Orta
dönem 1. Cumhuriyet yazarlarından Yücel vefat etti.
Kendisini
bir anekdot üzerinden irdeleyerek anıyoruz:
“Gazeteci
Hakan Çelenk, Twitter hesabından Tahsin Yücel'in neden Cumhuriyet Gazetesi'nde
yazmayı bıraktığını anlattı. Tahsin Yücel'in ‘Dilime Arabi Farisi karıştıran
Attilâ İlhan ile aynı gazetede yazmam’ dediğini ve o günden sonra da
Cumhuriyet'te yazmadığını açıkladı.”
Bu bir
durum.
Ancak
1930 kültürel momentli bir durum. Olay gerçekleştiğinde ise, çok daha sonraları
imiş, bu belli.
Türk
Dili, 1930’larda ve 1960’larda 2 büyük dalgayla kendini yeniledi. Hatta yoktan
yeni bir dil var etti. Bunu için de epeyi zorlama ve dayatma (forcing) yaptı.
Düşünün
ki edebiyat yazarları 1965-1975 arasında 18 bin sözcük icat etmiş. (Bunun
basımı yok, yayın hakkına sahip olan TDK, ‘yemez, yedirmez’ tavrı ile onu
basmıyor.)
Yücel,
bu yelpazede kendini öz-Türkçe’ci olarak tanımlamış. İlhan’ı da Doğu kanadında.
İlhan,
onun dediği kadar Doğu kanadında değildi. Aslına bakılırsa, İlhan, sürekli yer
değiştirirdi. Bir türlü kendine statü / pozisyon beğenememişti. Kendine
entelejensiyasal mevki beğenemiyordu yani. TKP’li geçindi, Ulusalcı geçindi.
Dolayıyısıyla,
ortada 2 yanlış var. 1 yanlış ve 1 doğru değil.
Gerçek
durum şu:
Artık
devlet elinden çıkan ve özelsektörleşen
türkdilisözlüğüleştirme konusunda, 50 bin sözcüklük sözlüklere vardık.
(Matbulardan söz ediliyor.) 250 binlik Ötüken Sözlüğü var ama o Türkiye dışını
da içeriyor.
Dünya’nın
en geniş dili kabul edilen İngilizce’nin 100 bin sözcüklük olağan, 1 milyonluk
dış-sınır hacmi olduğu kabul edilir.
TDK
terim sözlüklerinin hacimlerinin tamamı, 100 bini geçti. O nedenle, bugünkü 50
bin (ticari) küçültmedir bizce.
Yücel-İlhan
ayrımında ise, gözden kaç(ırıl)an şu var:
İster
50, ister 100 bin sözcük olsun, tüm bu sözcüklerin Batı (Avrupa ve Amerika) ve
Asya (Arabi ve Farısi) karşılıkları da var.
3
birimden ve 150 / 300 binden söz ediyoruz yani.
2000-2015
momenti için, kimin hangisini seçeceği kişisel özgürlüğüne kalmış.
Yazar
olarak kendim, öznel-duygusal alan kayışları yaşarım ve 3 bölge arasında nüans
/ tonlama yaratırım. Örneğin benim için opak ve saydamsız, 2 farklı anlamdaki
sözcüktür. Opak yarı-saydam’ı içerir ama saydamsız içermez.
Diyeceğim
şu ki:
Bu 2
yazar da dil ve kültür jandarmalığına
soyundu, özgürlüğüne ve özgürleştiriciliğine değil.
Bit(iril)miş
1. Cumhuriyet’in ardından, gönlüm ferah feza bu saptamayı yapıyorum.
Yani:
İkisi de
nafile ve beyhude idi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder