Franz'ın
ve Rainer Werner'in çağ dönümlerinde ne kadar zorlandığını anlayarak, kültürel
dedemi ve babamı sevgiyle anıyorum. Alaturka bir çağ dönümünde zorlanırken,
bendeniz böyle buyurdu.
+
Bu çağ
dönümleri, kültürel topolojik yoğrulmaların üstüste yığılmalarından, geometrik
olarak ayrı bir şey. Bir tür, olağan akışı zorlanan az kıvamlı bir hamurun,
bazı bölümlerinin savrulması gibi bir moment bu.
+
Kitle
savrulmuyor. Alaturka kitle, ‘3 İstanbul’ iken bile savrulmadı. Savrulanlar;
Franz, Rainer Werner ve Reha gibiler. Çıplak derililer. Gereğinden fazla
duyarlı olanlar.
+
Yeni bir
yıla giriyorum ama daha çok yeni yıl bana giriyor. 40'ından sonrasında bu böyle
oldu.
+
Bir tek
realite var: Sağ kalmak. Yeni yıla bol hasarlı ama (beynim) sağ olarak
giriyorum. Gövdem hasar dolu. Gövdesi sağlam ama beyni bitmiş çok insan gördüm.
Öyle olmuş olmak istemezdim doğrusu.
+
Bir de,
artık her sağ uyandığım güne teşekkür eder duruma geldim. Yeni yıla da teşekkür
ediyorum.
(30
Aralık 2015)
+
14:00-17:00
arasında sokaktaydım. Dondum. Eve gelince, 17:00-21:00 arası, tuhaf bir saatta
uyudum kaldım. Şimdi zorunlu bir geceye akış var. Dışarıda rüzgar uğulduyor.
Okuma ve yazma zamanı.
(Sonradan
dipnot: 23:00-09:00 arası yine uyudum.)
+
Eğer 42
yıl önce biri bana sağ kalacağımı ama çok acaip şeyler çekeceğimi söyleseydi,
sağ kalacağıma inanmazdım ki hala buna inanmakta zorluk çekiyorum ve acaip
şeyleri de anlamazdım. Açıkçası, 1. Cumhuriyet'n bitirilmesini beklemiyordum.
Dünya Sistemi'nin 2000-2200 arasında inişte olacağını ancak 2010 gibi
öğrenebildim. Büyük sayılar yasasının neredeyse kader gibi işlemesini hala
şaşırtıcı ve eğlenceli buluyorum. Batan bir Dünya'da sağ kalmak ise, dolu
beyniyle bilgi ve zeka vakumlu bir Dünya'nın ıssızlığında tek başına kalmak demek,
asal-yalnız olarak. Shevek bunu olumsuzlar ama oysa taoist-anarşizm tam da bunu
onaylar. Acı çekmeye katlanmakta
zorlanmak başka şey, Acı çekmeyi reddetmek
başka şey. Öğrendiğim herşeyi Acı çekerek öğrenmişsem ve hala öğrenmeyi
istiyorsam, hala Acı çekeceğimi kabul ediyorum ve bundan kaçınmayacağım
demektir. Acaip olan da bu: Bir daha katlanamayacağını düşünürsün, Şeytan sana
cehennemde sigara molası ver(dir)ir, sonra gelir, cart diye yeni dertler
sokuverir mabadına.
+
İnsanlar,
50 yaşından sonra, her 5 yılda 5 puan IQ yitirirmiş. Bunun doğru olduğunu,
kendi babamdan dolayı, 30 yıldır biliyorum. Benim yaşıtlarım da, son 5 yılda
5'er puan IQ yitirdi. Sonrası ironik: Geriye hiçbirşey kalmadı. 1.
Cumhuriyet'in çöküşü ile biyolojik bunama birleşince, ortaya sağduyusunu
yitirmiş bunak abuksamalar çıktı.
+
Sorun şu
ki memleketi 50 yaş üstü insanlar yönetiyor: Siyasetçiler, generaller,
işadamları / işkadınları, medyatörler. İktidar seçkinleri yellenince, cemaat /
kitle patır patır mıçmakta beyniyle.
(1 Ocak
2016)
+
Isadora
Duncan ile Sergey Yesenin'in ilişkisini okuyorum. Fonda Rus Devrimi. Yesenin ve
Mayakovski intihar eder, Meyerhold'da önce işkence, sonar Gulag düşer.
Duncan'ın 2 çocuğu aynı kazada ölür. Bu romantikler, çok histerikler ve
rollerini abartmışlar. En önemlisi ve en tuhafı ise şu; Hepsi de aslen anarşist
iken ve Dünya'nın en önemli anarşist iktidarı / devleti, tam da o zaman
Ukrayna'da kurulu iken, konuyla hiç ilgilenmemişler. İktidara sırtlarını
yaslamışlar, iktidar oyun bozanlık edince de, mezarı boylamışlar.
+
Sanırım,
sanatçıların bu yanı, artık beni tiksindiriyor: Gerçeklikten tümüyle kopuklar,
onu inkar ediyorlar ve yok sayıyorlar. Gerçeği ödemenin zamanı ve yeri gelince
de, oyun bozanlık ediyorlar. Tıpkı, 'devlet başa'ya varım ama 'kuzgun leşe'ye
yokum, geyiği gibi.
+
Lenin'in
sanata karşıki küçük burjuva konumu geyiği ise başka trajikomik bir durum:
Adam, Mayakovsky'yi de beğenmiyor, Yesenin'i de, her ikisini de (onların kendi
iradesiyle de olsa) mezara yollamaktan beis duymuyor. Oysa bugün her 2 şair de,
Lenin'den daha çok okunuyor.
+
Kendim
için çıkarsama: Allah'a, babaya, devlete itaatsizliğe devam ama isyan rolünü de
fazla abartma canım. Yani: Askerden kaç ama ortalıkta hiç görünme.
+
Fassbinder
dekadant idi ve o da erken öldü. Ancak onun dekadantlığı, her 2 şairin
romantikliğinden daha az dekadant idi. Bu çok çok önemli Bir de çok büyük
oynadı: Bugün hala en çok ve en nitelikli eseri / filmi o üretmiş durumda hala.
Dünya'nın en uzun filmini ve en anti-faşist filmini, Berlin Alexandr Meydanı'nı
o üretmiş durumda. Ve o film, Trier'in 'Avrupa'sını, yani ilkin Birleşik Almanya
faşizmini, sonra AB faşizmini ve dolayısıyla da Yeni Orta Çağ'ı imliyordu.
Fassbinder, aynı zamanda bir oto-anarşist idi. Erken öleceğini biliyordu. Gaz
pedalına tuğlayı koydu ve dosdoğru ölüme gitti. Onun izleğini 1995'te bitirdim
ama bugün onun izleğini anlamaya ve izlemeye gereksinim duyan binlerce sanatçı
tanıyorum hala.
+
Ancak,
hem Yesenin-Mayakovski ikilisine, hem de Kafka-Fasbinder ikilisine karşı hala
sevgimi ve saygımı koruyorum. Onlar olmasa, onları yaşamasa, biz veya ben
olamazdık. Çünkü onların hayat bilgisi olmazdı elimizde. Beni ölümden korudular
ama onları terketmeseydim, onların yüzünden ben de ölmüş olurdum, çünkü bir
zamanlar ben de erken-ölümü, kendim için bir kader sanıyordum.
+
İşte bu
bizim 20. Yüzyıl hikayemiz.
(2 Ocak
2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder