Not: Bu,
çokdisiplinlilikten farklı bir şey.
Şöyle
bir sav var:
“Multitasking’in
en azılı tetikleyicisi posta kutularımız.
Durmak
bilmeyen posta kutusu bildirimleri efektif IQ’muzu 10 puana kadar
düşürebiliyor! Kesintisiz bir gönder-al hali, sağ alt köşede çıkan önizlemeler,
telefonlara gelen bildirimler sebebiyle asla tam olarak dikkatimizi ve zekamızı
toparlayamıyoruz.
McKinsey
Global Institute Study’ye göre, insanlar bir iş haftasının %28’ini sadece
e-posta kontrol ederek geçiriyor, inanılmaz...”
İyi de,
e-posta okuma da yazma da, sözel zekanın kullanıldığı bir alan. Büro işlerinin
% 95’i falan ise, zaten sözel zekaya dayalı.
E-posta
okumaktan konsntrasyon bozuluyorsa, noa da saat tahsisi edersin, olur biter. Ki
zaten e-postaların yine % 90-95’i şirketiçi yazışma. İşlevsiz e-posta yazan
yöneticileri kovsunlar o zaman.
Gerçek
çokiişlilikten ise şunu anlıyorum.
Film
seyretmek, müzik parçası dinlemek, bilgisayar oyunu fagmanı izlemek, modern
dans koreografisi izlemek, hep farklı duyu-dilleri kullanmak demek.
Yani,
bunların peşpeşe yapılmasını anlıyorum çokişlilikten.
Bu da,
3-4 dakikada bir beyne zevk hormonu salgılatıyormuş. E, bunun da sakıncası yok.
Şu yani
kötü yalnız:
“Beynimize
algılaması için aynı anda birden çok şey yüklemek ve sürekli vites değiştirmeye
mecbur etmek bize bol bol kortizol salgılatıyor. Tabii bu da beyin yorgunluğu
yaratıyor ve böylece daha günün ortasına gelmeden zihnen bitmiş
hissedebiliyoruz.”
Bende bu
var kabul ama.
Bir de
şu var ama:
Kronik
ürtikerim var ve bunun için de arada bir kortizon alıyorum. Onun yan ürünleri
de gün ortasında bitkinlik yaratıyor. Almayınca da, Puik gibi kaşınıyorum
sürekli.
Çıkış:
Bunun
çokdisiplinlilik versiyonunun da çalışılması gerekli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder