Bu,
güzelleme dizisine ait bir metin sayılmaz.
İlk kez,
henüz yıldız olmanın başında birini gözleme fırsatım oldu.
50
yıllık gazete okurluğu yaşamımda, aynı gazetecinin bile 3-4 kez inip çıktığını
izledim. Çetin altan gibi 70 yıl kadar uzun yazanlar için böyleydi.
Diğerleri
ise, bunu 1 kez yaşar genelde:
Son 5
yıl için Mağden, Erdoğan, Temelkuran, Ilıcak, Mert gibi epeyi gazeteci yüksledi
ve indi. Moda oldu ve demode oldu. Hepsi de, demode olunca, yazmaktan veya
yazılı mücadeleden caydılar.
Önyargı
değil, deniyim olarak, Saymaz’ın da öyle olacağını düşünüyorum.
Okurun
böyle, kanaat önderi, zihin çobanı, köşe yazarı gazetecilere gereksinimi ve
ilgisi Tanzimat’tan beridir ülkemizde. Şen, zirvedeyken bunu reddetti ve
oyundan çıktı. Diğerleri ise, oyundan çıkmadı, oyundan çıkarıldı veya (spor
deyimiyle) oyundan düştü.
Biz bu
metinde, Saymaz’ın henüz son 1 aydaki kadar ünlü olmasından önceki dönemine ait
bir söyleşi üzerinden kendisiyle sanal-yazılı bir diyalog gerçekleştireceğiz:
Öncelikle,
şu an sanalı da kapanan Radikal’in matbu durumdan sanal duruma geçişine ilişkin
söylediklerine bakalım:
“Seçkin bir gazete miydi Radikal?
Evet,
reklamverenler için A grubu. Ama bizim okurumuzun tekonlojiyle ve dünyayla bağı
çok güçlü. Hemen hepsinin akıllı telefonu var. Ve haberleşmeyi buradan
sağlıyorlar. Haberi buradan tüketiyor. Okurun doğal yönelimi var. İkincisi,
Radikal’de, bence aslında bir döneme kadar olmaması gereken isimler de söz
konusuydu. Hasan Celal Güzel, Namık Kemal Zeybek vb isimler. Gündüz Aktan
MHP’ye milletvekili olarak gitti. Bizdeki okur tepkisel ve agresif. Okur
giderek Radikal almamaya başladı ve biz okurumuzun bir kısmını Taraf’a
kaptırdık. Bir kısmı internetten okudu. Türkiye’nin özel bir durumu vardı.
Gazetenin manşetine baktılar. Aydınlık, Sözcü, Birgün gibi. Tavırla sattılar.
Bir tavır sattılar. Biz tavır yapmadık. O tavırsızlığın sonucu olarak da okur,
internete girip, tavır sahibi kim varsa, onu okudu.”
Bir:
Paralı
değil ama eğitimli kesim Radikal okuruydu ki bu A kesim değil, bir gelir grubu
kesimi değil. 40 yaş altı ergenler okuruydu. Slaktivist okuru vardı. Radikal’i
batıran Akif Beki ve Eyüp Can çizgisi olmakta, hani Hürriyet’e aldıkları Fehmi
Koru veya Abdülkadir Selvi gibi.
Sonra,
alternatifleri çıktı.
Sonra
Radikal, Yeni Yüzyıl’ı batırmak için, yani anfikirsiz ve ana amaçsız çıkmıştı.
Taraf’a
kaptırılan okurlar, tümüyle haksız rekabetten. T24, Taraf x 3 dönem ve Karşı seçenekleri, yeşil sermayenin medya rezilliğini kanıtladı.
Radikal,
Radikal Genç’i kapatarak, ne olduğunu kanıtladı.
İki:
Sanal
medyada, Saymaz ayırdında değil, örneğin Radikal Blog’un Dünya basını kopyası
var, o silinecek ama yazılar öbür tarafta kalacak, yani bir ‘back-up’
sözkonusu. Çünkü batı, bunları daha önce de yaşadı.
Yani
Saymaz, matbu ve sanal basının panoramasını henüz görememiş.
Üç:
Tavır
konusunda haklı ama okurun karşıt tavırları okuyabileceğini belirtmemiş. Aynı okur,
T24, Taraf, Radikal arasında dön baba dönelim, oldu. Gazete alan
tanıdıklarımdan biliyorum.
AKP çok
tuhaf bir durum yarattı:
Bunu en
son Karar gazetesinde de gördük: Zaman’ın kapatılmasını haber yapmadı,
sayfasına sokmadı yani.
Oysa
AKP, okurun bu yanardönerliğini bilse, CIA’nin marksist dergileri (Adorno’nun ‘Monat
/ Ay’ını desteklediği gibi bir durum yaratır, Radikal’i beslerdi.
Örneğin
Fethullah bunu yaptı, birbirine karşıt bir kaç basın odağını besledi. Ancak, o
da o kadar aç-kapa yaptı ki okur akışını türbülansla engelledi.
Bu 3
maddeyi de Saymaz’ın bir muhabir olarak ezbere bilmesi gerekir. Ben okur olarak
gözledim ve yazdım bunu. Oysa, o işin mutafında.
O
nedenle, Saymaz’ın sonunun Şık gibi
olacağını düşünüyorum. Ki zaten bir kitabını onun yayınevinden bastırmış.
“Dördüncü
kitabımı dayanışma için Ahmet Şık’ın
yayınevine gönderdim.”
La
Fontaine fablı gibi, kartal kendini vuracak oka tüy vermeyecek.
Yani Saymaz,
yukarıda saydığım gazetecilerin şu anki durumu gibi, hem hizmet ettikleri, hem
de okurları tarafından lanetlenecek.
Kendisini
BBP’nin elinden kurtaracak köylüsünü her zaman bulamayacak çünkü.
“Birkaç
gün endişelendim. BBP’liler tehlikeli bir grup. Birkaç kişiyi harekete geçirebilirler
diye düşünmüştüm. Şöyle bir tesadüf oldu, benim uzak bir akrabam, BBP
yöneticisi. Ona sormuşlar. O da, benim köylüm, demiş. Öyle kurtuldum.”
Sorun
şu:
Ün ve
ödül, şu anki parlamasının onda birindeyken, onun gözlerini kamaştırmış:
“Bizim
gazete günlük – tekil 800 bin kişi tarafından tıklanıyorç. Berkin Elvan’la
ilgili yaptığım haber, 4.saate girmeden 40 bin kişi tarafından okundu. O an kaç
kişinin okuduğunu görmek enteresan.”
Sorun şu
ki Mustafa Koç’u ölümünden sonra öven metin de, aynen öyle, 4 saatta 40 bin
kişi tarafından okundu.
Oradaki
enteresan, çekici demek.
“Ödüller
kaçınılmaz oluyor. Sürecin artısı oluyor. Çaba ödüllendiriliyor. Ama bu
gazetecinin çabasının sonucu. Ben sürekli özel haber yapmasam, kitap yapmasam
ve başka alanlarda üretim yapmasam olmayacak.”
Kendisine
Emin Çölaşan’ı anımsatıyorum: 30 yıl önce kitabı 1 ayda 100 bin satmıştı, bugün
adını bilen 100 bin kişi çıkmaz. Keza Mehmet Ali Birand da.
Şerh:
Burada toplumun balık hafızası imlenmiyor, gazetecinin
geçiciliği imleniyor. Arcayürek, 1946-2016 arasının 70 yıllık tarihini
yazdı, 20 ciltte ama hiçbir kavramsal çerçevesi olmadı, yani 7 bin sayfalık
vaka nüvislik istifi yalnızca o metinler.
“Acının
vekaleti olmaz. Vekaleten acı çekilmez. Yani bir kişi, (oğlu) hayatını polis
şiddetinde kaybetmiş bir babayla aynı acıyı çekemez. Sadece onun aktarımında
bir rolü olabilir. Ya da örneğin cinsel
tercihleri nedeniyle devletin katline uğramış bir eşcinselle aynı acıyı yaşayamaz.
Hissedemez zaten. Acı asla aittir. Dolayısıyla ben haber yaparken karşılaştığım
herhangi bir mağdurun acısıyla ağlayamam. Bunu yapamam. İkincisi, her mağdur
her zaman haklıdır anlamına gelmez.”
İşte
Saymaz’n sonunu buradaki hatası getirecek. O paragraf çok uzun, hepsini alıntılamadım.
Peşpeş 5-10 duygu ve düşünce hatası yapıyor. Hatası, bunların geçersiz olması,
burada doğruluk-yanlışlık yok, geçerlilik-geçersizlik var. Saymaz, geçersiz duygu ve bilgi durumu içinde.
Yani
sonuç:
Çok
değil 2 yıl sonra, Saymaz hakkında bir güzelleme (arkasından hesap çıkarma) yazacağıma,
yani o zaman bir gazeteci olarak işinin bitirilmiş olacağına ve bundan kendisinin sorumlu olacağına eminim.
Önyargı değil, deneyim.
Dipnot 1:
İnsan olaraksa,
empati ile, o olamayacağını önesürdüğü acısal paylaşımın gerçekleştirildiğini
ve yaşandığını biliyoruz. Bu da, onu cahil, dolayısıyla empatisiz bir insan
kılmış ekstradan.
Dipnot
2:
Saymaz
isterse, zihinsel ve yaşamsal direksiyonunu epeyi döndürerek ama liboş döneklik
ederek değil, metamorfoza uğrayarak, bu dediklerimi engelleyebilir. Yani,
yaşayacakları kaderi değil, kendi yarattığı şeyler olacak.
(9 Nisan 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder