Salı, Nisan 12, 2016

Güzelleme Kitabı: Nisan 2016 Açıklama

Güzelleme kitabı genelde, 1965-2015 arasındaki 50 yılda, kendi konusunda, 100 değil ama 50 yıl sonra da, 2065 gibi bakıldığında, Türkiye tarihçesinde bir moment olmuş insanları içermiştir.
Ancak bazı kişiler, tümüyle anlık sansasyon nedeniyle önem kazandılar. Örneğin İsmail Saymaz böyle biri. Onun gibi, onlarca, belki birkaç yüz gazeteci adının parlayıp söndüğünü izledim.
Tamam, Çetin Altan veya Cüneyt Arcayürek de, parlak gazeteciler değildi ama 70 yıl gibi Dünya için bile çok uzun bir süre, gündemde kalabilecek denli, soluklu köşe yazıları yazdılar.
Bir de, Hikmet Feridun Es veya Arslan Tufan Yazman gibi, zamanında parlayıp, benim okumayı öğrendiğim 1965 sonrasında gündemde olmayan ama benim bir biçimde adını öğrendiğim gazeteciler de var. Onları yazmadım örneğin.
Dolayısıyla, güzellemesi yazılan bir kişi, en azından o metnin yazıldığı tariteki dar zaman diliminde, gündemi ve kamuoyunu etkiledi. Az da değil, epeyi etkiledi.
Dolayısıyla, bu güzelleme metinleri, mümkün olduğunca eşit aralıklarla dağıtılmış, bir tür kültürel çatı haritalaması ve taşıyıcısı olarak tasarlanmalı. Yani, Türkiye’nin kültürü onlardan soruldu bir dönem. En az 100 bin kişiyi, kimi 10 milyon kişiyi etkilediler.
10 değilse bile, hiç olmazsa şimdilik 5 milyon kişinin zihnini etkilemiş biri olarak, güzelleme veya çirkinleme biri beni yazarsa, merakla okuyacağım. Uludağ Sözlük’teki kısa paragraf bunun bir örneği.
O parça, asıl ben değilim, onu yazan kişiye izdüşmüş benim. İşte güzellemeler de, yazdığım kişilerin benim okuma’ma izdüşmüş parçası olmakta.
Bu zarf eğrilerinin zarf eğrisi de, işte o zamanki popüler kültür ve gazetecilik olmakta.
Dipnot:
Cafer Zorlu gibi, Tercüman gibi benim okuma ufkumun dışında kalan yerlerde yazıp / çizip, bir biçimde benim gündemime daha sonra düşen ama artık yazılası bulmadığım insanlar da var.
Oğuz Aral gibi, aşırı yazılası bulduğum ama Güzelleme gibi öznel-nesnel kırması değil, karikatür tarihçesi gibi tümüyle nesnel olarak yazdığım kişiler de var.
Muzaffer Buyrukçu gibi, tümüyle nesnel-yazılası bulduğum ama okumayı çok sevdiğim ve öznel modda yazdığım ama kısa yazdığım kişiler var.
1979 gibiki karikatür yarışmasının sonunda, taa Bulgaristan’dan kalkıp Türkiye’ye gelip, yazılası olan, anekdot gibi yazılabilecek ama o sıralar sürekli yazmadığım için yazmayı ıskaladığım kişiler var. Örneğin, 1979’da Özdemir Asaf’ı kendi barında dövme fikrine feci kapıldığım anekdotu gibi.
Tüm onları yazmadığım için Güzelleme, en yazından yazıldığı tarih aralığında, aşağıya doğru sünmedi. Zaten örneğin Aral bile, 1995 sonrasında, Türk karikatürü için yazılası bir konumda hiç olmadı, yani o zaman oyundan çıkmıştı.

(11 Nisan 2016)

Hiç yorum yok: