Çarşamba, Nisan 20, 2016

Anarşist Realist Üslup

Dadacılar ve sürrealistler dekadant ve skandalcı idiler.
Anarşist realistler de böyle olurlar mı? Olmalılar mı?
Artı anarşist realistler; kinik, nihilist olurlar mı?
İronki lorular kesin ama grotesk olurlar mı belirsiz kalır. Dekadantlık, skandalcılık, kiniklik, nihilistlik grotesktir ama... Rolünü abartmanın hasıdır. Bohemlikle flanör proleterliğin farkı gibi, Fassbinder’in kendiliğinden biseksüelizmi ama diğerlerininkilerin özentiliği gibi, yaşanmış ve baştan görünen ve belli olan ayrımlar var.
Yani, Amerika ilk defa keşfedilmiyor.
Biz bunun tersine, Feneon ve Bukowski tarzı aşırı üslupsal sadelik ve düzlük öneriyoruz. Yaşam abartabilir ama üslubun abartılı olması gerekmez bunu anlatmak için.
Bizde de, Adnan Veli’nin 1960’larda çıkan ‘Tıpta Yenilikler’ ve ‘Sağlık Dünyası’ dergilerinde okuduğum, 1950-İstanbul’un dibi öyküleri öyledir. Sait Faik onları yazamamıştır örneğin, o süslü üsluba kaymıştır: Sade görünür ama süslüdür.
Adnan Veli, ayrıca ‘Mapusane Çeşmesi’ ile bu türün özgün tek alaturka örneğini vermiştir. Bir de, de Souza’nın ‘Hilalin Altında’sı vardır ama o Türk değildir. Oradaki kedi ve kuş öyküsünü, ben hiçbir Türk yazarında okumadım üslup olarak ve o dümdüz bir öyküdür. Bizim Türk yazarları genelde anıları bile (gazete yazısı gibi değil de, Nasreddin Hoca’nınki gibi) fıkralaştırır (anekdotlaştırır değil).
Çok basit:
Bir Nazım’ın ‘Siyau’ şiirini düşünün, bir de Eva Siyau’nun otobiyografisini okuyun. İkincisi, anarşist realist üsluptadır işte. Birincisi ise, arabeskin allahıdır.
Benim ‘Zanaat-ül Kıraat’taki ‘Kadınlar ve Erkekler’ öyledir. Feneon’un adını henüz ben duymamışken bile öyledir, o zamanlar yazıldı metin çünkü.
Bu konu, daha da yazılacak. Nokta ama es değil.

(17 Nisan 2016)

Hiç yorum yok: