Bir
arkadaş bunun için ‘düşünsel mastürbasyon’ demiş.
Vee,
çook yanılmış.
Öncelikle:
Dünya’da okumayı seven toplum yok
ve hiç olmadı.
En iyi
ortalama olan, 2 ayda 1 kitap okumak, okumayı sevmek değildir. Özellikle de,
öncelikle ve limit tümüyle çok-satar okunuyorsa...
Bugün,
yaklaşık 70 yıllık zorunlu temel eğitimden sonra, Dünya’da etkin okuryazarlık
oranı % 25 gibi. Bunu yalnızca yazarlık olarak ele alırsak, bu oran % 5 bile
olmaz. İnternet diline bakın, ilkokul dilinden daha berbat hep: Doğru kullanım
oranı pratikte % 0.
Sonra,
yazmak vye blog yazmak, okumayı seven toplumlar için olmaz.
Senin
kendi yazma nedenin olacak.
‘Raison
d’etre’in (varlık nedeni) gibi...
Örneğin
yazmak, varlık nedeni(n) olabilir ki epeyi yazar öyle olduğunu düşünür ve
epeyisi de başkalarından öğrenmiş ya, replik diye bunu söyler.
Yazmak
için nedenin olacak.
Yaşamak
için nedenin olacak.
Bunlar
standart biyografiler ve normlar olmayacak.
Yani,
kafadan % 98,5’un ötesinde olacaksın.
Sonra,
söyleyecek sözün olacak.
Güneşin
altında söylenmemiş sözün.
Yoksa,
telif değil, nakil ve tefsir yazarsın. Yazarların % 99,9’u gibi...
Tür
olarak kurmaca yazarsan, kısa vadede çok, uzun vadede sıfır okunursun. İnsanlık
tarihinde hep / sürekli okunan eserlerin tamamı, kurmaca-dışı alanda
yazılmıştır çünkü.
Yazmanın
en önemli kültürel işlevi ise şudur:
Kendi ve
bir veya birden çok bakış açınla, zamanının ve yerinin kaydını tutarsın.
Olaylardan çok (onu daha çok gazeteler yapmakta), tarihçesel gidişatın,
kavramsal çerçevenin.
Örneğin,
tarihin kafaüstü çakıldığını görmüşsen, mümkünse tüm, değilse elden geldiğince
çok demografik grubun, bu koşullardaki izleğinin kaydını tutarsın. Gözlersin,
denersin.
Yalnızca
kendini de yazabilirsin, günce veya mektup olarak.
Yalnızca
deneme de yazabilirsin, Montaigne gibi.
Bir tür
yaratabilirsin, yine Montaigne gibi.
Yani:
En
imkansız koşullarda bile, yazmanın nedeni, değeri ve anlamı vardır ama onu sen
kendin yaratırsın, başkalarından apartmazsın.
O
nedenle:
Okumayı
sevmeyen toplumlarda, yepyeni bir yazın türü olarak blog yazmak, yepyeni bir
fırsattır. Özgürlüktür. Bilgi üretme olanağıdır.
Eh,
bundan iyisi Şam’da kayısı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder