Pazartesi, Ekim 09, 2017

Erbil’in Sesi Denilen Galbraith: ABD’nin referandumu tanımaması garip

Bir haber ve Habertürk’ün önsunumu şöyle:
“Nerede bir bölge bağımsızlığını ilan etse, Washington yönetimi onu ilk elçi olarak atadı. Hırvatistan, Afganistan gibi yerlerde görev yaptı. Herkes onu Iraklı Kürtlere yakınlığıyla da tanıyor. Amerikalı eski diplomat ve senatör Peter Galbraith, Erbil’in bağımsızlığının en ateşli savunucularından. Irak’ın işgalinden beri Barzani’ye danışmanlık yapıyor. Pek çok Batılı şirketin petrol ihaleleri almasına yardımcı olmasıyla da tanınıyor. Erbil bağmsızlık ilan ederse ABD’nin ilk elçisi olmaya aday. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Yeni Arabistanlı Lawrence’lar’ dediği isimler arasında görülüyor.”
Bu, bir telefon söyleşişi imiş.
Bu, eski saha elemanı Graham Fuller’in yine emekli olmuş yeni-eski versiyonu gibi. Asıl yeni şu an sahadadır.
Geçelim soru ve yanıtlara:
“- İtirazlara rağmen Barzani, referandum kararından dönmedi. Neden?
Bir kere karar alırsanız, o referandum artık halkın olur. Bir liderin tarihi belirlenmiş bir referandumu iptal edebileceği nasıl düşünüldü anlamıyorum. “Kürt halkının gelecekleriyle ilgili en önemli konuda oy kullanmaya hakkı yok” demek demokrasiyle bağdaşmaz.”
E ki ki.
Bir Yanki demokrat olmuş da, haberimiz yok. Kürtler’e kaç kere ihanet ettiler? Kazayla mazayla kaç kere onları katlettiler? 1946’da Mahabat’a ne yaptılar?
Sözün açılışı kambura yatma. Gerisini şimdiden tahmin ediyoruz.
- Ne kadar sürer?
Barzani ‘İki yıl’ dedi. Bazı ülkelerin bağımsızlık süreçlerine tanıklık ettim. Hırvatistan’a, Doğu Timor’a atanan ilk ABD elçisi oldum. İki yıl mantıklı bir süre.”
Slovenya’yı atlamış. Almanya onu tek başına tanımış ve iç savaşa yol açmıştı.  On binlerce ölü ve 10 yıl geldi geçti.
Doğu Timor savaşı gizli saklı hala sürüyor. Orada (Güneybatı Pasifik’te) 10’a yakın iç savaş var ayrıca. Artı, mikro-ada devletleri hiçbirşey demektir tarihte. ABD, oyun oynuyor yalnızca.
Bu eski politikacılar ve diplomatlar, başkalarını cahil ve aptal sanır hep. Bu da öyle.
- Washington sonuçları tanımadığını açıkladı...

“Garip bir yönetimden garip bir açıklama. Çünkü kimse referandumun meşruiyetini sorgulamıyor. Burada belli ki ‘Oylamayı tanımıyoruz’ demek istediler. Ama referandum demokratik bir uygulamaydı. Ayrıca o açıklamada Kürdistan’la ilişkilere ne kadar önem verdiklerini söylediler.”
İşte o garip yönetimden daha garip yönetimlerle kendisi onlarca yıl çalıştı ve aynı garip ve hatta acaip açıklamaları kendisi yaptı, şimdi de ABD basın sözcüsü yapıyor hala.
Tersinde bakalım:
ABD şu an duruma okey dese ne olur?
Rusya, İran, Türkiye hayır demiş çoktan. ABD’yi artık sıkar yani. Tekkutuplu global egemon falan değil ABD yani.
ABD, eskiden karşı çıktığı, TC’nin İdlib işine bugün okey verdi.
Burada en önemli durum şu:
Hiçbir evdeki hesap çarşıya uymayacak. Savaşan tüm taraflar yitirecek. Mikro ve mikro tüm taraflar, çarşıdaki pirince (emperyalizme) giderken, evdeki bulgurdan (iç barıştan) olacak. ABD için bile böyle artık: 60 kişilik katliamlar büyüyerek sürecek.
“- Daha açık sorayım, ABD bağımsız bir Kürdistan istiyor mu?
“Bence ABD, yakın bir gelecekte bağımsız bir Kürdistan olacağını biliyor. Herkes kaçınılmaz olduğunu görüyor. Halkın % 93’ünün bağımsızlık için ‘Evet’ dediği bir referandumdan gelecekteki hiçbir Kürdistan yönetimi geri adım atamaz.”
Halkın % 100’ünün meclisini kapattılar ama.
“- Türkiye için felaket senaryosu şuysa: Erbil ve Suriye’deki Kürt bölgeleri bağımsız olur... Daha sonra birleşirler ve Türkiye’nin Güneydoğusu’nu koparmaya çalışırlar...
Türkiye bunu istemiyor ama adeta Rojava ve bölgesel yönetimi birbirine itiyor. Bunun hiçbir anlamı yok çünkü ikisi de birbirine düşman. Bu bölgelerin askeri, ekonomik gücü Türkiye’nin yanında çok çok zayıf. Bence endişeler saçma.”
En hassa konu bu ve biz emin değiliz.
Öcalan, Müslim, Talabani, Barzani 4’lüsünün 2’li 6, 3’lü 3, 4’lü 1 versiyonu var. Oyun kuramı açısından 10 poliello eder.
Değişenler:
Öcalan Barzani referandumuna karşı ama HDP değil. HDP-PKK kopukluğu.
Öcalan-Barzani savaşı hep vardı. Geleceği belli değil.
Talabani-Barzani savaşı vardı. Geleceği belli değil.
Müslim mazlum rolünde. Geleceği belli değil. PKK Müslim’e çok büyük sorunlar getirecek.
O yüzden biz, Kürtler önce birleşirler, sonra parçalanırlar, diyoruz.
“- Anlıyorum ama Öcalan’la neden konuşmak istediniz? Teslim olmaya ikna mı etmek istediniz?
Onu dinlemek istedim ve bir anlaşma için bir ortam var mı - tabii ki muzaffer taraf Türkiye olacaktı - bunu görmeyi amaçladım. Öcalan da, görüşmeden sadece birkaç saat önce Roma’dan ayrıldı.
- Ama takdir edersiniz ki ABD’li bir diplomat Öcalan’la görüşmeye gittiğinde bunun resmi bazı tarafları vardır. Aksine ikna etmeniz biraz zor.
İsteyen istediğine inanabilir ama gerçek bu. Tabii ki yönetim randevumdan haberdardı ve döndüğümde neler konuştuğumuzu duymak istediler. Ayrıca ajan olduğumu düşünen okurlarınıza şunu da hatırlatmak isterim; Hırvatistan elçisi olduğum dönemde Türk silahlarının Bosna’ya ulaşmasını sağlayan bendim. Başkan’ı ben ikna ettim.”
Adam ajanlığını kendi itiraf etmiş farkında değil. Taraf değiştirmiş yalnızca ki ajanların birinci özelliklerinden biri de budur. Devletlerini lehinde veya aleyhinde olabilir bu.
Öcalan’a da ‘tüy lan’ demiş. Bu açık. Sonra da, Carlos’a yapılan gibi, onu düşmanın kucağına bırakıvermiş.
Bosna konusunda ABD, UCM’nde ceza alacak denli insanlık suçu işledi. Galbraith buna katıldığını kendi itiraf etmiş. Bilmem kaç sene katliamı seyret, sonra gel kurtarıcı rolüne soyun.
Neyse, artık gerçekler kayda geçiyor hiç olmazsa. Tesellimiz bu.
Çıkış:
Söyleşiyi yapan, bence 8/10 alır. Daha çoğunu da söyleşinin yayınlanacağı gazete ve söyleşi yapılan kişi kaldırmazmış.
Durum belli, moment belli, panorama belli.
Tarihte kitle, ilk kez sorumlu olduğu biçimde, kendini katliamlara sürüyor.
Kitleleri intihardan yargılayacak bir hukuk ise, henüz yok.
Ama doğmamışları öldürmekten var.

(8 Ekim 2017)

Hiç yorum yok: