27.10.17, 11:45.
İzlenimler
06:45-09:45 arasında, Göztepe bitpazarına gidip
geldim.
Giderken hava yeni aydınlanıyordu. Dönerken serinlik
ve güneş vardı.
Bukowski’nin ‘Sıradan Delilik Öyküleri’ni buldum.
Yolda ve evde okudum.
Yine aynı şeyleri hissettim.
Bu kadar insan olmaktan söz edilirken, ortalıkta
insan olmak falan yok.
En sıradan biçimiyle olanı kastediyorum:
Yemeyi, içmeyi, gülümsemeyi, güneşin tadını
çıkarmayı.
Tamam, çoğu ölücül birer mesaiye gidiyordu ama
aralarında özgür gençler de vardı. Kitap okuyorlardı ama gülümsemiyorlardı veya
yaşamdan keyif alır bir halleri de yoktu.
Ne bekliyorlar ki?
Tek İstanbul bu. Tek yaşam bu. Eh, pek de kötü
şeyler düşmemiş paylarına. Cep telefonuna bakarak o yaşamın keyfi sürülmez ki.
Bukowski, bu konuyu alıp biraz ilerleseymiş ve reni
işleseymiş, ilk Yanki realist sosyalist
yazar olurmuş, diye düşünmüşümdür hep.
En tuhafı da, bu embesil yaşam formunun tüm Dünya’ya
ihraç edilmesi ve diğer ırklardan ve kültürlerden insanların bunu yana yakıla
üstlenmesi:
Seks bile yok amk. Gençler için bile.
Dün, Ekşi’de bebekleri yeni doğmuş birinin
yakınmalarını okudum. Ne umuyorlardı kı? Kimse onlara altın kaplı bir şeyler
vaad etmedi ki…
Yine de öykü, benim alanım değil, toplumbilim öyle
ama, birden sonrası istatistik öyle ama. Bu anlamıyla güzelyazın, benim alanım
olmadı hiç.
Bu izlenimlerimi imlemek istedim.
Nokta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder