İlk
üçünün zamanında (ve daha öncesinde de) Persler, Yunanlılar’ın emperyalizminin
kara karşıtı ve aynı zamanda onu besleyen düşman / barbar olarak vardı.
Orta
ikisi, politik angajmana taraftardı. Hatta felsefecinin (bugünün entellektüelinin
yani) krallara politik danışmanlık gibi bir misyonu olduğunu düşünürlerdi.
İlki,
bağlanmamayı seçti ve politik bir suçtan dolayı, idama mahkum edildi.
Kaçabilecekken kaçmadı ve öldü.
Orta
ikisi, bir yerlere bağlandılar ama yanlış bağlandılar. Hiç başarılı danışman
statüleri olmadı. Hatta Aristo, ilk batılı Dünya fatihi İskender ile takışmak
gafletinde bulundu. Aynı zamanda onun öğretmeni / mentoru idi bir ara.
Sonra
İskender ortalığı yıkıp geçti. Felsefesever kültürel başkent Atina’yı da.
Bu arada
İskender henüz vitamin zamanında iken, memleketi Makedonya, düşman Persler’in
istilasında yarı taraf, yarı vassal olup, yıkımdan nasibini almadığı için,
diğerlerini yenebildi. O da 2 kuşakta. O da zirve-dip peşpeşe olarak.
İskender,
ortalığı dağıttı ama yanına da 50 tane falan İskenderiye kurdu. Onlardan en
büyüğü olan Mısır İskenderiye’si o zamanın en büyük kütüphanesine sahip oldu.
Eratosthenes
de, bu kütüphanenin müdürü idi. Onun zamanında Antik Yunan kültürü çoktan
bitmişti. Romalılar çıkıştaydı ve o kütüphaneyi de Romalılar yaktı zaten.
İşte
Eratosthenes barış zamanında, kendini tümüyle verebilip, Dünya yarıçapını, Ay
yarıçapını, Güneş yarıçapını, Dünya-Ay uzaklığını, Güneş-Dünya uzaklığını
hesaplayabilecek algoritmalar tasarladı.
Bunu
günümüz insanlarının belki yarısı akıl edemez. Onu yaptırabilecek ortaokul
eğitimine sahipken bile.
Tabii
asıl sorun, başta bilimci geçinen Aristo olmak üzere, neden önceki diğerlerinin
bu işi kıvıramadığında.
Eratostehenes’in
kullandığı ölçümler, üç aşağı beş yukarı taa Sümerliler zamanında bile vardı.
Geometri de vardı, az da olsa ilkel de olsa cebir de.
Devam:
Eratosthenes’ten
sonraki 1.800 yıl da bu bilgiler inkar edildi. Yani, yazılı olarak korunmuştu o
bilgiler. Hasıraltı edildiler.
Bunun
nedeni de, çok ironik olarak, İslam’daki ve Hristiyanlık’taki Aristo mantığı ve
epistemolojisi idi.
Tabii,
bilgiler sonra pratik nedenlerle kabul edildi. Çünkü Kristof Kolomb, Arap
boylamları ile onun gittiği yoldaki boylamların arasındaki uzunluk farkı
nedeniyle, taa Hindistan’a vardığını sandı. (Boylam arası, 1 derecede 111
kilometreden 0 kilometreye kadar değişir, enlemine bağlı olarak. Ki zaten enlem
ve boylamı da, Eratosthenes tanımladı ilk olarak.)
Yani:
Negatif epistemik totoloji.
Tıpkı
Einstein-Planck-Heisenberg triyalektik trilemması gibi.
Yerçekimi
dalgaları gözlendi ama Einstein, x, y, z ve t’yi karşılıklı bağımsız parametreler
olarak koyutladığı için, o dalgaların enerjisinin uzayzamana dönüşümü, şimdi ve
burada inkar ediliyor ve denklemlenemiyor.
Tabii
var neo-Eratosthenes’ler yine.
Ama
orada Nobel jürisi var.
Akademik
odaklar var.
Bilimsel
yayın editörü engizitörleri var.
Top
geçer adam geçmez, adam geçer top geçmez, takılıyorlar 100 küsur yıldır.
Ve biz
de, 500 yıl falan daha ışıktan hızlı gidemeyeceğiz bu sayede...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder