Pazar, Ocak 24, 2016

Tahsin Yücel ve Attila İlhan

Orta dönem 1. Cumhuriyet yazarlarından Yücel vefat etti.
Kendisini bir anekdot üzerinden irdeleyerek anıyoruz:
“Gazeteci Hakan Çelenk, Twitter hesabından Tahsin Yücel'in neden Cumhuriyet Gazetesi'nde yazmayı bıraktığını anlattı. Tahsin Yücel'in ‘Dilime Arabi Farisi karıştıran Attilâ İlhan ile aynı gazetede yazmam’ dediğini ve o günden sonra da Cumhuriyet'te yazmadığını açıkladı.”
Bu bir durum.
Ancak 1930 kültürel momentli bir durum. Olay gerçekleştiğinde ise, çok daha sonraları imiş, bu belli.
Türk Dili, 1930’larda ve 1960’larda 2 büyük dalgayla kendini yeniledi. Hatta yoktan yeni bir dil var etti. Bunu için de epeyi zorlama ve dayatma (forcing) yaptı.
Düşünün ki edebiyat yazarları 1965-1975 arasında 18 bin sözcük icat etmiş. (Bunun basımı yok, yayın hakkına sahip olan TDK, ‘yemez, yedirmez’ tavrı ile onu basmıyor.)
Yücel, bu yelpazede kendini öz-Türkçe’ci olarak tanımlamış. İlhan’ı da Doğu kanadında.
İlhan, onun dediği kadar Doğu kanadında değildi. Aslına bakılırsa, İlhan, sürekli yer değiştirirdi. Bir türlü kendine statü / pozisyon beğenememişti. Kendine entelejensiyasal mevki beğenemiyordu yani. TKP’li geçindi, Ulusalcı geçindi.
Dolayıyısıyla, ortada 2 yanlış var. 1 yanlış ve 1 doğru değil.
Gerçek durum şu:
Artık devlet elinden çıkan ve özelsektörleşen türkdilisözlüğüleştirme konusunda, 50 bin sözcüklük sözlüklere vardık. (Matbulardan söz ediliyor.) 250 binlik Ötüken Sözlüğü var ama o Türkiye dışını da içeriyor.
Dünya’nın en geniş dili kabul edilen İngilizce’nin 100 bin sözcüklük olağan, 1 milyonluk dış-sınır hacmi olduğu kabul edilir.
TDK terim sözlüklerinin hacimlerinin tamamı, 100 bini geçti. O nedenle, bugünkü 50 bin (ticari) küçültmedir bizce.
Yücel-İlhan ayrımında ise, gözden kaç(ırıl)an şu var:
İster 50, ister 100 bin sözcük olsun, tüm bu sözcüklerin Batı (Avrupa ve Amerika) ve Asya (Arabi ve Farısi) karşılıkları da var.
3 birimden ve 150 / 300 binden söz ediyoruz yani.
2000-2015 momenti için, kimin hangisini seçeceği kişisel özgürlüğüne kalmış.
Yazar olarak kendim, öznel-duygusal alan kayışları yaşarım ve 3 bölge arasında nüans / tonlama yaratırım. Örneğin benim için opak ve saydamsız, 2 farklı anlamdaki sözcüktür. Opak yarı-saydam’ı içerir ama saydamsız içermez.
Diyeceğim şu ki:
Bu 2 yazar da dil ve kültür jandarmalığına soyundu, özgürlüğüne ve özgürleştiriciliğine değil.
Bit(iril)miş 1. Cumhuriyet’in ardından, gönlüm ferah feza bu saptamayı yapıyorum.
Yani:

İkisi de nafile ve beyhude idi.

Hiç yorum yok: