Eco ve
Carriere’in kitaptan kurtulamama üzerine sohbetlerinden oluşan kitap, şu
saptama ile başlıyor.
Matbu kitap
ilk çıktığında, mimarinin yerini aldığı için eleştirilmiş. Sonradan, Victor
Hugo da aynı şeyi düşünmüş aynı gelenek içinde.
Kendi
hesabıma, mimarinin cisimselliğiyle matbu kitabın cisimselliğini karşılaştırmam
bile.
Benim
baktığım tartışma alanı ise şu:
Yeni bir
sanat medyası (anlamlardan biri olarak aracı ve aracısı), eski bir sanat
medyasını gölgeleyebilir, silebilir, ona zarar verebilir, vd, vb. Sorun
değildir bu.
Son
10-15 yılda da bu, matbu ve e-kitap arasındaki karşılaştırmalarla, aynı konu
tartışılır oldu. O zaman söylediğimiz şuydu, hala şu: Matbu kitap başka şey,
e-kitap başka şey, onu kullanan bunu kullanmaz, diye bir şey yok ve e-kitabın
sınırı var (o sınıra da 2015-2016 gibi gelindi ve ‘matbu = e-kitap’ sayısı oldu
ve orada durdu).
Ancak,
Wikipedia okumalarımız, bize son 17 yıldır şunu kanıtladı:
Hipertekst okuması, hem bilgisayarı, hem de
interneti gerektiriyor. Zamanında dar sütunu ile gazete sayfası da, kitap okuma
hızını arttırmıştı, şimdi de bu internet için geçerli: Sayfadan sayfaya zıplama
hızı, matbu veya e-kitap ile karşılaştırılamayacak bir yükseklikte ve bunu
bilen biri daha da ivmeli olabilir. Bildiğimiz metin-okuma cambazlığı bu.
Ancak,
burada da durmayacağız:
Resim,
fotoğraf, sinema için de bu tartışmalar yapıldı. Fotoğraf 1820, sinema 1895
momentli ama modern resim de 1895 momentli.
Biz
klasik söylemin dışında bir şey öneriyoruz bu toplam için:
1495’te
(veya muadili zamanda) Bosch vardı ve modern resim, ne 1895’te, ne de 1995’te
onu geçememişti. Fotoğraf, resmi geçti ama hala resim yapamadı (yani onu açıktan dolanıp geçti), 200. yılı
yaklaşırken bile.
Sonra,
1930 tarihli çizgiroman var örneği var elde:
Edebiyat
(grafik üzerinden) ile resim sentezi sanat alanı:
1930,
1960, 1990, 2020 momentleri ile 90 yılda 3 metamorfoz yaşadı sanatsal / açıdan
açıdan.
Popüler
kültür eskiden beridir var olsa da, taa Aristo zamanındaki klişe okumalara
yenileri eklenerek, estetik-okuma’nın belkemiğini oluşturuyor hala:
Popüler kültür kuburdur ve tarih feçesin aktığı yöne akar genelde. Akmıyorsa da, bunu özel bir
estetiko-politik okuması da vardır mutlaka.
Çizgiroman-1930
gerçekten feçesti: Horace McCoy’un naturalist romanlarını tersine, o moment, yankisel
kriminal-polis devletini
olumluyordu.
1960’ta
İtalyan spagetti çizgiromanı ve vesterni ile bambaşka bir feçes alan açıldı.
Adamlar, yakın dönemli mafyayı yapacağına, uzak dönemli kovboyu yaptılar.
(Mafya, 1980 gibi yapılmaya başlandı: Burada da ilginç bir sinema momenti: ‘Bir
Zamanlar Batı’da spagetti vesterninin yönetmeni İtalyan kökenli Leone, ‘Bir
Zamanlar Amerika’da’yı , yani mafyayı ancak uzun yıllar sonra yapabildi.)
1990’de
ise ortalık karıştı: Mangalar taaruzza geçtiler ve globalleştiler. Batman:
‘Şövalye’nin Düşüşü’ üzerinden yepyeni bir iyi-kötü gergefi estetiko-politik
okuması başlatıldı. (Daha da ilginci, 2020’lere varan bir momentte, Superman’in
Batman’in omurgasını kırması üzerinden bu öykü tipi/ çizgisi, hala
sürdürülüyor.)
2020’te
Walt Disney, 2000’in eksi zekalı ve eksi bilgili ezeli-ebedi ergenlerine
yönelik, çook gecikmeli bir atak yaptı: 1977-2007 arasında tek bir projeden 4
milyar dolar gibi, inanılmaz bir para kazanmış olan Lucas’tan o projeyi,
‘Yıldız Savaşları’nı 4 milyar dolara satın aldı ama estetiko-politik okumayla
bu proje taa Reagan’ın momentinde idi.
Ama bu
en ticari çapraz medya projesi demek oldu:
‘Star
Wars’ başta 3 iken, 6 olan projeyi Walt Disney onlarcaya yükseltgedi. 20+ matbu
roman ve 200 çizgiroman ekledi konuya. Eh, 2 bin çeşit de oyuncak diyelim.
Bakın,
konu dağılmadı: Hala matbu kitaptayız.
Geliyor
konunun içine 2009 momentli bilgisayar
oyunu sinemasal fragmanı. Adı epeyi uzun olan ama türü gerçekten o türlerin
melezlemesi olan, yepyeni bir medya bu. Belki, gerçekten 10. sanat dalı bu.
Artık,
bilgisayar oyunlarının romanları yazılıyor. Bilgisayar oyunlarına yüz binlerce
dolar harcanıp, her türde fon müziği besteletiliyor. (Ek: Her sinema janrı /
türü, aşağı yukarı belli müzik türleriyle eşleşmişken, aynı tür oyunlara,
birden çok türde müzikle klip montajlanıyor ve ana şirket de bunları kabul
ediyor.) Tersine de, Star Wars’un oyunları yapıldı.
Araya
ekstradan twitteratür girdi: 140
karakterlik romanlar ama zaten Feneon 3 satırlık öyküleri ve Hemingway 6
sözcüklük öyküleri de vardı elde. Hemingway tipi Twitteratür’den daha kısa,
Feneon türü daha uzun.
Kafka’nın
her kitabının her bölümüne birer twitteratür yazıldı bile. Biraz, ‘olay
Rusya’da geçiyordu türü’nden bir durum ama bu da bir türdür sonuçta: Roman
özetini onlar icat etmedi sonuçta.
Sorun;
bunu oyun için henüz yapamamaları. Oyunun bazı bölümleri için roman yazma,
epeyi zayıf kaldı şimdilik. Oyun twitteratür’ünü de hiç duymadık.
Bunun nedeni
şu bizce:
Bir
klibin, bir reklamın seyredilip metne dökülmesi gerekiyor ki bir oyun
seyredilip metne dökülebilsin, hepsi popüler kültür söyleminde sonuçta.
Bütün
bunlar şu sürecin parçası:
20. Yüzyılın
ikinci yarısındaki zorunlu eğitimin globalleşmesi süreci ile bir anda epeyi
milyar kişi okuryazar olunca, onlara yönelik matbu kitaplar da ancak böyle
üretilebildi: 1 kuşaktır okuryazar olmak ayrı, 20 kuşaktır okuryazar olmak
ayrı, burjuva olmak gibi bu da yani.
1
kuşaktır okuryazar olan 3. ve 4. Dünya halkalarına, ancak böyle oyunlar
satılabildi. Yani, barbarlar
uygarlaşacağına, uygarlar barbarlaştı ki tarih, tam da bu momentte.
Yani: Ne
kadar ekmek, o kadar köfte gibi; ne kadar uygarlık, o kadar matbu kitap.
2 milyar
Agatha Christie, 1 milyar Barbara Cartland romanı satılmış 50 yılda kabaca.
Biri cinayet, biri aşk romanı. Hong Kong ve Bollywood filmeri koşutluğu gibi
yani. Matbu kitap genel / hegemon düzeyi
bu yani.
Sonuçta,
elimizde Verhulst denklemi ve yolları çatallanan ama sonra bunlar birbirine yönelip,
birbiriyle kesişen bir bahçe var.
Tam
tarih gibi, tam çapraz medya ve matbu kitap eşlenikliği gibi.
Nokta.
Es.
(11 Ekim 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder