İlginç
bir durum olmuş.
Konuyu
Ekşi Sözlük’teki tartışmalar üzerinden izleyeceğim.
Bir
pazarlama stratejisi olduğu açık.
Kocası
Müslüman imiş ve kendisi AKP için okumalar yapmış. Bunları bilmiyordum.
Konuşması
İngilizce ve İngilizce, şimdiki zamanı geçmiş zaman kipi ile verebilen bir dil.
Dolayısıyla Şafak’ın kaç yaşından kaç yaşına biseksüel olduğu açıklık
kazanmamış. (Bir dönem eşcinsel, bir dönem zıtcinsel ve hep monogamist olanlar
da, biseksüel sınıfına giriyor.)
Şerh: 14
yaş ve/ya ergenlik öncesiki çocukların transseksüel olmaya karar verebilmesi ve
bunu uygulatabilmesi, bana hukuken ters geliyor. Mantıkense, bu konuda mantık
aramıyorum. 18 yaş üstü transseksüleller de, cinsiyet değiştirince, başlarına
fizyolojik olarak bir yaşam boyu nelerin geleceğini tam bilseler, epeyi farklı
kararlar alabilirlerdi, diye düşünüyorum. İşin içinde, düşük yüzdeyle de olsa,
ölüm riski de var çünkü. Yine de, binlerce kişi transseksüel olmak için
operasyon geçiriyor. Bunu yapan doktorların önemli bir bölümünün de, Hipokrat
yemininin ırzına geçtiğini düşünüyorum.
Dönelim
Şafak’a:
‘Sense8’
sağolsun, konuyu doğrudan yaşayan biri tarafından olarak, şu konuyu açıklığa
kavuşturdu:
Lezbiyenlerin
aktifi, pasif, her ikisi olanı vardır. Platonik olanı da vardır ama onu
tartışma-dışı bırakalım.
Bir de
şu:
Biseksüelliğin
dönemsel olanı vardır, sırayla uygulananı vardır. Tekeşli olanı vardır, çokeşli
olanı vardır.
Şafak,
bunları açıklamamış, özellikle de konuyu yaşayıp yaşamadığını.
Türkiye’de
en nefret edilen 2 azınlık grubu, ateistler ve eşcinsellerdir ama buradaki
eşcinsel, pasif erkek eşcinsel anlamındadır. Aynı evde yaşayan 2 kadın, Türk
kültürüne aykırı olmadığı için, buna kimse karşı çıkmaz, bunu kolay kolay kimse
anlayamaz da.
Ateistliğimi
ilk açıkladığımda, 2005 ertesinde bir zamanda, ölüm tehdidi bile almıştım. Sonra
sağolsun AKP, dini çökertti ve yol biraz da kendi kendine açıldı bu konuda.
Şafak’ın
son 20 yılının herhangi bir zamanında eşcinselliğini açıklaması durumunda, ölüm
tehdidi almış olacağını sanmıyorum. O dönemde televizyonlar, sunucular
üzerinden bu altkültürü epeyi bilinir duruma getirdiler çünkü.
Dolayısıyla,
bu mazlum edebiyatı da, ticaret kokuyor. Satış öğesi kokuyor.
Şafak
yazar / edebi olarak büyük bir inişte. Bizce bu inişin nedeni, yaratıcı
yazarlık üzerinden, pazarlamacılığı aşırı abartması. Semih Gümüş de, vasatüstü
bir eleştirmen idi ama o da yaratıcı yazarlık konusuna girdi ve eleştirmenlik
düzeyi kafaüstü çakıldı. Pazarlama, nitelikli üretimi engelliyor demek ki.
Tabii
keyif Şafak’ın, isterse çalıya da taktırır, isterse gelene de baktırır.
Ekşi’nin
konuyu özel yaşama getirmesi beni güldürdü:
Kadın,
binlerce kişinin öğreneceğini bile bile bir davranış eyliyor, özel yaşamdan ve
mahremiyetten söz edenler çıkıyor. Mahrem, kapalı bir şeydir, teşhir edilen bir
şey değil.
Şafak’ı
sevmeyen çok okur olduğunu öğrenmem de beni şaşırttı. Bu konuda tek kişiyim,
sanıyordum çünkü.
Adalet
Ağaoğlu ile konuşup çocuk yapma kararı almasından sonraki süreci anlattığı
kitabında, babadan hiç söz etmemişliği, beni çok sinirlendirmişti. Tüp bebek
yaptıysan veya sperm banktan sperm aldıysan, onu da yaz. Babasız çocuk annesi
tabii ki çok. O kitap da, onun anneliğini pazarlıyordu.
Sözlük’te
şu espri beni güldürdü:
“kadınların
zekaya değer verdiği ön yargısıyla, olamaz... ancak eskortla falan.
kadınların
kendisini güldürenlerden hoşlandığı ön yargısıyla... harem kurar.”
Şafak
komik bu konuda.
(15 Ekim 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder