. Onu oralardan
etkilemek.
Düzkan
da artık oralara kaymakta gibi.
+
“siyaseti,
metinden, söylemden taşırıp hayatın parçası haline getirecek bir “özel”e bugün
her şeyden fazla ihtiyacımız var. eğer sizde varsa, anlatın lütfen.”
Var, hem
de çok.
Ancak
Düzkan, bir Ülkü metnini okusa ne olur?
Hiçbirşey.
İntikal
etmez, kulağından / gözünden içeriye girmez.
+
“ “özel
olan politiktir” feminizmin en önemli şiarlarından biri. birden fazla şeyi
kastetmek için kullanılıyor. özel sayılan alanların pekala kamusal tarafından
belirlendiği gerçeği bunların başında geliyor. bize aile arasındaki tartışma
falan diye öğretilmiş olan şeylerin aslında toplum tarafından kurulduğunu ve
bir başka toplumsallıkta başka türlü yaşanacağını, örneğin. insanların kendilerine
mahsus saydıkları şeylerin aslında ortak bir toplumsallık tarafından belirlenen
gerçeklikler olduğunu, sen kendini şişman ve çirkin hissediyorsan, bunun
toplumun oluşturduğu mekanizmalar tarafından sağlandığını ve başka kadınların
da, senin kendine has saydığın bu duyguları taşıdığını…”
Kendisi,
sürüye ait olan, herkesi sürüye ait sanırmış.
Düzkan
da öyle.
Hernşeyi
toplum sürüsünün psikolojisinin belirlediğini sanıyor.
Bireysel
farklılıkları yok sayıyor.
Şişmansa,
belli bir kilonun üzerindesindir; kendini öyle hissediyorsun, diye şişman
değilsindir.
Çirkinlik
ayrı bir konu. Hem komedi, hem trajedi. Güzellik gibi habire değişiyor.
Güzeller çirkin oluyor ve tersi de.
Büyük
beden manken konusu. Şişman artık güzel sayılıyor. Yani, şişman ve güzel tanımı
da var.
Ki bu
sürü psikolojisi değil, kültür.
Kültürü
de, her zaman iktidar seçkinleri yapmaz, sürünün kendisi de yapar.
1970’te;
japone kol giyen, çalışan, sokakta sigara içen kadın orospu mudur?, tartışması
vardı.
Sonra
hayat kadını tartışması geldi.
Bunun
yapansa, anaerkil kültür. Erkeklerin bu tartışmalardan haberi bile olmadı
çünkü. Alaturka anaerkilik, erkeklere kapalıdır çünkü.
+
En
önemlisi:
“fikirler,
maddi bir güç haline gelebilir ama bunun için insanın davranışlarını, pratiğini
değiştiren bir bilince dönüşmeleri gerekir.”
Hayır,
öyle değil.
Düşünceler,
değil yazıldığında, akıldan geçirildiğinde bile, potansiyel maddi güçtür. Toplu
bilisizlik onu saklar.
Eratosthenes,
yuvarlak Dünya’yı yazdığında o bir güçtü, Dünya yolculuğu gücü. 1.800 yıl
kullanılmadı ayrı konu ama hep potansiyel güç olarak saklı durdu.
Üstelik,
onu bilmeyen ama yarıküre mercek bilen Vikingler Amerika’ya, sazdan yapılmış
bol çeyrek çemberli yol göstericili Tayvanlılar da, taa Madagaskar’a gidebildi.
O merceği ve saz-rubuyu başkaları da gördü ama onlardaki kullanım gücünü
göremedi.
Düzkan
tam da böyle:
İşe
yaradığını sandığı şeyler işe yaramaz, işe yaramadığını sandığı şeyler ise,
asıl işe yarar şeyler.
Şeylerin
yerine, düşünceleri de koyun yütfen.
(8 Aralık 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder