1936
gibi, D Grubu için yazdığı bir eleştiri yazısında Sait Faik, Türk aydınının
kravatı sola kaysa, kendini solcu sandığını mizahi bir dille belirtir.
Ancak,
eksik söylediği şudur:
Toplum,
kitle, kamuoyu da, birinin kravatı sola kaysa, onu solcu sayar. O zaman
öyleydi, hala da öyle.
Bunu
nereden biliyorum:
Uzun
yıllardır, dikiş yerleri kaşındırdığı için, tişörtlerimi ters giyerim, dikiş
yerleri dışarıda olur ve görünür. Bu, her zaman infial yaratır. Gıcıklık olsun
diye, onu ters giydiğimi sanır, sağcısı solcusu. İşin tuhafı, benim gibi
kaşınma güdüsü fazla olan birkaç kişinin de öyle yaptığını gördüm: Onlar da
aynı tepkiden yakınmışlardı.
Bu,
aslında moda olan genel anlayışa uymaktır. 1970’lerde solcu olmadığım, daha
doğrusu moda solculuğa uymadığım için kitlesel / çevresel tepki alırdım. O
tepkiyi gösterenler, 13 Eylül 1980 gününden başlayarak, beni solculukla
suçlamaya başladılar.
İşte
bunu görememek, Sait Faik’i kendini bir masuma yedirtmiş bir Sinağrit Baba
kaldı ve erken erken ölüp gitti kendisi.
Ben de
kendimi masumlara yedirdim ama kendini zombilere yedirten ve çoğalan Deadpool
gibi çoğaldım ve yeniden üretildim yalnızca.
Dipnot:
Bu
anafikir kafama geldi ama yazmadım. İlk biçimi, ilk 2 paragraf idi. Şimdi
yazdım ve sonuç bu oldu.
(18 Ekim 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder