Hürriyet
ve Deniz Zeyrek sözkonusu olunca, soru imi var.
Sorular
iyi, çünkü niyeti aşmış.
Senaryo
şu gibi:
“…
(Kerkük) mizansen miydi” diye sorduğumda Maruf, tereddütsüz “Evet” yanıtını
verdi.
Eğer
öyle ise Türkiye’ye büyük bir tuzak kurulduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’yi
Kerkük’e sokmanın en kolay yolu, PKK’yı Kerkük’e sokmaktı. Bağdat, daha
doğrusu, arkasındaki kurmay akıl İran, bu planı hayata geçirmişti.”
Senaryoda
aksayan yön şu:
Aynı
sırada, epeyi daha kuzede ve doğuda Türk ordusuna saldırı oldu ve 4 er şehit oldu.
Bunun olmaması gerekirdi.
Dolayısıyla
bizce, bir sürü senaryo var. Hepsi de, uysa da uymasa da denendi, deneniyor,
denenecek.
Devam:
“Ankara,
normal şartlarda PKK’lıların o görüntüsüyle bile harekete geçebilirdi. Ancak
yapmadı. Bunun nedeni, Bağdat’ın niyetinin kısa sürede anlaşılmasıydı.
İstihbaratın sağladığı bilgiler, Dışişleri ve Genelkurmay’da yapılan analiz,
Bağdat’ın Türkiye’yi kuzeyden harekete geçirmesini engelledi.”
Valla,
bizimkilerde o kadar analiz gücü olsaydı, binlerce ölü vermezdik son 34 yılda.
Asıl
soru şu:
“Maruf’a
göre, Bağdat yönetimi, bu süreçte IŞİD’le savaştığı ve bölgeyi koruduğu için 4
bin PKK’lıya maaş ödedi.”
Bu
işbirliği ne kadar geçerliydi?
Şii
Arap-Sünni Kürt işbirliği mümkün. Haşdi Şabi-PKK işbirliğinin mümkün olduğunu
biz de yazdık zaten.
Ancak,
Başika’da 1,5-2 bin Türk askeri bölgede iken, aynı bölgede 4 bin PKK askeri
nasıl konuşlandı, hem de 3 küsur yıl boyunca?
İHA’lar
var, keşifler var. Birbirlerine göz yumdular ve artı çatışmalar haber
yapılmadı, olabilir ama hiç karşılaşmadılar, olmaz.
Bölgede,
son 5-6 yılda kamuoyuna açıklanmayan çok bilgi var. Bu, kesin. En son da,
Kerkük’ün danışıklı döğüş, halkına bile söylenmeden, teslim edildiği
kesinleşti. Kürtler, şimdilik ölmek istemediler. Ve başka hesaplar da var ama
onlar ortalık yok henüz.
Ancak,
yanlış hesap Bağdat’tan da döner, Kandil’den de.
Erdoğan,
herhangi bir saldırı için, kimseden izin istemeyeceklerini belirtti.
Bu,
Saddam zamanında Kuzey Irak için de geçerliydi. O bölgeyi tanıyan onlarca üst
rütbeli emekli subay var TC’nin elinde. Onlar sahaya sürülmüştür herhalde.
“Türkiye’nin
Irak gerekli insani desteği sağlamadığı takdirde, kapıları kapatmayacağını
bildirmesi de Kuzey Irak halkı için nefes oldu.”
Bunun
mealini şöyle okuyorum:
Satılacak
malın (gıdanın, ilacın) fiyatı arttırıldı, alınacak malın (petrolün) fiyatı
düşürüldü. Bu, 1991-1995 gibi de böyleydi. TIR şöförleri, kelle koltuk turizm
ve yüksek kar marjı ile sınırı geçip durdular, ölen de oldu epeyi, kaçırılan
da.
Dolayısıyla,
Zeyrek-Hürriyet çizgisi gibi okumadık biz bu haberi. Harp zengini nasıl
olunur?, olarak okuduk.
Yani:
PKK’liler,
eğer aldılarsa, o maaşlarla TC ile ticaret yaptılar:
10 bin
dolarlık Kalaşnikof 100 dolar, İstanbul’da 3 lira olan kaçak sigaranın paketi
30 kuruş. Beyaz toz ve insan transit ticaretini saymıyorum, o artık ortak
gelenek oldu.
Yani,
klasik tekerleme:
Bir kilo
toz, bir otoboz…
(23 Ekim 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder