Cumartesi, Nisan 09, 2016

Sanal-Yazılı Diyalogla İsmail Saymaz’a Öneriler

Bu, güzelleme dizisine ait bir metin sayılmaz.
İlk kez, henüz yıldız olmanın başında birini gözleme fırsatım oldu.
50 yıllık gazete okurluğu yaşamımda, aynı gazetecinin bile 3-4 kez inip çıktığını izledim. Çetin altan gibi 70 yıl kadar uzun yazanlar için böyleydi.
Diğerleri ise, bunu 1 kez yaşar genelde:
Son 5 yıl için Mağden, Erdoğan, Temelkuran, Ilıcak, Mert gibi epeyi gazeteci yüksledi ve indi. Moda oldu ve demode oldu. Hepsi de, demode olunca, yazmaktan veya yazılı mücadeleden caydılar.
Önyargı değil, deniyim olarak, Saymaz’ın da öyle olacağını düşünüyorum.
Okurun böyle, kanaat önderi, zihin çobanı, köşe yazarı gazetecilere gereksinimi ve ilgisi Tanzimat’tan beridir ülkemizde. Şen, zirvedeyken bunu reddetti ve oyundan çıktı. Diğerleri ise, oyundan çıkmadı, oyundan çıkarıldı veya (spor deyimiyle) oyundan düştü.
Biz bu metinde, Saymaz’ın henüz son 1 aydaki kadar ünlü olmasından önceki dönemine ait bir söyleşi üzerinden kendisiyle sanal-yazılı bir diyalog gerçekleştireceğiz:
Öncelikle, şu an sanalı da kapanan Radikal’in matbu durumdan sanal duruma geçişine ilişkin söylediklerine bakalım:
“Seçkin bir gazete miydi Radikal?
Evet, reklamverenler için A grubu. Ama bizim okurumuzun tekonlojiyle ve dünyayla bağı çok güçlü. Hemen hepsinin akıllı telefonu var. Ve haberleşmeyi buradan sağlıyorlar. Haberi buradan tüketiyor. Okurun doğal yönelimi var. İkincisi, Radikal’de, bence aslında bir döneme kadar olmaması gereken isimler de söz konusuydu. Hasan Celal Güzel, Namık Kemal Zeybek vb isimler. Gündüz Aktan MHP’ye milletvekili olarak gitti. Bizdeki okur tepkisel ve agresif. Okur giderek Radikal almamaya başladı ve biz okurumuzun bir kısmını Taraf’a kaptırdık. Bir kısmı internetten okudu. Türkiye’nin özel bir durumu vardı. Gazetenin manşetine baktılar. Aydınlık, Sözcü, Birgün gibi. Tavırla sattılar. Bir tavır sattılar. Biz tavır yapmadık. O tavırsızlığın sonucu olarak da okur, internete girip, tavır sahibi kim varsa, onu okudu.”
Bir:
Paralı değil ama eğitimli kesim Radikal okuruydu ki bu A kesim değil, bir gelir grubu kesimi değil. 40 yaş altı ergenler okuruydu. Slaktivist okuru vardı. Radikal’i batıran Akif Beki ve Eyüp Can çizgisi olmakta, hani Hürriyet’e aldıkları Fehmi Koru veya Abdülkadir Selvi gibi.
Sonra, alternatifleri çıktı.
Sonra Radikal, Yeni Yüzyıl’ı batırmak için, yani anfikirsiz ve ana amaçsız çıkmıştı.
Taraf’a kaptırılan okurlar, tümüyle haksız rekabetten. T24, Taraf x 3 dönem ve Karşı seçenekleri, yeşil sermayenin medya rezilliğini kanıtladı.
Radikal, Radikal Genç’i kapatarak, ne olduğunu kanıtladı.
İki:
Sanal medyada, Saymaz ayırdında değil, örneğin Radikal Blog’un Dünya basını kopyası var, o silinecek ama yazılar öbür tarafta kalacak, yani bir ‘back-up’ sözkonusu. Çünkü batı, bunları daha önce de yaşadı.
Yani Saymaz, matbu ve sanal basının panoramasını henüz görememiş.
Üç:
Tavır konusunda haklı ama okurun karşıt tavırları okuyabileceğini belirtmemiş. Aynı okur, T24, Taraf, Radikal arasında dön baba dönelim, oldu. Gazete alan tanıdıklarımdan biliyorum.
AKP çok tuhaf bir durum yarattı:
Bunu en son Karar gazetesinde de gördük: Zaman’ın kapatılmasını haber yapmadı, sayfasına sokmadı yani.
Oysa AKP, okurun bu yanardönerliğini bilse, CIA’nin marksist dergileri (Adorno’nun ‘Monat / Ay’ını desteklediği gibi bir durum yaratır, Radikal’i beslerdi.
Örneğin Fethullah bunu yaptı, birbirine karşıt bir kaç basın odağını besledi. Ancak, o da o kadar aç-kapa yaptı ki okur akışını türbülansla engelledi.
Bu 3 maddeyi de Saymaz’ın bir muhabir olarak ezbere bilmesi gerekir. Ben okur olarak gözledim ve yazdım bunu. Oysa, o işin mutafında.
O nedenle, Saymaz’ın sonunun Şık gibi olacağını düşünüyorum. Ki zaten bir kitabını onun yayınevinden bastırmış.
“Dördüncü kitabımı dayanışma için Ahmet Şık’ın  yayınevine gönderdim.”
La Fontaine fablı gibi, kartal kendini vuracak oka tüy vermeyecek.
Yani Saymaz, yukarıda saydığım gazetecilerin şu anki durumu gibi, hem hizmet ettikleri, hem de okurları tarafından lanetlenecek.
Kendisini BBP’nin elinden kurtaracak köylüsünü her zaman bulamayacak çünkü.
“Birkaç gün endişelendim. BBP’liler tehlikeli bir grup. Birkaç kişiyi harekete geçirebilirler diye düşünmüştüm. Şöyle bir tesadüf oldu, benim uzak bir akrabam, BBP yöneticisi. Ona sormuşlar. O da, benim köylüm, demiş. Öyle kurtuldum.”
Sorun şu:
Ün ve ödül, şu anki parlamasının onda birindeyken, onun gözlerini kamaştırmış:
“Bizim gazete günlük – tekil 800 bin kişi tarafından tıklanıyorç. Berkin Elvan’la ilgili yaptığım haber, 4.saate girmeden 40 bin kişi tarafından okundu. O an kaç kişinin okuduğunu görmek enteresan.”
Sorun şu ki Mustafa Koç’u ölümünden sonra öven metin de, aynen öyle, 4 saatta 40 bin kişi tarafından okundu.
Oradaki enteresan, çekici demek.
“Ödüller kaçınılmaz oluyor. Sürecin artısı oluyor. Çaba ödüllendiriliyor. Ama bu gazetecinin çabasının sonucu. Ben sürekli özel haber yapmasam, kitap yapmasam ve başka alanlarda üretim yapmasam olmayacak.”
Kendisine Emin Çölaşan’ı anımsatıyorum: 30 yıl önce kitabı 1 ayda 100 bin satmıştı, bugün adını bilen 100 bin kişi çıkmaz. Keza Mehmet Ali Birand da.
Şerh: Burada toplumun balık hafızası imlenmiyor, gazetecinin geçiciliği imleniyor. Arcayürek, 1946-2016 arasının 70 yıllık tarihini yazdı, 20 ciltte ama hiçbir kavramsal çerçevesi olmadı, yani 7 bin sayfalık vaka nüvislik istifi yalnızca o metinler.
“Acının vekaleti olmaz. Vekaleten acı çekilmez. Yani bir kişi, (oğlu) hayatını polis şiddetinde kaybetmiş bir babayla aynı acıyı çekemez. Sadece onun aktarımında bir rolü olabilir.  Ya da örneğin cinsel tercihleri nedeniyle devletin katline uğramış bir eşcinselle aynı acıyı yaşayamaz. Hissedemez zaten. Acı asla aittir. Dolayısıyla ben haber yaparken karşılaştığım herhangi bir mağdurun acısıyla ağlayamam. Bunu yapamam. İkincisi, her mağdur her zaman haklıdır anlamına gelmez.”
İşte Saymaz’n sonunu buradaki hatası getirecek. O paragraf çok uzun, hepsini alıntılamadım. Peşpeş 5-10 duygu ve düşünce hatası yapıyor. Hatası, bunların geçersiz olması, burada doğruluk-yanlışlık yok, geçerlilik-geçersizlik var. Saymaz, geçersiz duygu ve bilgi durumu içinde.
Yani sonuç:
Çok değil 2 yıl sonra, Saymaz hakkında bir güzelleme (arkasından hesap çıkarma) yazacağıma, yani o zaman bir gazeteci olarak işinin bitirilmiş olacağına ve bundan kendisinin sorumlu olacağına eminim.
Önyargı değil, deneyim.
Dipnot 1:
İnsan olaraksa, empati ile, o olamayacağını önesürdüğü acısal paylaşımın gerçekleştirildiğini ve yaşandığını biliyoruz. Bu da, onu cahil, dolayısıyla empatisiz bir insan kılmış ekstradan.
Dipnot 2:
Saymaz isterse, zihinsel ve yaşamsal direksiyonunu epeyi döndürerek ama liboş döneklik ederek değil, metamorfoza uğrayarak, bu dediklerimi engelleyebilir. Yani, yaşayacakları kaderi değil, kendi yarattığı şeyler olacak.

(9 Nisan 2016)

Hiç yorum yok: