Kültürlere
özgü psikiyatrik rahatsızlıklar da varmış.
Bu,
Japonya versiyonu:
“Yalnızca
Japonya'da görülen bu rahatsızlık, kadınların eşlerinin emekliliğini takriben
bazı fiziksel semptomlar göstermeleri ile ortaya çıkıyor. Evde kocalarının daha
fazla vakit geçirmesi sonucu, kadınlarda ülser, polipler, kızarıklık ve baş
ağrısı görülüyor. Bu fizyolojik rahatsızlıklar, Japonya'da yüzyıllardır var
olan katı cinsiyet rollerinin yol açtığı stresten kaynaklanıyor . Emekli Koca
Sendromu'nun etkileri, Japonya'da boşanma oranının artmasına yol açmış. 1985
ile 2000 arasında, 20 yıldan uzun süredir evli olan çiftlerde boşanma oranı iki
katına çıkmış.
Japonya'da
birçok kadın benzer fiziksel semptomlara doktorlara başvuruyor ve doktorlar, bu
hastalarda yakın zamanda eşlerinin emekli olmasıyla ortaya çıkan stresten başka
ortak nokta bulamıyor.”
Bizde
ise bu hastalık erkeklerde tezahür ediyor:
Evden
kovulmuş kart erkek sendromu.
Şaka
yapmıyorum.
Bizde
bir erkek, evinin sahibi değildir. Evin sahibi kadındır.
Bizde
bir de boşanma yoktur, en azından bu sıralar yaşlılıkları gözlenen 1950-1960
kuşağı için.
Onyıllardır
cami önlerinde, sabah ezanından akşam ezanına oturan yaşlı erkekler göregelirim
ama o zaman gençtim tabii. Kondurmazdım.
Asıl
soru şu:
Bir
kadın, evlenip gitmiş çocuklar da yokken, evi neden boş ister?
Alaturka
kadınlar yalnızlıktan korkarlar çünkü.
Yani,
kocasından o kadar rahatsız oluyor demek ki.
Parası
ve maneviyatı olan erkek, ayrı eve çıkar. Zaten, kitapları için ayrı ev
kiralamış çok müşterim var.
Yenilerde
rahmetli olmuş yaşlı bir erkek tanımıştım 2013’te:
Adam,
belki 30 yıl boyunca, ikinci evine sabah gelir, akşama kadar orada boş boş ve
sessizce oturur, sonra da asıl evine geri gidermiş. Adam ölünce, çocukları
çekmecesindeki faturalardan durumu öğrenmişler.
Sonra
da:
Kutsal
aile...
Yesinler
onu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder