Ümit
Kireççi şöyle yazmış:
“Kendi
adıma ben, yaralanmayan veya ölümsüzlüğe yakın olan karakterlerin çizgi
romanlarını pek sevmiyorum. Superman’le Hulk, bunların başında geliyor. Bu
ikisinin yenilmezlikleri çok sıkıcıdır. Üstelik güçleri sayesinde fazlaca
olayın üstesinden gelebilmektedirler. Onları okumaya başladığımda 1-0 yenik
başladığımı düşünürüm hep. Ancak ta ki birileri onların zaaflarını kullana
kadar. Bir noktada bu iki kahraman bir anda yenilmenin eşiğine
gelebilmektedirler. Hal böyle olunca, bir an için onlara sempatiyle
bakabiliyorum. Wolverine, Deathstroke ve
Lobo’da ise işle biraz daha sıkıcı oluyor benim için. Bu üç karakter de asla
yenilmiyorlar. Belki mücadele kaybediyorlar ama yenilmiyorlar. Bu da onları çok
fazla takip etmememe neden oluyor.”
Çok düz
bir bakış açısı olmuş.
Süper
kahramanlar var, süper kötüler var.
Klasik
çizgi buydu.
Artık,
süper kahramanlar arasında iç savaş var
ve bu estetiko-politik açıdan, süper
güçlerin iç savaşıyla tümüyle çakışıyor.
Bu
türden anımsadığım ilk öykü, Hulk’un ‘Hulk Gezegeni’nde ‘Illuminati’ süper
kahraman ordusuna çift dalmasıydı.
Ki bu şu
sıralarki ‘Civil War’ filmi ile birebir örtüşüyor.
Ancak o
konu, Batman-Superman çatışmasında çok çok güzel anlatılıyordu. İşin içinde
güzel bir kadın, kuzen Supergirl vardı, ihanet edip karşı tarafa geçen olarak,
e tabi kuzen kuzene aşıktı.
Batman’in
sürekli Superman’in hatasından kıllanan adamlığı, evlere şenlikti.
Yani,
beden çatışmasından çok zihin çatışması önemli bu argümanda.
Devam:
Hulk,
yine aynı macerada düşmanına kendi etini yedirir ve onları kendi gezegenlerine
geri giden yolu ve enerjiyi verir.
Deadpool
ise, Türkçede yayınlanan zombi macerasında, kendini zombilere yedirir ve
hepsini Deadpool yapar.
En
incelikli espri ise, Wolverine’in uzun macerasında vardı:
Wolverine’in
makina kopyasını ve bir çocuk olan başka bir androidi, onu yok etmek için
yollarlar. Çocuk android ona aşık olur ve onu yok etmez.
Sahne
muazzamdır:
Wolverine,
çocuk androide kendini durdurabileceğini söyler ve ona sarılır, yani gerekirse onunla birlikte yok olacaktır.
Çocuk durur.
Ölümüne
hamle budur. Sahte kahramanlık değil.
Bu çocuk
android, Wolverine’in siborg kopyasını tamir edip, ona ‘Albevt’ (çocuk android
r’leri söyleyemez) adını takar, çünkü zekasını ‘upgrade’ etmiştir.
Albevt-Wolverine diyalogları da çok mavraydı ama konumuz dışı o.
Dolayısıyla,
hiper-tekstlere ve meta-tekstlere, hiper- ve meta- bakış açıları ve
yorumsamalar gerekli.
Tuhaf
bir biçimde, daha 1980 neo-liberalizminin kıyameti gelmeden önce Conan, 1970’lerde
çizgiromana meta-estetiko-politik’i soktu:
Bir
çizgiromanda Kobe, Kiev, Tetra (4. Dünya Savaşı) varsa, bu zamanını aşan bir
avangardizmdir. Conan’ın anayurdu sayılan Cimmeria’da aslen Anadolu’dadır.
İyi-kötü
muğlaklaşması ise, bundan bağımsız ama buna koşut ilerledi. 11 Eylül 2001’de
gösterimi ertelenen ‘Kod Adı Kılıçbalığı’ ile başlayarak...
Ek şerh:
‘Battle
Royal 1-2’, büyüklerin ve süper kahramanların mücadelesine küçükleri sokar ve
onlara kazandırır oyunda. Küçükler manyakçasına fire verirler başta ama sonra
kazanmasını öğrenirler, çünkü oyunu oynamasını öğrenirler.
Burada
bile başka metinlerin alanına geçtik. Bundan sonrası başka metinler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder