Belge
giderek, bırakın elifle merteği birbirine karıştırmayı, elifle merteğin ne
olduğunu unutmaya başlamış.
Kendisi
şöyle demiş:
“Türkiye’nin
ya da Türkler’in bin yıllık tarihine ve tecrübelerine baktığımız zaman orada demokrasiyi
uzaktan yakından andıran herhangi bir şey gözümüze çarpmıyor ama despotizmin,
keyfiliğin, kıyımların ve idamların her türlüsünü görüyoruz. Bunun böyle
olmasının ‘tek’ değil ama önemli bir koşulu da bin yıllık tarihte ‘kuvvetler
ayrılığı’nın değil, Tayyip Erdoğan’ın kullandığı deyimle, ‘kuvvetler uyumu’nun
geçerli olmasıdır.”
Türkler’in
konsensus resmi tarihi, bin değil, 1.450 yıllıktır. Belge, önce sayı saymasını öğrensin.
Demokrasiyi
bilmeyiz ama kadın hükümdar tarihte nadiren görülürdü ama Türkler’de de, en
despot sayılan ülkelerden olan Çin’de de vardı.
Şura,
İslam döneminde hep vardı. Ulema ve eşref de hep vardı.
Gelelim
kuvvetler ayrılığına.
Bu konu
hep yanlış ve eksik tanımlanıyor:
“Kuvvetler
ayrılığı, devlet organları olan yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden
ayrılmış oldukları, bir devlet yönetim modelidir.”
E,
kolluk kuvvetleri nerede, kolluk kuvetlerinin birbirinden ayrılığı nerede?
Yasamada,
TBMM’yi aşan, global ve uluslararası kurallar var, altında da TC’nin imzası.
Örneğin,
Fransa kalkıyor ve İnsan Hakları Evrensel Bildergesi’ni askıya alabileceğini
açkılıyor ve bu hem anayasabsına, hem de AB kurallarına aykırı. Kimsenin sesi
çıkmadığı için de, işin cılkı cıkacak.
Devam:
YSK,
Danıştay, Sayıştay gibi denetçi kurumlar var ki bunlar yürütmeden çok çok daha
işlevseller.
Yasamanın
yetmediği kabul edildiği durumlar için, AYM ve Yargıtay var.
Yani,
tuvvetler ayrılığı kadar, kuvvetler kademelendirmesi de var, sistem-içi
düzeltme de var.
Osmanlı’ya
baktığımız zaman, doğru dürüst yasa kitabı göremeyiz. İçtihatlar vardır. Onlar
sözlü gelenekte oluşur. Eskiyince, yenileri oluşturulur.
Yani bir
tür, yasama yok da, yargı var gibi, bir durum vardır.
Sonra,
ABD’de bakanlar tayin edilirler. Seçilmezler. Kisme de, bu yüzden ABD’de
demokrasi yok demez.
Gelelim
Erdoğan’a:
O
başkanlık dediğinde de, kuvvetler uyumu dediğinde de, kendisin kurtarmayı
düşünüyor yalnızca. Bir sistem düşünmüyor. Kara düzen gidiyor. Hep de öyle
gitti.
Sonra:
Hakim,
milletvekili ve bakan arasında ne uyumu olacak ki?
Burada
sözkonusu olan şu:
AKP, 17
/ 25 Aralık’yı yapan hakimleri içeri atma hakkını kendinde görüyor o kadar.
Bunun kuvvet uyumuyla hiçbir ilgisi yok.
Belge,
bunları bilmez mi?
Bilmiyormuş
demek ki.
Onu
Erdoğan değil, Belge’nin kendisi yanıltıyor, bildiğimiz takıyye yapıyor
kendine, iktidara bağlanan tüm entelejensiyanın başına gelen bir şeydir bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder