Bir
haber:
“Panamalı
hukuk firmasından sızan 11,5 milyon belgede Amerika’dan isimlerin fazla yer
almaması, bazı çevrelerde hem dikkat çekti, hem de tartışma yarattı.”
Burası
tamam.
Bir de
miktara bakalım:
“2014’te
Senato’nun alt komisyonu, denizaşırı vergi cennetlerini kullanan Amerikan
şirketlerinin ülkeye vergi kaybının 150 milyar doları bulduğunu açıklamıştı.”
Miktar
küçük gösterilmiş gibi.
Global
beyaz-kara paranın 32 trilyon dolarının 10 trilyon’u ABD’lidir. 33 yıla bölünce
de, yılda 300 milyar dolar eder.
Yani ABD
senatosu bile, buzdağının 70’te birini görebiliyor ancak.
Tersine
bir soru ve bakış açısı:
Peki, o
32 veya 64 trilyon doların tamamı, resmiyete girse ne olur/
Bizce,
global ekonomik çöker. Daha doğrusu, tekerlek
o kadar yağlanır ki ekonomi bir daha fren tutmaz ve 2029 Krizi de öyle
gelir.
Zaten,
2007’den beridir G-7 ekonomilerinin küçülmesinin nedeni de o para. Global
yıllık tasarruf, olsun olsun 15 trilyon dolar iken, %oo 1 o kadar parayı
ekonomiden çıkardı.
Tamam,
100 milyon dolarlık bina, 1 milyar dolar oldu ama tüm para da satın almaya
dönmedi ki zaten harcanabilirden büyük bir para o.
Bunun
da, 1980 neo-liberalizmi yalnızca 2 araçla becerdi:
Bir:
Şikeli ileri doğru işlemler.
İki:
‘Off-shore’ türü vergi cennetleri.
Bunların,
İngiltere’nin zamanında yaptığı biçimde, Hindistan dokuma sanayisinde bir no
iken, Hintli ustaların ellerini kesip, bir de Doğu Hindistan şirketi
aracılığıyla, ithalat-ihracat yasaları koyarak, tüm Hindistan’ı İngiltere’den
mekanik-hazır-konfeksiyon ürün almaya kilitlemekten farkı yok.
Bunun
bugünkü adı, WTA: Dünya Ticaret Örgütü.
Hegemon
da ABD:
İti iti
ısırmıyor işte.
(7 Nisan 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder