Kendisi
genelde kurmaca yazan biri, ben genelde kurmaca-dışı yazan biriyim.
Yazmak
için 12 kural önermiş.
Bir
bakalım:
Pişirme saatinizi ayarlayın.
Ortalama
2,5 sayfalık denemeler yazarım. (10 sayfayı geçen metinlerim de var.) Hemen
hepsini tek oturuşta yazarım. Bir kezinde 100 sayfalık yekpare bir kitap-metin
zihnime indi, tamamının yazana kadar 1 ay ter döktüm.
Vahiy ya
da esin değil bu. Başka şey. İleriki madellerde açımlayacağım bunu.
Farklı hikaye formatlarını
kullanın.
Bunu
kendisi becerememiş bence.
Ben
bunu, farklı edebiyat formlarında yazın, olarak kullanırım.
Hikayenin iskeletini oturttuktan
sonra yazmaya başlayın.
Ben
bunu, kitabın iskeletini oturttuktan sonra yazmaya başlayın, olarak kullanırım.
Ancak, kitabın iskeleti de / taslağı da, o kitaba girebilecek ilk 3-5 metin
raslantıyla yazıldıktan sonra oluşur bende.
Yani,
bende yazılar ve kitaplar kendilerini yazdırır.
Benim
açımdan bu, çok çok önemli. Yazılmasa olmaz, demek için bence bu gerekli.
Kendinizi şaşırtın.
Kendinizi,
diğer yazarları, okuru, editörü, geçmişi, geleceği şaşırtın.
Takıldığınız zaman, daha önce
yazdığınız sahneleri tekrar okuyun.
Bu,
bende hiç böyle işlemedi. 200’de 1-2 metin başlanıp bitmeden kaldı. Yarıda
kalma nedeni, fiziksel olarak klavye başından kaldırılma, zihin takılması, şu
bu olabilir.
Daha
önce yazdıklarımı yeniden okuyunca (ki her metni 3-5 kez daha yeniden okurum),
yeni metinler yazılır bende, o metin düzeltilmez.
Yazmayı her hafta düzenlemek için
bahane olarak kullanın.
1993
sonundan beridir, tek bir harfini değiştirmem gerekmeyen metinler yazıyorum;
redaksiyon hariç, redaksiyona dilbilgisi düzeltmeleri de, yeniden düzenlemeleri
de dahil.
Kendinizi bilinmezliğe bırakın.
O,
doğduğumdan beridir öyle zaten. Yazarken de öyle, yaşarken de öyle.
Haa,
bilinmezliğe kendini bırakmaya da her zaman taraftar değilim ama bilinmezliğini
çook ağr bastığı bir ülkede, bir zamanda, bir kültürde yaşadım tüm yaşamı
boyunca ve şu an tam da şu anda ible, o bilinmezliğin göbeğindeyim. (Bilinemezlik değil, vurgu.)
Karakterlerin
adını değiştirin.
Güncelerimde
ad değiştirmem. Realist olduğum için. az da olsa, kuramaca karakterlerde de,
Türkçe’nin yapısından ileri gelen, acaip anlamlı adlar kullanırım, örneğin
kendi adım ‘Kurtuluş İdeali’
anlamına gelir ve tam da bana cuk oturur.
Üç tip
anlatım şeklini de kullanın.
Anlatı
zaten dolayımlı. Bir de ek dolayım eklemenin anlamı yok.
Yazarın
açılımı şu:
“Tanımlayıcı
[descriptive], öğretici [instructive] ve ifade edici [expressive]. Tanımlayıcı:
Güneş yükselmişti. Öğretici: Yürü, koşma. İfade edici: Off.”
Bu,
tekst bile değil, paratekst olmuş. Bense hipertekst yazdım hep, tüm yaşamda tek
bir metin olacak kadar hiper-.
Not:
Zaten o yüzden kurmaca, paratekst olmakta.
Okumak isteyeceğiniz bir kitap
yazın.
Çok
okumuş biriyseniz, evet; orta veya az okumuş biriyseniz, hayır.
Yani,
ilkede hayır, çünkü yazarlar, çok okumuş
okurlar olmaz hiç.
Kitap kapağı için fotoğraf
çektirin.
Hayır.
5
kitabıma foto koymayı yeğlemedim ama internette (bloglarımda) mümkün olduğunca
yakın tarihli fotolarım oldu hep.
Gerçekten sizi üzen konular hakkında
yazın.
Üzen
değil, varlık nedeniniz (raison d’etre) olan.
Üzüldüğünüz
konuyu yazarsanız, arabesk yazarsınız. Melodram yazarsınız. Vd, vb.
Haa,
bunu istiyorsanız, ayrı konu, yazın o zaman ama bilin.
Sonuç:
Böahh.
Palahniuk
gerçekten kötü yazarmış. Bilgisi yok, bilinci yok. Belli ki çok okumamış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder