Konunun
öncü tasarlayıcısı Amber Case, durumu şöyle tanımlamış:
“She
talks of an "informorphic footprint", corresponding to the size of
information created and distributed during a person's lifetime.”
Yani:
Bir
insanın tüm yaşamı boyunca yarattığı ve dağıttığı bilginin miktarı, onun
bıraktığı infomorfik ayakizidir.
Derlediği
de dahil edilse gerek buna: Bach’ı yeniden derleyen Mendelsson gibi.
Taşıdığı
da dahil edilse gerek buna: İnsanların milyonda dokuz yüz doksan dokuz bin
dokuz doksan dokuzu bilgiyi yalnızca taşırlar, o da bilinçlerinde değil, toplu
bilisizliklerinde. Ancak bu olmadan, Aristo 2 bin 500 yıl sağ kalamazdı. Onu
yok olmaktan ilk kurtaran Aristo-dışı yabancılar / barbarlar olarak
Süryaniler’in, Aristo’nun ne demek istediğini anladığını hiç mi hiç sanmıyorum
şerh olarak: Bilselerdi, pekala yok olmaya.
Biz,
konuyu genişleteceğiz:
100
milyarlık insan türünün tamamı, 5 bin yılda ürettiği ve informorfluğunu
yapabildiği bilgiyle sınırlı ve ne yazık ki türümüz, bu konuda çoktan sınıfta
çaktı.
Yani
insan türü, bile ve isteye değil de, bilmeden ve istemeden bu kadar bilgiyi
taşıdı sırtında ve kültüründe. İlk yapabildiğinde de onu sırtından attı hep.
Gelelim
Case’e ve Ülkü’ye:
Case,
yazdıkları ölümlerinden sonraya kalan yazarları da, kısmi infomorf saymış.
Kısmi
bölümünü atarsak, Ülkü bu saptamaya katılıyor diyebiliriz.
Tabii ki
geriye kalan yalnızca sözel duyu-dil ürünleri değil, işitsel, görsel, motor ve
hatta kimyasal duyu-dil ürünleri de geleceğe aktarılıyor çok şükür.
Aralarında
eşleniklik ve bilgisel-denklik yok ama.
En ileri
olan alan, birleşik-karma bir duyu-dil kullanan sinema ve onun koşutunda da
çapraz medya. O da şimdilik.
Yoksa,
vizi-sonor (Asimov) ve reel (Lem), çok iyi infomorf tasarımlar, kurmaca olarak.
Nokta.
Es.
(15 Nisan 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder