Radikal
Blog yazarlarıyla, Can Dündar nöbeti ile ilgili olarak aramızda anlaşmazlık
çıktı. Onlar aydın olarak orada dikilmeyi anlamlı buldular, ben ise anlamsız
buldum, en azından Dündar gibi biri için.
Kendi
irdelememize dönelim:
Entellektüel
herhangi bir sınıfa bağlanmayandır, entelejensiya herhangi bir sınıfa
bağlanandır.
1950-2010
Dünya için (üst-)sınıf, iktidar seçkinlerinin öğeleri olan, generaller,
işadamları, medyatörler, siyasetçiler olarak tanımlanabilir. Ekonomik olarak
ise genel sınıf; işçi, esnaf, zanaatkar, çırak, evkadını, memur, emekli,
çiftçi, teknokrat / bürokrat, işsiz, öğrenci olarak tanımlanabilir.
Günümüz
entelejensiyası tuhaf bir biçimde, işadamlarının sahip olduğu medya üzerinden
medyatörlüğe ve emekçilere aynı anda bağlanmaya kalkıyorlar. Son 10 yıldır da,
Kürtler’e bağlanmak moda bir akım olageldi.
Entellektüel
bağlanmaz, hatta bağlanamaz, çünkü negatif
egzistanstır. (Sartre’cı egzistans bağlanır yalnızca.) Tarih bilincine
sahip olmak için bu gerekir çünkü.
Entellektüel,
hiçliğe veya eksi varlığa yol alır, çünkü kendi biyografisini, 100 milyar
kişilik ve 5 milenyumluk tarih / Dünya Sistemi içinde, bir nokta olarak
haritalayabilmek için, hiçleşmesi veya eksivarlıklaşması gerekir: Matematik ve
mantık gereksinim olarak.
Asıl
önemlisi entellektüel, doğru bilgi üretebilmek için, özgür olmak durumunda. Bu da bağlanmamak
(ayrılmak, kopmak, uzaklaşmak, (Japonca) ‘ma’) demek.
Telif
bilgi üretene entellektüel, nakil veya tefsir veya intihal bilgi getirene de,
çeyrek veya yarım münevver-cik deniyor.
Telif
bilgi üretmek, güneşin altında
söylenmedik sözler üretmek demek. Bu çok kolay, negasyon ile oluyor. Yapılmış olan herşeyi değillemek, olumsuzlamak,
hayırlamak, eksilemek yeterli oluyor.
Oysa
entelejensiya, yapıcı eleştiri için tepiniyor. Neden başkalarının (özellikle de
entelejensiyanın) yıktığını yapmak
gerektiğini ise, açıklayabilen yok ortada.
Önce
doğru ile yanlışı ayırt edebilmek, sonra da herkese karşı doğruyu savunabilmek
gerekiyor burada ve şimdi.
Örneğin
Burkay, bu üniversite akademisyenlerinin neden PKK’yi de olumsuzlamadığını
sorduğunda, epeyi haklı çıkmış oluyor.
Örneğin
Ülkü, Dündar’ın 13 yıl AKP’yi savunduğunu söylediğinde de, epeyi haklı çıkmış
oluyor.
Ferhan
Şensoy, düşünemez, çünkü kuramdan ve eleştiriden hiç hazzetmez. O nedenle, (‘gelin
canlar bir olalım’cı) entelejensiyasal toptan
birleşmeyi önerdiğinde de yanılmış oluyor. Beni dost ateşiyle arkamdan
vurmuş birini neden destekleyeyim veya onunla aynı kaba edeyim ki?
Entellektüel
bireydir yani, cemaat değildir.
Entellektüel
tao’isttir yani, kendi yolunda gider tek başına ve asal-yalnız olarak...
Çok
basit bir örnek:
42
yıldır, sağdan soldan, aşağıdan yukarıdan hep aynı şeyi duydum:
Böyle
yalnızca yalnız yalnız oturup, okuya okuya ne olacak?
Böyle
kuramlar ve böyle doğrular ve böyle kavramsal çerçeveler yazılacak. Yalana meğleyen ve mezbahasına koşa koşa giden koyun olunmayacak.
Dezenformasyona isyan olacak.
Asıl entellektüel
savaşı bu.
Diğeri,
kendine salaktivist slaktivist bir dava
arayışı. Bağlanacak kapı arayan kapıkulu / emir kulu anlayışı.
Toplumdan
onay alma arzusu.
Savaşta,
faşizmde, engizisyonda insanı sevme rezilliği.
Çıbanı dışarıdan okşayarak
iyileştirme
sanrısı.
Dündar
ayakçılığı kıyakçılığı...
Medyada
haber olma, reyting arzusu...
Yani:
Nush,
tekdir, kötek, katliam, atom bombası...
Hala, hep,
şimdi ve burada...
(26 Ocak 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder