Bugün
Hannibal Sezon 3 Bölüm 4'ü seyrettim. Tenim acıdı. Hannibal'in parçaladığı 5
beden-zihin birbirleriyle yeniden karşılaştı. Uzun süredir, böyle açıkseçik
olarak, 'Acı kere Acı' tanımı görmemiştim. Seri cinayet ile seri terörün
birbirlerine bağlandığını bir yazıyla açımladım ama sanırım onu yayınlamayıp
pas geçtim. Son 6 ayın, çok değil 1 aylık bölümünde, 5-6 bin kişi öte yana
postalandı. Olay, nedensiz cinayet gibi, nedensiz terör ve nedensiz savaş
durumuna geldi. Bunu bir savaşsever ve şiddetsever olarak belirttim. Hannibal'in
de bu insanları darmaduman etmesi yalnızca bir kapris, politikacıların da o 6
bin kişiyi buharlaştırması yalnızca birer kapris. Kitle bunu görmüyor. Kitle
ambale. Entelejensiya bir yerlere, bir şeylere ama kısaca yalanlara tutunma ve
bağlanma arzusunda. Oysa çıplak gerçek ortada: Ölüm var ve nedeni yok.
+
Yani:
Ölümlerden çıkarı olan yok ama tarihin var, çünkü doğum kontrolü eksik kalınca,
ölüm kontrolü yoğunlaşır tarihte malumumuz. Elde kıtlık, salgın ve savaş var
bahane olarak. Savaşı kullanıyorlar işte.
+
İlk ‘Korku’
dergisini okuduğum ve şiddetseverliğimi ilk gördüğüm 1969'dan 47 yıl sonra,
'according my design' tüm katliamların birer birer gerçekleştirildiğini
görüyorum. Sanki tarihin Hannibal'i
pozisyonunda imişim gibi hissettim kendimi.
+
Buna
tepki olarak, ilkin duraladım, şaşaladım, üzüldüm. Şu an sakinledim ve
seyrediyorum. En kötüsü daha başlamadı ve bakalım insanlar ne yapacaklar? Hep
inkar ettiler, ediyorlar ve edecekler gibi...
+
Dolayısıyla,
öz-raksımda boşluk basıyorum pompalıyorum kısa-geleceğe bir nota olarak, es
değil, sessizlik değil, boşluk.
+
Görmeyi
beklediğim şu: 1998 gibi, Karanfilköy-Armutlu’da bir yerde, tam da öyle
olacağını hissettiğim ve anında öyle olan bir biçimde, 2 araç kafa kafaya
girdi. İkisi birden yerden yükseldi ve geriye düştü. Sonrası sessizlik,
araçlardan dumanlar çıktı. Asker kaçağıydım, işin içine girersem, polisle
başımın derde gireceğini düşündüm. Durdum, yalnızca 1-2 saniye. Sonra koşa koşa
gidip, parçalanan ufak aracın kapısını, yerinden sökerek açtım, sürücü gençkızı
çıkardım. Sonra, sessizce uzaklaştım oradan. Fonda polis sirenleri falan. Şu an
hissettiğim tam da o: Birini cehennemden çıkardım, cehenneme 10 saniye sigara
molası verdirdim. Bakalım, işleyecek mi? According to my design.
+
Gelecekbilim
manifestosu: Her meleğin, şeytanın veya insanın, geleceğe istediği tuşeyi verme
hakkı vardır. Sonra bedelini öder ayrı konu. Benim tuşem de bu: According my
design: Hannibal deyişiyle: Topa hafif falso vermek iyi olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder