Bir internet sitesinde şöyle bir diyalog geçti,
ikinci benim:
“Palahniuk'tan
bahsederken kural demek olmamış sanki.
Her yazarın saklı ve açık, kendinin bildiği veya bilmediği
yazma kuralları vardır. Olması da olağandır. Hem piyasa açısından, hem de kendi
çizgisi açısından. Yeni çıkan metin tarama programları, her yazarın belli
konuları belli sözcüklerle yazma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Şerh: Hayalet
yazar kullananlar, bu dağılımın dışında veriler sağlar. Çoğu çoksatar yazar da,
ünlü olduktan sonra, belli bir tempoda yayın için, bu yola genelde başvurur. O
parçalar da, o bütünde feci sırıtır. Kosinski'de bile. Asimov'da bile.”
Sonra bunu, 40 yaş altı kuşaklara açımlamam
gerektiğini gördüm. Yazdıklarım onlar için epeyi anlamsız kaçmıştır.
Kosinski, ‘Çelik Bilye’de müzik ile ilintili
bölümlerde hayalet yazar kullanmıştır. Müzik ile ilgili oldukça geçersiz ve
romanın ait olduğu dönem için bile, eski kafalı önermelerdir bunlar. Klasik
Avrupa Müziği ile pop müzik karşılaştırması konusunda yani.
Asimov, ‘İşte Tanrılar’da, muhtemelen eşi Janet’in
metinlerini kullanmıştır o romanda. Çünkü aşırı dişil metinlerdir onlar.
Triseksüeliteye de, yarı-püriten ve
dişil bir bakış açısı katar o roman. Eğer yeterince uzun ve açılımlı olsaydı,
‘Triton’ yazılmadan önce, ona antitez olurdu. Onun yerine, arı kovanındaki
işçi-erkek arı üçüncü-seks’i kullanılmış ve hiç varyans katılmamış.
Aslında tüm okumalarda, hani 5 yaş çocuğunun ‘mu ni,
mu ni (bu ne)?’ soruları vardır ya, onun gibi olmak gerekir.
Sonuçta Kafka, ne Prag boğucu duygudurumunun yazarı
aşırı-yorumlarına katılırdı, ne de azınlık içinde azınlık. Herhalde bir tek
korkaklık tezine katılırdı, çünkü kendini öyle tanımlıyordu. Yine de, ‘Açlık
Şampiyonu’ ve ‘Ceza Sömürgesi’ ile toplama kampı tanımı yapmış olduğunu
görseydi, ne diyeceğini 45 yıldır merak ederim. İçini de doldurmuş, adını da
koymuş: Gülün adı gül yani.
Düşünüyorum da:
11 bin civarında kitap okudum.
Bunların bin tanesine onyıllardır hiperokuma
uyguluyorum belleğimden. ‘Bir Yabancı Gibi Değil’e 47 yıldır, ‘Korku’ dergisine
46 yıldır, Kemalettin Tuğcu romanlarına 45 yıldır, ‘Balkondaki Adam’a 45
yıldır, Kafka’ya ve Dostoyevski’ye 45 yıldır (bu ikisini de 11 yaşında okumak
çok yanlıştı ama tepemde bana zorla okutan abim vardı). 50 yıl önce ilk
okuduğum metinler olan Coğrafya Atlası’nı ve Milliyet gazetesini aydetik (aidetic: fotobelleksel) olarak
hala anımsıyorum.
Bence, okuma budur, hiperokuma budur, çok değil,
önümüzdeki 50 yılda çıta yükselecektir, örneğin 30 bin kitap (veya muadilini)
okumak olağan olacaktır, bugünün rekoru 10 bin.
Nokta. Es. Bu bir başlangıç idi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder