Salı, Nisan 19, 2016

Anarşist Realizm 2

Uzun yıllardır ilk kez, internette belli konuları ansiklopedik olarak taradığımda, resmen külliyen saçmalandığını gördüm.
1830 tarihli ‘Kırmızı ve Siyah’ varken, edebi realizm 1848 Devrimi sonrasına konmuş. ‘Robinson Crusoe’ realist bir roman sayılmış. (Bunu okuyunca, sinirimden masaya yumruk vurdum.)
En baştan başlayılm o zaman:
Bir:
Birden çok kültürel realite olduğuna göre, aynı mınıf içinde bile böyle olabilir, birden çok realizm vardır. Bir realizmin birden çok realiteyi anlatabildiği vaki değildir, çünkü bir realizmin bir realiteyi bile tam analtabildiği pek vaki değildir.
İşte o nedenle iki:
Realizmin ardılı naturalizm realizmin yerini almıştır. Bugün realizm deyince, aslında ontik / semantik açıdan naturalizmi kastediyoruz.
Bir roman tasnifçisinin ironik olarak tarif ettiği üzere: Realist roman kahramanların başına, sürekli meodram olaylar gelir nedense, hiç düz yaşamzalar gerçek yaşamda oldukları gibi.
Realizm, romantizme, idealizme ve sembolizme antitez olarak çıkmıştır ve var olanı olduğu gibi yazmayı tezlemiştir.
Bu açıdan anarşist realizm, anarşist realiteyi de içerik olarak yazabilir, anarşist olmayan realiteyi anarşist formda da yazabilir.
Sosyalist realizm ise sembolisttir, bir işçi sınıf simgesi olarak tipleme kullanır.
Sosyalist realizm ise idealistir, idealize bir işçi tipi yaratır.
Sosyalist realizm feci romantiktir, hatta melodramatiktir. İşçi, ya sömürülerek ölür, ya da zincirlerini kırar ve uçarak özgürleşir. Gerçek yaşamdaki işçiler ise, sınıf atlarlar veya düşerler.
1800-1945 modern dönem, 1945-1990 post-modern dönem, 1990-2001 post-2-modern dönem, 2001-2011 post-3 modern dönem, 2011- post-4-modern tanımı dizisiyle, anarşist realizm, naturalist çizgide kalır.
Bu açıdan bakınca, Bukowski 1960-1980 naturalisttir, Jack London ve O. Henry bile değildir ama. Onunla kıyaslayınca yani.
‘Beyaz Zenciler’ türü yeraltı edebiyatı anarşist realist sayılabilir ama ‘Yolda’ değil. Burroughs 1970 romanlarında değil ama söyleşilerinde, uyuşturucu hakkında anarşist realisttir. ‘Hobo’ ise, 2000’lerde ucundan kıyısından da olsa, anarşist realist olabildi.
2010’ların anarşist realizmi ise, ‘Kanlı Pazar’-‘Hannibal’ çizgisinde Thomas Harris oldu: Seri teröristlerden seri katillere olarak tersine akışla.
1970’lerin ‘Teröristler’ Sjöwll-Wahlöö ise, transendental bir anarşist relazim idi. Kendini inkar eden bir biçimde. Romanın filmi, romanda anlatılan konu gerçek yaşamda gerçekleştiği için, başka biçimde yapıldı, sonra o başkalık da yaşama törer olarak geçirildi gerçekten.
İşte burada, anarşistlerin, o 1800’ler sonu ve 1900’ler başı, kendilerine negatif anarşist ve terörist yaftasını aldıran eylemlerini yapması devreye giriyor sosyalist realizm olarak.
Onların yaptıkları o zaman lanetlendi ama sonra Hitler ve Stalin kendi 10 milyon katları vatandaşlarını mezara yolladılar ve bugün ‘Spartacus’, ‘Hannibal’ ve ‘Dexter’ şiddeti alkışlanıyor.
Çünkü evsahiplerini doğrmaktan atombombalamaktan başka bir seçenek kalmadı.
Nush, tekdir, kötek, katliam, atom bombası yani.
Bu da bizi ‘Carlos’ dok-drama’sına taşıyor.
Ona destek öğe olarak da, ‘Terör Çağı’ gibi 4 bölümlük bir belgesel var.
Buradan da, anarşist realist eleştiri’ye vardık. (Bu metin, bir anarşist realist eleştiri metnidir aynı zamanda.)
Bir daha nokta. Es.

(16 Nisan 2016)

Hiç yorum yok: