Log,
gemi seyir defteri / kütüğü olmakta.
Kurmaca-olmayan
yazın türü de sayımakta.
Blog,
önce weblog’dan gelmekte, o da log’dan.
Yani,
bir tür ağ seyir defteri / kütüğü olmakta blog denilen şey.
Gemi
kaptanına bağlı olarak, deftere geçen olayların niceliği de niteliği
değişebilir.
Blog
yazarına bağlı olarak, bloga geçen olayların niceliği de, niteliği de
değişebilir.
Ancak,
olmayan olay yazılmaz.
Yazılmadan
geçilmeyecek olaylar vardır, savaş falan gibi.
Genel
ansiklopedik bilgilere aykırı şeyler önesürülemez blogda.
Yoksa,
dezenformasyon yapılmış olur.
Dezenformasyon
da, bilgi çağının neo-faşizm türlerinden biridir. (Başka çeşit niyetine,
Hollywood filmleri vardır, (eşcinselliği hastalık saymak gibi) psikiyatrik
sapıklıklar vardır, Papa’nın neo-sübyancılığı ve bunu resmen örtbas etmesi
vardır, ilah...)
Ana
akımda Türkiye’de şu anda günde 200 blog yayınlanıyor, 20 bin kadar da blogcu
var.
Yani 1
blogcu, ortalama olarak, 100 günde bir,
2,5 sayfacık yazabiliyor.
100
blogun en az 50’si din ya da benzeri amaçlarla, doğrudan bilimsel bilgilere
aykırı şeyler yazmakta.
100
blogun en az 50’si yemek tarifi, burçlar, futbol maçı falan gibi, bilgiyle
hiçbir ilgisi olmayan şeyler içermekte.
Bunlar
çok okunmakta ve editörler tarafından asla ve kata men edilmemekte.
Onun
yerine, en çok kuşkusuz politik metinler kesik yemekte.
Yayınlanan
politik metinlerin de, yine en az % 50’si, tarih bilgisine aykırı uydurmalar
içermekte.
Yani,
günde 5-10 işe yarar blog varsa (ki o da eğer varsa), 190-195 safsata var.
Ve
bunlar günde belki 100 bin kişi tarafından okunuyor.
Eskiden
köşe yazıları vardı, şimdi bloglar var.
Bunda
asıl neden, köşe yazısı yasaklanırken, aynı şeyi satır satır aynı yazmış blogun
henüz ciddiye alınıp da yasaklanıyor olmaması.
Sonuç,
körlerle sağırlar birbirini ağırlar, durumu.
1 sağlam
mala karşılık, 19 çürük mal kakalama durumu, yani.
Ayrıca
okur-tüketici çürük-safsata bloglara da bayılıyor.
O zaman
da, blog gemisi karaya oturuyor, deniz bitti çünkü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder