Görülebileceği
üzere, ilk diyalektik Batılı, sonraki diyalektik Doğulu olmakta.
Batılı
ikili, aynı yer ve zamanda yaşamadı ama Doğulu olanı öyle oldu.
Hepsi
de, devlet kurma ve yıkma ve terör sentetik olayını / olgusunu, günümüz
koşullarından bambaşka anlamlarda yorumlamış gibiler.
Neçayef,
Makyavelli’ye veya onun o anki muadili Marx’a değil de, partneri Bakunin’e
zarar verdi abrek abrek (Kuzey Kafkasya argosu).
Sabbah
ise, bir rivayet Nizamülmülk’ü öte yana yollattı.
Makyavelli,
devletçi-kapıkulu-entelejensiya
oldu. Neçayef hiç istemediği halde, SSCB’nin kuruluşuna dolaylı katkıda bulundu
ve yine (istemeden de olsa) entelejensiya oldu.
Sabbah,
Alparslan nezdinde bir biçimde Anadolu’ya girmeye niyetli olmayan Türkler’in,
onun da bir suikast ile ölümüyle, 20 yılda Anadolu’yu toptan fethetmesinin
yolunu açmış oldu.
Aranot 1:
Bu Türkler’in hep batıya gitme olayının, taa MS 500 gibiki gidenler-kalanlar
ikileminin, 500 küsur yıl sonra da aynen var olması ilginç.
Aranot
2. Türkler’in hiç batıya gitmeyenlerinin de, devlet kurma x kurmama, (o zamanki
koşullarda) çinlileşme x çinlileşmeme ikilemini iç savaşla yaşamışlığı da
önemli bir durum. Biz de, 1838-2016 itibarıyla, batılılaşma x batılılaşmama
ikilemini yaşayageliyoruz: İç savaş yine var, -lar olarak bir de.
Sabbah’ın
kendisi de, bir terörist olsa da, Alamut devletini kurdu. Ki Türkler’e yönelik
tavrı da, kendi devletini sağlama alma olarak düşünülebilir.
Gelelim
günümüze:
İsrailliler,
kendi dindaşlarını da öldürerek, terörle önce devlet kurdular, sonra devlet
terörü yguladılar.
Muadilleri
Filistinliler ise, önce terörist oldular ama bir türlü hala devlet olamadılar.
İşte bu
kuadralektik, ilkin bu ayrımları tasfiye etti.
IŞİD, önce accaip bir terörist
olup, sonra da accaip bir devlet oldu.
Böylelikle,
ABD’nin terörist devlet uygulamasını (5-7 yıllığına da olsa) tuş etti.
Günümüz
koşulları, 1960’lardan başlayarak, savaşla veya savaşsız olarak, 100 olan
devlet sayısını 250’ye limitledi.
G-20’nin
yerlerde sürünmesine bakarsak, demek ki bu Dünya 15 devlet ve 15 megapol
kaldırıyor, gerisi trajikomik oluyor.
İşte bu
kuadralektik bunun fiiliyatını komedileştiriyor.
Fikriyat
ise, hep aynı idi:
Bir devlet kendini bitirir ve
devlete önce kendi vatandaşları ihanet eder.
Bu konuyla
ilintili 5-6 metni daha sayarsak, bu durum bizi tuhaf bir meta-anarşizm tezinde konumluyor:
Develt
olsa ne olur, olmasa ne olur?
Devleti
yıksan ne olur, yıkmasanr ne olur?
Üstelik
1945-1957’den beridir, meta-hümanizm de mevcut...
Uzaycılık
ve ölümsüzlük, devleti gülünçleştirdi.
Aranot:
Bu ikilinin, birey olmaya zararları da olacak, yararları da...
Hala
aynı:
6 bin
halk, 100 veya 250 devlet (1960-2015).
6 bin
halk, 100 veya 250 alfabeli dil (1960-2015).
İkisi de
5 bin yıldır böyle.
Yani, binlerce halklık insanlar, 5 bin yıldır
devletsiz ve yazısız memnun mesut yaşadılar, belki 5 milyon yıl daha böyle
gidebilirler.
Çıkış:
Anarşizmin
bunu tartışması gerekli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder