Pazartesi, Ocak 18, 2016

Türkiye’yi bekleyen soru: PKK’yi ‘Caydırma mı?', ‘Yok etme mi?' paradoksu

Bu soruyu akademisyen Metin Gürcan sormuş.
Biz durum saptaması olarak, bir açmazı imleyen bu sorunun imlediği açmazın olduğunu ama soruyu ve yanıtı bulmak için kullanılacak yöntemin, tümdengelim değil, tümevarım olduğu kanısındayız.
Yani, son 33 yıllık gerçek durumlara bakarak, herşey irdelenecek ve irdelense gerek.
Ayrıca, baştan yazmış olalım, yine o akademisyenin metninde yazdığının tersine, savaşan her 2 taraf da, öyle açıkseçik militarist ideolojilere göre davranmazlar. Tam tersine taraflar, rasgeleliğe (yani hiçbir morfsuzluğa) varan dene-yanıl yöntemleri kullanırlar. Kullandılar da zaten.
PKK birkaç kere yendi, TSK birkaç kere yendi. Bazan pata kaldılar.
PKK yenilince, ateşkes ayağına yattı ve bunu en az 2 kere TSK’ye ve devlete yedirdi.
PKK çok fazla dış destek aldı. Bu dış destek, şu sıralar olduğu üzere, kimi zamanlarda dip yaptı. Şu an için, ne AB’nin, ne de ABD’nin PKK’yle uğraşacak hali yok.
4 Kürdistan’ın (TC, İran, Irak, Suriye) bu denli açıkseçik bölünmüşlüğü şimdiye dek yoktu. Buradaki en büyük hamle, Barzani’nin tek başına Kürdistan kurma hamlesi.
(NOT: TC’nin bu 4’lüden Barzani’yi seçmiş olması, bizcesi en ez kötü seçeneği bile değildir, çünkü Apo bile, en azından  yakalandıktan sonra, TC’ye daha çok katkıda bulundu.)
Artı başlarına bir de, şimdilik çok güç olan ve Kobane’de onu yenmiş olan IŞİD çıktı.
Yani PKK, iç ve dış faktörler olarak mafiş durumda.
O ne yapıyor?
Daha önce yaptığınca, kışın dinlenip, baharda (nisan sonu 2016 olmakta) bu kez TC’de batıya kayan saldırılar planlıyor.
HDP’nin batı oylarının kredisi bitti bitiyor.
Çift taraflı bildiri yayınlandı: 2 taraf da hatalı diye.
Şu anki durumu tanımlayalım:
PKK’nin dağ kadrosunda, 40 yıldır bu işin içinde olan ihtiyarlar var. Yarınki devlette onların yeri yok. Dolayısıyla, ölümlerine dek sürecek savaş, tercihleri olmuş durumda.
TC, PKK’yi yok edebilir mi?
Hayır.
PKK, TSK’yi yenebilir mi?
Kısa vadede evet ama orta ve uzun vadede hayır ki zaten aynen böyle oldu.
Dolayısıyla, ne PKK’nin yok olması, ne de caydırma, geçerli davranışlar değil.
Geçerli davranış var mı?
Bu noktada yok.
(Not: Çözüm süreci, her 2 taraf da tümden yalan söylediği ve baştan inanılmamış bir proje olduğu için ölü doğan çocuk idi.)
Yani:
AKP ve PKK, yok olmamak için birbirine kilitlenmiş durumda.
PKK’yi fiilen dağıtacak olan, kendi elleriyle girdikleri yedek kadrolanmalar nedeniyle, 10 parçalı oluşlarıdır. HDP bile şu anda en az 3 parça oldu. Bunun olağanüstü koşullarda merkezkaçı olacaktır tabii ki.
Şehir eylemlerini yapacak olanlar, YDG gibi, yaşlı PKK’yi dinlemeyen genç-kent kadroları. İlk kopacak olan onlar olur bizce.
Eh, IRA’nın başına gelen ‘real IRA’, ‘real-real IRA’ durumları gibi; PKK’nin başına da gelen, ‘öz-PKK’, ‘en has PKK’ olmak olacaktır gibi.
Zaten şu an için, TSK’nin sorunu PKK değil, bozulan komuta zinciri. Darbelerde daima komuta zinciri bozulmuştur. AKP, TSK’yi darbesizleştireceğim derken, komuta zincirini bozmuş ve böylelikle yeni darbeleri ancak erteleyebilmiştir ama kesinleştirmiştir. Yani: ‘Benden sonra tufan’ olmuştur.
Genel saptamalar:
Ne TSK’nin PKK’ye yönelik, ne de PKK’nin TSK’ye yönelik uzun vadeli planı olmadı.
33 yılda askeri açıdan iki taraf da, 4 / 10 bile alamaz.
Ancak, IŞİD olsun, TC’nin çevresindeki 10-15 ülkenin tamanını iç savaşa sürüklenmesi durumu, pozitif veya negatif olarak, hesaplanması zor şeylerdi. Hepsi de, ironik olarak TC’nin lehine işledi.
PKK’nin ve TSK’nin bu savaşlardan uzak durmuşluğu ve TC’nin Efruz Elçibey melo-facia deneyimi hesaba katılırsa, çok proto-feodal bir iç savaş olmuş olmakta bu.
(Not: PKK’nin IRA ve ETA deneyimleri, onların barışa yönelmesiyle, kısa sürdü.)
Bu panorama bize neyi açımlıyor?
Ortada bir körsavaş var. Ancak bu bir savaş değil, savaşçıkçık boyutunda. 33 yıldaki rsmi 30, gayrıresmi 100 bin ölü ile, Temmuz 2015’te 1 haftada 4-6 bin ölü oranlanırsa, ne demek istedğimiz anlaşılır biraz.
TC’in 2. Cumhuriyet çıkışının eli kulağında. O zaman PKK sorunu, devede kulak bile olmayacak.
Bence var-olacak olan, hatta bilinçsizce istenen ve planlanan gelecek, Kuzey Irak’ta Barzani, Talabani, Öcalan iç savaşıdır. Salih Müslim de ortadaki sandık olur, habire taraf değiştirir, büyüklerinin eski repliklerini yineler.
Tün bunlar için de, taktik veya strateji falan gerekmiyor, tarihi akışına bırakıp, topa hafif falso vermek yeterli.
Dipnot 1:
Yalnızca Suriye ve Irak’ta, sırasıyla 5 ve 13 yılda, toplamda 1 milyondan çok ölü ve 10 milyona yakın göçmen verildiği hesaplanırsa, 10-15 ülkelik gerçek bir savaşın maliyeti, kabaca önceden bulunabilir: 25 yıl, 10 milyon ölü, 50 milyon göçmen.
Dipnot 2:
IŞİD türü savaş olmaya savaş tanımı, IŞİD’in (Taliban, El Kaide, Hizbullah, vd gibi) > 5 adımlık gidişinin 7. veya 10. adımında bambaşka bir savaş tanımı ve bir neo-Hasan Sabbah umuyoruz. Ancak nasıl ki Sabbah, psiko-tarih deyimiyle bir katır idiyse, bu da bir neo-katır olacaktır.
Dipnot 3:
Bambaşka bir savaş tanımı; silahsız ( = 11 Eylül gibi bambaşka silahlı) olacak, devlet kurma ve kurmama isteğinin tuhaf bir biçimini veya amorfluğunu veya melezini içerecek.

(Not: Sanıldığının tersine, bazı reel-katırlar çocuk yapabilir.)

Hiç yorum yok: