Pazartesi, Ocak 11, 2016

Psikiyatri İçin

Öncelikle, işin başından beridir var olan, şu 2 ayrımı koyalım:
Psikanaliz (biri kuram) ve psikiyatri (biri pratik).
Freud, biri olunca, diğerinin olmadığını söylemiş.
Freud’dan beridir var olan bir zihin bölümlemesi var:
Duygusal, bilisel ve davranışsal.
Kognitif (bilisel) olan yanımızı, Freud dahil herkes, hem psikiyatristler, hem de sıradan insanlar süperegosal saymış. Ayrıca, kognitif davranış diye bir alan yok veya psikolojide çok boş bırakılmış.
Freud, herşeyi cinselliği bağlayarak halt yemiş, o kadarını Türkler bile yapmıyor.
Sorun, davranışlarımızı dürtülüyen ve güdüleyen şeyler:
Bunlar iç ve/ya dış neden olabilir.
İç nedenler, içgüdü, coşum (emosyon), duygu diye, 3’e ayrılmış.
Psikanaliz, davranışlarımızı neden yaptığımızla uğraşıyor. Psikiyatri yanlış sayılan davranışlarımızı düzeltmekle uğraşıyor.
Ancak bu normsal yanlışlar göreli. Örneğin eşcinsellik, daha yeni, 2010 sonrasında, uluslararası literatürden hastalık olarak çıkartıldı ama TC’de hala baki.
Psikiyatristlerden önce, papazlar ve akil adamlar da akıl verip, insanların yanlış davranışlarını düzeltmekle uğraşırmış zaten.
Yani bu, insanlardan gelen bir talep. Bazılarının dışında psikiyatristler hasta aramıyor, hastalar doktor arıyorlar şu anda.
Tabii intihar edecek birini öldürmek, yine cinayet ve suç ama burada ölme-öldürme yok, hesapça ruh / davranış tamiratı var, ne demekse?
Diğer bir deyişle papazlar, insanları düzeltmeye kalkıyorsa, psikiyatristler bunu haydi yapa(bili)rlar.
Ancak, nasıl ki mahkemeler suçu azaltmıyorsa, psikiyatristler de deliliği azaltmıyor.
İyileştirilmemesi gereken veya iyileştirileceğim denirken, ruhu haşat edilen çok kişi gördüm. Ben zamamında onların eline geçseydim, ya lobotomiye, ya da elektroşoka giderdim doğrudan.
Ancak, Facebook depresyon gruplarından gördüğüm şu:
Bir:
İnsanlar sapık davranışlara özeniyorlar. Öyle ki internetten sapıklık seçip, bunu giyinen veya aksesuar niyetine takan insanlar tanıyorum.
İki:
Rahat yeni kuşakların poposuna batıyor. Olmayacak şeyleri dert sanıyorlar.
Üç:
Genel olarak bunların tedavisi değil ama eli kalın sopalı birinin çobanlığına kesin gereksinimleri var. Çünkü bunlar çocukerkil, yani anababalarını yöneterek büyümüş kişiler ama kendilerini yönetemiyorlar.
Bu kalabalığı bırakırsak:
Benim gibi asıl sorunlu kişiler, benim gibi şanslıysalar paçayı kurtarıyorlar, yoksa duygusal olarak daha çok örseleniyorlar.
Benim ailemdeki 5 kişinin hepsi doktora gitti. Babam, annem ve 3 kardeş sırasıyla 1936, 1940, 1958, 1960, 1964 doğumluyuz. Psikiyatriste gitme sırası (aynı sırayla) 1995, 1978, 1976, 1982 ve 2006. Biz, bildiğim kadarıyla uç örnek oluyoruz.
Gelelim, senin de benim de deli (ve sanatçı ruhlu) arkadaşlarıma:
Anlattım: 1960 doğumlu bir hanım, yıllarca öyle depresyonlu yaşadıktan sonra, intihar etti ve öldü. Onu 35 yıl yaşatan da ilaçlar ve psikiyatristler oldu. Taa 1979’da onun ölümünün yakın olduğunu hissediyordum ama daha 1978’de benim ne zaman intihar edeceğime bahse giriyordu arkadaşlarım. Yani, iyi doktorlar da, iyi deliler de, bu konuda yanılabilirler pekala.
Bugün bu konu bir sektör: Nişantaşı ve Bağdat caddesi ‘shrink’leri saatına 700-1.000 lira almakta. Bu durumda hiç kimse, deli sayısının azalmasını istemez.
İlaç şirketleri de, bu konudan iyi kazanıyor ama 2 uç örnek de var.
Benim kullandığım yeşil reçeteli Nervium 2,5 lira (20 doz) ve aslında saf lityum bedava olacakmış, o da ABD’de kuruşla ve lityumla iyileşen 2 kişi tanıyorum, çünkü beyinlerinde potasyum ve sodyum kimyası bozukluğu var.
Öbür ilaçlarsa, depresyon grubunda gördüğüm 100-200 ilaçtan olduğu üzere, kantarın topuzunu biraz kaçırmış. Ellerine ne geliyorsa, onu dayıyor doktorlar.
Benim ‘shrink’, Nervium’dan önce bana ilkin Lamyctal ve sonra Anafralin verdi. Valla ikisinde de birer hafta öte yana gittim geldim.
Yani yanlış ilaç, bizim Türkler’in zaten olmayan beyinlerini darma duman ediyor.Yine de:
Doktorlardan hala nefret eden bir deli olarak, sen gerçekten delilik sınırına gelsen, doktor eşliğinde, kesinlikle, hem psikanaliz yapılmasını, pem de psikiyatrik tedavi öneririm ama alternatif olan(lar)ını. Çünkü, elde yalnızca onlar var hala, Freud’dan 100 küsur yıl sonra bile.
Yani, senin beyninin ölmemesi için herşeyi yaparım ve bunu da beceririm (ki bu da benim ruh ölümümün birazını gerektirir) ama gördüğün gibi, hem iyileşmiş eski deli ve hem onu tanıyan ‘shrink’ bilgödesteği gerekiyor.
Aranot: Yani, delilikten akılllığa dönmenin bildiğim en kesin ve en emin yolu, delilik alanını tanıyan birinin, öte yana / deliliğe geçip, riskteki kişiyi geri taşımasıdır ki buna ‘duygu özdeşleşmesi’ diyorum (empati değil ama bende tasarlanan biçimiyle bir tür simülasyon), şizofren olduğum için de, bazı kişilerin içini kendimden iyi görebiliyorum.
Yani sonuçta:
Pskiyatri, yapabileceğinin % 5’ini yapabiliyor ve zihin, tümel  tanımının % 5’inde tanımlanmış durumda.
Zihni tanımlamak zor. 1986’da Arda Denkel’den zihin felsefesi dersi aldığıma göre, en az 30 yıldır zihni tanımlamaya uğraşıyorum demektir. Nöroloji bilgim iyidir de. Ancak, hiçbir uygun geometrik / mantıksal / matematiksel model kuramadım bir türlü.
Model / tümel kurulursa, o zaman kolay. Tıpkı tarih gibi, tıpkı toplumbilim gibi.

Yani, herşey bilimsel bilgileştirilebilir ama psikiyatristler, bilimciden önce, hissi insanlar ve hatalarını bunun için yapıyorlar.

Hiç yorum yok: