Cumartesi, Nisan 23, 2016

İnsansal x Temel Bilimler: NEK

Bu problematiği bu biçimde formülarize etmemiştim hiç:
Son 30 yıldır, insan bilimleri ivmeli biçimde gelişirken, temel bilimler paradigmatik duvara toslamış ve durmuş durumda.
Neden böyle acaba?
Fizikte Einstein-Planck-Heisenberg triyalektik trilemması, yüz küsur yıldır önümüzde kaldırılmadan duruyor ve kimse oraya çarpmayı veya onu tartışmayı göze alamıyor.
En son kara delik aracılığıyla yerçekimsel dalgalar gözlendi ve Einstein bir kez daha değillendi ama herkes Einstein’i kutsuyor mezarında. (2 kara delik birbirine çok yaklaşınca, kütle uzayzamana dönüşüyor ama bunu ölçmek için henüz bilinmeyen bir hesaplama yöntemi gerekli: Belki, Evren’in var olan kütlesi eşittir, 10 üzeri 67 yıl x 90 milyar ışık yılılık kürenin hacmi, gibi olabilir bu: Çünkü o kütle o uzayzamanı yoktan yarattı.)
Bu bir:
İnsan bilimleri ise, tarihte ve Dünya Sistemi paradigması alanında olduğu gibi, 100 ve 50 yıllık çabalarının meyvelerin topluyor.Bugün, elimizde nesnel tarih atlası animasyonları var.
Yani, Toynbee’nin ve Wallerstein’ın 50 yıl verdiği konuları, 15 yaşındaki bir ergen, 10 dakikalık bir filmle ezbere öğerenebiliyor artık.
Yani, biri ileri doğru giderken, biri geriye doğru gidince, nesnel bilgi üretiminde aradaki fark kapandı ve artık insan bilimlerini lehine döndü durum.
Ancak bu bakış açısı şu soruyu yanıtlamıyor?
Doğrusal olmayan zamanları, neden bilim veya fizik değil de, sanat ve özelde sinema tasarladı?
Öncelikle sanat, rasgele sallayabilir, hata yaparsa da adı sanatçı olur, hoşgörülür, görüldü de.
Sonralıkla sanatsal tasarım, bilimsel tasarımdan her zaman daha cesur oldu. Ya da yeni ve farklı şeyler yapan bir sanatçı, sanatçı camisaında aynı durumdaki bilimcilerden daha az linç elidi ve sanatçılar, linç edilmeye bilimcilerden daha çok açıktır. Ya da: Toplumla çatışma, sanatçının özelliklerindendir zaten.
Devamında, paradigma olarak bu bu konu şanstı. Ki zaten dijital kurgularla doğrusal olmayan zamanlar tasarlamış kurguculara yaptıklarının bilincinde olup olmadıklarını sorarsanız, olmadıkları ortaya çıkacaktır çoğunluk.
Buna ek olarak insan bilimciler de, temel bilimcileri geçmenin bilincinde değiller pek, çünkü ne bilim felsefesiyle, ne de bilim tarihiyle fazal meşgul değiller.
Bu konuyu, bir de şöyle sorarak bağlıyoruz:
İnsan bilimlerinin temel bilimleri geçmeasi, Orta Çağ’ların ortak bir özelliği midir? (Buraya felsefeyi de katıyoruz.)

(21 Nisan 2016)

Hiç yorum yok: