Çok
faşizan bir söz gibi durmakta bu sav. Oysa, öyle olmayabilir pekala.
İstatistik
nedir?
Bir
bilim dalı.
Yani:
1’den
sonrası bilim.
Yani:
1 insanı
yazarsanız öykü olur, 10 insanı yazarsanız roman olur, 10 bin insanı yazarsanız
toplumbilim olur, 100 milyar insanı yazarsanız tarih olur, doğmamış 1 trilyon
insanı yazarsanız gelecekbilim olur.
Herkes
insanı yazmaktan söz ediyor.
İnsanı
yazmak var, yazmak var.
Bilim de
insanı yazıyor.
Sanıldığının
tersine sanat, insanı yazmıyor. Klavyesine kuvvet, insan hakkında sallıyor
yalnızca. Hisler dahil.
Yaşar
Kemal romanında, 50 sayfada 1 kelebek
havalanınca, çok mu insansı oluyor, çok mu hissi oluyor?
Denir ki
roman çıktığında, gazete yaygın değildi, roman o yüzden malumat da içerir.
Küllüm
mafiş.
1850’de
gazeteler yaygındı. En azından Avrupa’da. Roman da, zaten Avrupa’da çıktı,
Nauru’da değil.
Nauru’da
o zaman korsanlık vardı, korsanlığı da Jack London taa 1900’de yazdı ancak.
Yani,
romanın insanı anlattığını, işinin o olduğunu savunanlar, dezenformasyon
yapıyorlar.
Naturalist
romanlar yazıp emekçileri anlatan Zola da, proleteryadan hiç hazzetmiyordu
zaten.
Yine
sanıldığının tersine, sanatın dezenformasyon lüksü de yok, hakkı da.
Nitelikli dolandırıcılık olur o zaman sanatın yaptığı.
Marc
Ferro eksi zekalısının ve eksi bilgilisinin savunduğunun tersine, marksist
realist sinemacı Eisenstein, ‘Potemkin Zırhlısı’nda yalan söylediği zaman, yani
gerçek geminin o öyküdekine benzer hiçbir yanı yokken, sanat ancak nitelikli
dolandırıcı olabilir. Hümanist falan değil.
Blogcular
da öyle.
İster
sanatçı, ister bilimci olsun, blogcu önce doğruyu yazacak.
1’den
sonra istatistik doğruysa, onu da yazacak. Faşist damgasını yemeyi de göze
alacak.
İmza:
Faşist
sayılan blogcunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder