Slaktivistler,
kendi keyifleri için boş işler yapan ve bunu sivil toplum aktivitelerine de
taşıyan orta burjuvalardır.
Genel anlamıyla,
Dünya’da Seattle olaylarından sonra ortaya çıkan, hesapça neo-global reziztansın
temsilcileri iken, tam tersine işbirlikçi olagelmişlerdir.
Neden
mi?
Bir:
Yenemeyeceği
düşmanını güçlendirmiştir. Bizim Geziciler gibi, baştan apolitik oldukları için
de, politik bir düşmanı yenmek gbi bir
arzuları yoktu(r) zaten. Maksat, bardan
önce vakit öldürmek olsun.
İki:
Düşmanına
yeni-hedef gösterirsin boş yere. İslam, ABD tarafından hiç yoktan , üstelik
onlar baştan işbirlikçi (Taliban 1980 Afganistan gibi) iken, düşmanı durumuna
getirilmişken, bunu yapmak davaya çifte ihanettir, bir de kendine ihanet etti
üç.
Üç:
Zaten
slaktivistler, neyi tutsalar kuruturlar. Apartman sahibi iken, kapıcıya hiç
kullanılmayacak giysiler vermişlerdir, sadaka verdiklerine, kaşıkla verip,
sapla göz çıkarmışlardır. Sakardırlar yani. İyilik yapayım derken, boğarlar.
Taksim’in ağaçlarının şu anki durumu belli.
Dört:
Aslına
bakılınca, hiçbirşeyin değişmesi
arzusunda falan değillerdir. Yalnızca, çocukerkil ailelerde büyüyen,
Dünya’yı değiştirmekle, babasına çikolata aldırmayı aynı şey şey sayan, 40
yaşında ergen zihniyetidir bu. Burada, hiç büyümeyen çocuk ‘Küçük Prens’ olma
değil, hiçbirşeyin hakikiliğine ayamayan bir yabancılaşarak özdeşleşmişlik sözkonusudur. Yani, tüm bir yaşamı
çocuk oyunu sanmaktadır 1975-2000 doğumlular.
Beş:
En
önemli özellikleri, değil zora gelememek, elini ılık sudan çıkarıp ılık suya
sokmamışlıklarının sözkonusu olması.
Altı:
E tabii,
bir de feci tüketiciler. Tüketime bağımlılar. Kullanmayacağı metaları bol bol
satan alan ilk kuşak TC’de bu 1975 doğumlular oldu. Kitle olarak yani.
Yedi:
Genel %
5 depresyon oranına bakılırsa, bu slaktivist işbirlikçilerin depresyon oranı %
50’nin üzerinde görünüyor (yalnızca eğitimin % 10’luk üniversite eğitimi
oranını tersine onla çarpsak yeter bunun için). Deli değil, canı kolay sıkılan zora gelmez amcası.
Motivasyon ve konsantrasyon, eksi düzeyde amcası.
Sekiz:
İşbirlikçilikleri
ekonomik. AKP döneminde yükselen, nargile kafe, fine eating, reklam, küratör, kültür
yönetimi, vb benzeri, ‘olmasa çok iyi olur’ konulu / içerikli mekanların
üzerinden, baba parası yatırımlarla, para kazanır gibi yaparlar. Haa, bir de bu
sıralar vintaj mekanlara mekarlılar.
Ekonomik kökenleri, Gezi olayları ertesinde yapılan, demografik anketlerde
ortaya çıktı.
Genel:
Bu
açıdan bakınca slaktivistler, dönek-liboş-ex-solcu
arkadaşlardan (1968’lilerden ve 1978’lilerden) farklı değiller pek ki zaten
onların torunları ve çocukları olmaktalar: Armut
dibine düştü yani.
Gelecekleri
yok. Kayıp kuşak değil de, ‘varolmayan
kuşak’ Calvino terimleriyle.
En
olumlu yanları, kalıcı olmamaları ve bir de morukluklarının feci olacak olması.
Yaşam, öcünü acı acı almaya başladı çoktan onlardan. Gezi’den yalnızca 2 yıl
sonra, medya imajı simgesi olmuş 10 Gezici’nin 2 yıl sonrasının öyküleri epeyi
iç yakıcıydı.
En
önemli olumlulukları, tümüyle negasyon
listesi olmalarında.
Kafadan
‘tarihten silin gitsin’ veya
‘ölmeden gömün şunları yav’ açısındalar...
Dipnot:
Almanya
veya Rusya 1918’de, uç sağ ve uç soldan onlarca (aslında yirkaç yüz) politik
oluşum-cuk çıktı ortaya. Bir bölümünün limit sıfır yazılı kaydı var bugün elde.
TC de benzeri bir süreksizlik yaşadığı için, böylesi kırınım saçaklarının
bolluğu şaşırtmıyor. Devlet kurmamayı
anlamayan Kürt anarşist genç de bol örneğin. MHP’li Lgbti de var örneğin. 2
trans politik aday pek iyi geçinemedi örneğin. Ali Koç da, fonda ‘zırva da
zırva, esmer bomba’ diye ‘Cabaret’ repliği veriyor. Bunlar, patlayan havai
fişeğin dağınık tortuları yalnızca. Birkaçı parlak renkli diye görülüyor, bir
bölümü fıs edip karanlıkta yitip gidiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder