Öncelikle,
işin başından beridir var olan, şu 2 ayrımı koyalım:
Psikanaliz
(biri kuram) ve psikiyatri (biri pratik).
Freud,
biri olunca, diğerinin olmadığını söylemiş.
Freud’dan
beridir var olan bir zihin bölümlemesi var:
Duygusal,
bilisel ve davranışsal.
Kognitif
(bilisel) olan yanımızı, Freud dahil herkes, hem psikiyatristler, hem de
sıradan insanlar süperegosal saymış. Ayrıca, kognitif davranış diye bir alan
yok veya psikolojide çok boş bırakılmış.
Freud,
herşeyi cinselliği bağlayarak halt yemiş, o kadarını Türkler bile yapmıyor.
Sorun,
davranışlarımızı dürtülüyen ve güdüleyen şeyler:
Bunlar
iç ve/ya dış neden olabilir.
İç
nedenler, içgüdü, coşum (emosyon), duygu diye, 3’e ayrılmış.
Psikanaliz,
davranışlarımızı neden yaptığımızla uğraşıyor. Psikiyatri yanlış sayılan
davranışlarımızı düzeltmekle uğraşıyor.
Ancak bu
normsal yanlışlar göreli. Örneğin eşcinsellik, daha yeni, 2010 sonrasında,
uluslararası literatürden hastalık olarak çıkartıldı ama TC’de hala baki.
Psikiyatristlerden
önce, papazlar ve akil adamlar da akıl verip, insanların yanlış davranışlarını
düzeltmekle uğraşırmış zaten.
Yani bu,
insanlardan gelen bir talep. Bazılarının dışında psikiyatristler hasta
aramıyor, hastalar doktor arıyorlar şu anda.
Tabii
intihar edecek birini öldürmek, yine cinayet ve suç ama burada ölme-öldürme
yok, hesapça ruh / davranış tamiratı var, ne demekse?
Diğer
bir deyişle papazlar, insanları düzeltmeye kalkıyorsa, psikiyatristler bunu
haydi yapa(bili)rlar.
Ancak,
nasıl ki mahkemeler suçu azaltmıyorsa, psikiyatristler de deliliği azaltmıyor.
İyileştirilmemesi
gereken veya iyileştirileceğim denirken, ruhu haşat edilen çok kişi gördüm. Ben
zamamında onların eline geçseydim, ya lobotomiye, ya da elektroşoka giderdim
doğrudan.
Ancak,
Facebook depresyon gruplarından gördüğüm şu:
Bir:
İnsanlar
sapık davranışlara özeniyorlar. Öyle ki internetten sapıklık seçip, bunu
giyinen veya aksesuar niyetine takan insanlar tanıyorum.
İki:
Rahat
yeni kuşakların poposuna batıyor. Olmayacak şeyleri dert sanıyorlar.
Üç:
Genel
olarak bunların tedavisi değil ama eli kalın sopalı birinin çobanlığına kesin gereksinimleri
var. Çünkü bunlar çocukerkil, yani anababalarını yöneterek büyümüş kişiler ama
kendilerini yönetemiyorlar.
Bu
kalabalığı bırakırsak:
Benim
gibi asıl sorunlu kişiler, benim gibi şanslıysalar paçayı kurtarıyorlar, yoksa
duygusal olarak daha çok örseleniyorlar.
Benim
ailemdeki 5 kişinin hepsi doktora gitti. Babam, annem ve 3 kardeş sırasıyla
1936, 1940, 1958, 1960, 1964 doğumluyuz. Psikiyatriste gitme sırası (aynı
sırayla) 1995, 1978, 1976, 1982 ve 2006. Biz, bildiğim kadarıyla uç örnek
oluyoruz.
Gelelim,
senin de benim de deli (ve sanatçı ruhlu) arkadaşlarıma:
Anlattım:
1960 doğumlu bir hanım, yıllarca öyle depresyonlu yaşadıktan sonra, intihar
etti ve öldü. Onu 35 yıl yaşatan da ilaçlar ve psikiyatristler oldu. Taa
1979’da onun ölümünün yakın olduğunu hissediyordum ama daha 1978’de benim ne
zaman intihar edeceğime bahse giriyordu arkadaşlarım. Yani, iyi doktorlar da,
iyi deliler de, bu konuda yanılabilirler pekala.
Bugün bu
konu bir sektör: Nişantaşı ve Bağdat caddesi ‘shrink’leri saatına 700-1.000
lira almakta. Bu durumda hiç kimse, deli sayısının azalmasını istemez.
İlaç
şirketleri de, bu konudan iyi kazanıyor ama 2 uç örnek de var.
Benim
kullandığım yeşil reçeteli Nervium 2,5 lira (20 doz) ve aslında saf lityum
bedava olacakmış, o da ABD’de kuruşla ve lityumla iyileşen 2 kişi tanıyorum,
çünkü beyinlerinde potasyum ve sodyum kimyası bozukluğu var.
Öbür ilaçlarsa,
depresyon grubunda gördüğüm 100-200 ilaçtan olduğu üzere, kantarın topuzunu
biraz kaçırmış. Ellerine ne geliyorsa, onu dayıyor doktorlar.
Benim
‘shrink’, Nervium’dan önce bana ilkin Lamyctal ve sonra Anafralin verdi. Valla
ikisinde de birer hafta öte yana gittim geldim.
Yani
yanlış ilaç, bizim Türkler’in zaten olmayan beyinlerini darma duman ediyor.Yine
de:
Doktorlardan
hala nefret eden bir deli olarak, sen gerçekten delilik sınırına gelsen, doktor
eşliğinde, kesinlikle, hem psikanaliz yapılmasını, pem de psikiyatrik tedavi
öneririm ama alternatif olan(lar)ını. Çünkü, elde yalnızca onlar var hala,
Freud’dan 100 küsur yıl sonra bile.
Yani, senin beyninin ölmemesi için herşeyi
yaparım ve bunu da beceririm (ki bu da benim ruh ölümümün birazını
gerektirir) ama gördüğün gibi, hem iyileşmiş eski deli ve hem onu tanıyan
‘shrink’ bilgödesteği gerekiyor.
Aranot:
Yani, delilikten akılllığa dönmenin bildiğim en kesin ve en emin yolu, delilik
alanını tanıyan birinin, öte yana / deliliğe geçip, riskteki kişiyi geri taşımasıdır
ki buna ‘duygu özdeşleşmesi’ diyorum
(empati değil ama bende tasarlanan biçimiyle bir tür simülasyon), şizofren
olduğum için de, bazı kişilerin içini kendimden iyi görebiliyorum.
Yani
sonuçta:
Pskiyatri,
yapabileceğinin % 5’ini yapabiliyor ve zihin, tümel tanımının % 5’inde tanımlanmış durumda.
Zihni
tanımlamak zor. 1986’da Arda Denkel’den zihin felsefesi dersi aldığıma göre, en
az 30 yıldır zihni tanımlamaya uğraşıyorum demektir. Nöroloji bilgim iyidir de.
Ancak, hiçbir uygun geometrik / mantıksal / matematiksel model kuramadım bir
türlü.
Model /
tümel kurulursa, o zaman kolay. Tıpkı tarih gibi, tıpkı toplumbilim gibi.
Yani,
herşey bilimsel bilgileştirilebilir ama psikiyatristler, bilimciden önce, hissi
insanlar ve hatalarını bunun için yapıyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder