Pazartesi, Ekim 09, 2017

Gevende: Ev: İlk Albüm

‘Funk jazz’ varken Gevende, gevende müziği yapıyor olamaz.
Tabii asıl sorun, ‘Ev’ albümünde başlayıp didikledikleri o ‘jazz sound’u yitirmeleri. Terketmeleri değil, yitirmeleri.
Sanatsal dillerde ‘kurallılık x kuralsızlık’ üzerine çeşitlemeler o zaman:
Türkçe’de 100 bin sözcük vardır ama ‘CV’ (ünsüz x ünlü hece yapımı) kuralları ile milyonlarca permütasyon mümkündür ve onlar, eldeki sonuç ‘Bahra Lambaya’daki sonuç bile olsa, dil değildir, Türkçe değildir. Arayış değildir. Yitirmedir. Bu; dilsel açıdan bakılınca, yitirmeyi övmedir, düşüştür, çöküştür, dejenerasyonu ve dekadansı övmektir. İşte Gevende, sonraki albümlerinde bu yitirmeyi müziksel açıdan övmüş olmuş.
Müzikte birçok multimelodi / kontrpuan kurulabilir ama onlar, müziğin gürültülü olanının milyonda biri bile değildir.
Yani:
Bir: Herhangi bir yeni veya eski çalgının ‘sound’u öğrenilir veya ezberlenir ama onun bir tık ötesi gürültüdür ve arayış da değildir.
İki: Aşureye kuru incir veya ceviz katmazsan, o şekerli piyaz olur yalnızca. Şekerli piyaz da çok yavandır. Gevende’nin müziği de, çok çok yavan artık.
Üç: ‘Geç buldum, çabuk kaybettim’in herhangi bir tersi, ‘erken buldum, ikinci kezinde kaybettim ve bu çok güzel müziktir’ değildir.
Dört: Okay Temiz, Aka Gündüz Kutbay’sız gürültüdür yalnızca. Gevende de, bu minval üzere epeyi gürültüdür.
Beş: Gerschwin olmasaydı, o 20. Yüzyıl başı çalgıcıları da, ayın teraneyi yutturacaklardı ya neyse. Hala da yutturabiliyorlar üstelik, 100 yıl sonra bile. Yani, Güneş’i balçıkla sıvamaya kalkan çok.
Altı: 2006 ‘Çelik Çomak’, o ‘Ağır Roman’ filminin ve yazarının Tecavüz Coşkun’luğu (henüz intihar et(tiril)memişliği yokken bile) varken, üstüne de hakiki hırsız yazar Mehmet Kartal, bir gözünü yitirmişken ve üzerine belki 10 yıl geçmiş iken, bu sonuç ‘nanay yavrum, nanay’ olmuş. Ya da: 1 avangard olmayan sattı diye, 10 yıl sonra ondan geride 1 avangard gibi daha, ‘satılır / satılsın bari’ diye kakalanırsa, bizce bunda birinci amaç nitelikli sanatsal dolandırıcılıktır.
Yedi: Ahlaktaki, kültürdeki, sanattaki agnostizm, skeptisizm, kinizm türü dalgalanmalar, tıpkı ilk örnek dönemdeki Antik Yunan çöküşünde olduğu gibi, bir kültürel çürümenin belirtileridir. Ancak; Eratosthenes, Lao Tzu, Bruegel, Rohmer, Verhult, Kaluza hep çıkar, tarihte hep çıktı da.
Genel 0: Gevende üzerine yazılarımız, tıpkı Ceylan Ertem veya Gaye Su Akyol gibi, o momentteki yeni ve farklı, ancak ‘genç kuşakların geçici veya kalıcı olarak kültleştirmesi / modalaştırması ilkesi’ne dayalı olarak seçilmiş örnekler üzerinden, Eylül-Ekim 2017’de kulaksalca yüzleştiğimiz bir örnek üzerine çeşitlemeler oldu. Biz, güncel olanı izliyoruz yani. Artı, güncel olanın çözülmesini de, moda olanın demode oluşunu da izliyoruz yani.
Genel 1: Göreli kısa bir sürede; sıfırdan başlayan 2 kişiden Ceylan Ertem Sıla altkadrosu olmakla yetindi, Gaye Su Akyol ‘İstanbul Kırmızısı’ ile Tuğçe Şenoğul’a ayrılıkla ihanet etti. Bu türden yalpalar ve çatallanmalar, kuramsal tasarımımız değil, onların kuramsız-üretimi-somut örneklemeleri yani.
Genel 2: Bizce bu, şu ya da bu kölelik, kafesleştirme, ödül içine / ile öz-kafeslenme: ‘Mülksüzler’deki ‘saten alın beni’ gibi sakil kaçıyor.
Çıkış-lar:
Tabii ki sanat satılmak için üretilmez ve / ama (iyi / çok) satılan sanat niteliksiz olmak zorunluluğunda değildir.
Çürük elma baştan bellidir ve bir sepeti veya kuşağı çürütür. Kaliteli çocuk, bokundan belli olur.
Avangard olmayan sanat, sanat değildir, geçmişte, şimdi ve daima da öyle olacağa benzer: Aristo’ya antitez yazdık, iyi mi?
Yine de ek: Aristo, avangard sanatla hiç mi hiç ilgilenmedi. Üstelik, gözünün önünde adaşımsısı Aristofan varken bile.
Tabii ki de artı not, iğneyi kendimize batırmaca:
Avangard olmayan gelecekbilim, abuksamadır; tüm RAND’lar / Stratafor’lar, -SAM’lar abuksamadır yani.
Müziğin gelecekbilimi için de öyledir.

(1 Ekim 2017)

Hiç yorum yok: