Bu metin,
poliyalektik bir izlekte gidecektir.
Poliyalektiğin
bir diyalektik dikmesi, yeni / küçük/ marjinal / farklı bir parti olan, Almanya’daki
Alternatif Parti’nin dini-politik çizgisine şerhler eklemek olacak.
Poliyalektiğin
diğer bir diyalektik dikmesi, Serol Teber üzerinden öğrendiğim, toplama
kampısal, ‘müslümanlaşma’ terimine zeyller eklemek olacak.
Poliyalektiğin
diğer bir diyalektik dikmesi, Mentor-Telemakos dikmesine yeni yorumlar getirmek
olacak.
Bunlar
ana dikmeler olurken, diğer küsurat dikmeler de olacak ve imlenecektir.
Başlayalım:
Almanlar’ın
Germen barbarlığının tuhaf bir tarihi var:
Roma’ya
hiç yenilmediler.
Ancak Germenler,
ilk ulusallaşan Alman kabilesi ya da kabile topluluğu değil. Öyle olanlar Suebi’ler
ama onlar da zamanla yenilmişler.
Germenler
de, Roma yıkılınca, kurdukları ilk devlete Roma-Germen adını verdiler.
Artı,
Naziler’in sarıkafaseverliğinin nedeninin kökeni, yaşam çarkı svastikalarını
alıp, Nazi gamalı haçı yaptıkları Hindu, Ari, İndo-Avrupa, Kuzey Hindistan
kültürü değil, Vikingler.
Vikingler,
Germenler ile ilk melezlenince de, ortaya Rus kabilesi çıkmış. Germen-Rus
tepişmesi, 2 bin yıldır süregidiyor yani. Hala da öyle üstelik.
Dolayısıyla,
Alternatif Parti’nin AB karşıtlığının doğru versiyonu, AB’ye girmek isteyen
İzlanda, AB üyesi olan İsveç ve AB üyesi olmayan ve bunu reddeden Norveç ile Viking Birliği oluşturmak. Onu da, en
az Germenler kadar faşist olabilmiş Norveçliler, AB’ye hiç girmeyerek halletmiş
oldular çoktan. Rusya ise, hala AB peşinde.
Buraya
kadarı, birinci dikmenin açılımı oldu.
Teber,
Türkçe’ye toplama kampı psikolojisi açılımını ve oradaki Müslümanlaşma terimin kazandıran
kişi.
Ancak,
sonradan açıklayacağım biçimde, Telemakos’larımdan biri, bana yepyeni müslümanlaşma
açılımları kazandırdı.
Germenler,
toplama kamplarını kurduklarında, Hitler’i Tanrı olarak benimsemiş ama aslen
Hristiyan olanlar, Museviler’i tümüyle ticari nedenlerle oralara tıkıp,
mallarına el koydular ki İspanya, bunu Endülüs zamanından kalan Müslüman ve
Museviler’e aynen yaptı 1500’lerde. Yani, bu da bir tür Protestan ahlakı ama
bunu (o terimin mucidi) Weber açımlayamazdı. Ya da bu, Müslümanlar’ın cami altına ticarethane açması gibi bir
şey.
Teber’in
Müslümanlaşma’sında Musevi, toplama kampında ölmeye yatacağına, kampı çevreleyen
elektrikli dikenli tellere yürür. Elektrikten önce, muhafızların makinalı tüfek
mermileri öldürür gönüllü kurbanı.
Yeni
alıntılar şunlar: Frankl’ın kitabındanmış:
Sayfa
38: "Do you know what we mean by a 'Moslem'? A man who looks miserable,
down and out, sick and emaciated, and who cannot manage hard physical labor any
longer . . . that is a 'Moslem.' Sooner or later, usually sooner, every
'Moslem' goes to the gas chambers. Therefore, remember: shave, stand and walk
smartly; then you need not be afraid of gas."
Sayfa
65: "When we arrived the first important news that we heard from older prisoners
was that this comparatively small camp (its population was 2,500) had no oven,
no crematorium, no gas! That meant that a person who had become a ‘Moslem’
could not be taken straight to the gas chamber, but would have to wait until a
so-called ‘sick convoy’ had been arranged to return to Auschwitz. This joyful
surprise put us all in a good mood."
Sayfa
73: "All else about us, i.e.. the rags hanging from our gaunt skeletons,
was only of interest if we were assigned to a transport of sick patients. The
departing ‘Moslems’ were examined with unabashed curiosity to see whether their
coats or shoes were not better than one's own."
Aşırı aç,
zayıf, güçsüz olanlar da Müslüman sayılırmış ve Museviler müslümanlaşmış kendi
dindaşlarının mallarını, onlar ölmeden önce, üzerlerinden yağmalarlarmış.
Ki bu,
Primo Levi’nin konuyla ilgili kitaplarını iyi açımlıyor.
Ki bu,
eleştiri ve özeleştiride yarıyolda istop eden Arendt’in konumunu da iyi
açımlıyor: Eşkenaz Musevi olarak, daha niteliksiz Musevi Seferadlar’a karşı,
İsrali devletinin içindeki tutumu.
Buraya
kadar, ikinci dikmenin açılımı oldu.
Gelelim
Mentor ve Telemakos’a:
Benim
Telemakos’lar, hep beni internet üzerinden bulular. Sorular sorarlar. Bu metni
bana yazdıran sonuncusu hariç, hiçbiri beni dinlemedi, yani kendi sorularının
yanıtlarını. Ben de diyaloğu kapattım.
“Ben
maalesef cahil baba tarafından meslek lisesine ikna edilmiş biriyim. Fakat hep
Bilim ve Teknik dergisi okurdum... Anadolu'nun bir köyünde doğdum ve yetiştim.
80'lerin sonu 90'ların başı, köyün 'bombacı mucidi' olan benden 3-4 yaş büyük
kendi kendine deneyler yapan bir abimiz vardı.
Sonra ailesi bunun Bilim ve Teknik dergisi okumasını ve deneyler
yapmasını engellemeyi başardı. Hem de hiç zorlanmadan; Sızıntı dergisi sayesinde.
Şimdi o 'bombacı mucit' Sızıntı FETÖ'ye karşı sıkı bir AKP taraftarı! :)”
Benim
okuduğum AFL’yi de, sonradan Fethullah ele geçirmişti zamanında. Ne tesadüf
ama. Bir de beni mahkum ettirmişti.
Bir
anekdotla konudan çıkış:
2006
gibi Türkçe’de ilk kez gelecekbilim yayınlamaya başlayınca, Türkiye Fütüristler
Derneği’nin o zamanki başkanı beni ve dağdaki bir çobanı keşfetmişti. Onu favori
niyetine tercih etti.
Buraya
kadar, üçüncü dikmenin açılımı oldu.
İşte normal beyinler, olağanüstü beyinleri
müslümanlaştırır.
Normalleşmiş
ve uzlaşmış Einstein olsa bile. O da Kaluza’yı yok eder ya da etmeye teşebbüs
eder.
Musevi
ve (Çekçe veya Yidce değil) Almanca ana dilli olan Einstein, atom bombasının
ABD’ce yapılıp Almanya’ya atılması için, başkana mektup yazdı. Bomba yapıldı
ama kabak Japonlar’ın başına patladı, 2 kere hem de. CIA de, eski Naziler’i işe
aldı, hatta bir bölümü FBI’da Einstein için dosya bile tutmuştur kesin.
Türkler
1700-2000 arasında gerileme dönemi yaşadı.
Şu an,
taa 1920 hayalimiz olan, Musul’a ABD desteğiyle girdik sayılır. Tabii, nasıl ki
40 küsur yıldır Kıbrıs’tan çıkamadıysak, oradan da çıkamayacağız.
AKP’nin % 50’si, % 2 resmi ateist,
% 30 resmi laik, % 10 resmi Alevi için, toplama kampı ve kremataryum / Sivas
şıklarını tasarlıyor.
Müslümanlaştırma
niyetine...
Barbarlık
unutulabiliyor, yeniden anımsanabiliyor, barbarlık hamlamış ve sırasını savmış
olunabiliyor.
En kestirmesi:
Barbar-uygar
ayrımı kalmadı. Gri var. Bilim, sanat, düşün yok.
AB artık
uygar değil. ABD hep barbar idi.
Yani:
Yerden
göğe küp dizseler, en alttakini çekseler, seyreyle gümbürtüyü...
Seyreyliyoruz
barbarlığın ve Yeri Orta Çağ’ın gümbürtüsünü...
Çıkış:
Kaç
yüzyıl sürdüğü önemli değil ama barbarlık ve Orta Çağ, rönesans için yıkımla fermentasyon sağlar. Eski kültürler
çürür, analizlenir, sonra harmanlanır.
11 Eylül
2001’den beridir olanlar, tam da bunlar...
Yani:
Einstein’lar
Nauru’ya...
Kaluza’lar
inzivaya...
Telemakos’lar
ve Eratosthenes’ler İskenderiye Kütüphanesi7ne...
Mentorlar
mezara...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder