Pazartesi, Ocak 04, 2016

Okumayı Sevmeyen Toplumlarda Blog Yazmak

Bir arkadaş bunun için ‘düşünsel mastürbasyon’ demiş.
Vee, çook yanılmış.
Öncelikle:
Dünya’da okumayı seven toplum yok ve hiç olmadı.
En iyi ortalama olan, 2 ayda 1 kitap okumak, okumayı sevmek değildir. Özellikle de, öncelikle ve limit tümüyle çok-satar okunuyorsa...
Bugün, yaklaşık 70 yıllık zorunlu temel eğitimden sonra, Dünya’da etkin okuryazarlık oranı % 25 gibi. Bunu yalnızca yazarlık olarak ele alırsak, bu oran % 5 bile olmaz. İnternet diline bakın, ilkokul dilinden daha berbat hep: Doğru kullanım oranı pratikte % 0.
Sonra, yazmak vye blog yazmak, okumayı seven toplumlar için olmaz.
Senin kendi yazma nedenin olacak.
‘Raison d’etre’in (varlık nedeni) gibi...
Örneğin yazmak, varlık nedeni(n) olabilir ki epeyi yazar öyle olduğunu düşünür ve epeyisi de başkalarından öğrenmiş ya, replik diye bunu söyler.
Yazmak için nedenin olacak.
Yaşamak için nedenin olacak.
Bunlar standart biyografiler ve normlar olmayacak.
Yani, kafadan % 98,5’un ötesinde olacaksın.
Sonra, söyleyecek sözün olacak.
Güneşin altında söylenmemiş sözün.
Yoksa, telif değil, nakil ve tefsir yazarsın. Yazarların % 99,9’u gibi...
Tür olarak kurmaca yazarsan, kısa vadede çok, uzun vadede sıfır okunursun. İnsanlık tarihinde hep / sürekli okunan eserlerin tamamı, kurmaca-dışı alanda yazılmıştır çünkü.
Yazmanın en önemli kültürel işlevi ise şudur:
Kendi ve bir veya birden çok bakış açınla, zamanının ve yerinin kaydını tutarsın. Olaylardan çok (onu daha çok gazeteler yapmakta), tarihçesel gidişatın, kavramsal çerçevenin.
Örneğin, tarihin kafaüstü çakıldığını görmüşsen, mümkünse tüm, değilse elden geldiğince çok demografik grubun, bu koşullardaki izleğinin kaydını tutarsın. Gözlersin, denersin.
Yalnızca kendini de yazabilirsin, günce veya mektup olarak.
Yalnızca deneme de yazabilirsin, Montaigne gibi.
Bir tür yaratabilirsin, yine Montaigne gibi.
Yani:
En imkansız koşullarda bile, yazmanın nedeni, değeri ve anlamı vardır ama onu sen kendin yaratırsın, başkalarından apartmazsın.
O nedenle:
Okumayı sevmeyen toplumlarda, yepyeni bir yazın türü olarak blog yazmak, yepyeni bir fırsattır. Özgürlüktür. Bilgi üretme olanağıdır.

Eh, bundan iyisi Şam’da kayısı...

Hiç yorum yok: