Perşembe, Nisan 21, 2016

Sinem Saniye

Berbatmış yahu.
ABD’liler de salaklarmış yahu. Bunu sevdiklerine göre öyleler.
Bir de:
Türk her yerde Türk.
O acaip 3.333 ağız büzme. O 200 santimlik kalça ama 70 santimlik göğüs.
Nedense, ya böyle, ya da tam tersi, 200-70 yerine, 70-200 oluyor.
Ses, bildiğimiz muhteris ama kifayetsiz ses. (Bu deyim Ferhan Abi’mizindir.)
Ses, bildiğimiz yarışma katılımcısı sesi.
Renk yok, tını yok, dalgalanma yok.
Tuhafıma gidiyor:
80 milyonluk Türkiye’de 1975’te Sezen ve Nilüfer çıktı, 1995’de Tarkan çıktı, 2010’da Sıla çıktı. 40 yılda hepi topu 4 popçu. Oysa, on binlerce hevesli var.
Hiç mi eğitim almazlar?
Sıla 15 yıl eğitim almış örneğin.
Bir de bu arkadaşlar, Tarkan ve Nilüfer gibi, kendi kendilerini de bitirebiliyor. 15 yıl ara verip döndün mü, ses senden uçmuş gitmiş oluyor. Kalıyor geriye aç parantez Sezen, kapa parantez Sıla.
Sıla’nın Sezen sorularına sinirlenmesi boşuna. Ceylan sorusu olursa, sinirlensin, derim. O kendini başlamadan bitirdi çünkü, Sıla da hareketli 2 parça denemesiyle az kaldı öyle oluyordu.
Dönelim Sinem’e:
O da Hadise gibi olacağa benzer. 10 yıl idare eder artık buralarda.
Roma’da birinci olmaktansa, Türkiye’de onuncu olmak gibi, Mersin-tersin durumu yaratır diğerleri gibi.
Olay giderek, Alamancı kökenli Türk futbolcuların Türkiye’ye gelip, futbollarını mahvetmesi ama bazı nadir örneklerin AB’ye dönünce toparlaması gibi, mavra örneklere benzemeye başladı. Tabii Arda, orada da tekmeci, burada da: Kendi söylüyor böyle.
Ayrıca Sinem, 1979 Almanya doğumlu biri imiş ama İngilizce’si Kapalıçarşı İngilizce’si. Yankiler İngilizce bilmezler zaten. Koyunun bulunmadığı yerde, keçi bile değil, öyle bi şii Abdurrahman Çelebi imiş zaten.

(19 Nisan 2016)

Hiç yorum yok: