Çarşamba, Ekim 25, 2017

Charles Bukowski ve Beat Kuşağı

Bu, Duval’ın konuyla ilgili kitabının adı.
Bukowski’nin onlarla bu kadar içiçe olduğunu bilmiyordum. Onların kendinden önceki ününü kıskanmasına bir şey demem ama onların onu ünlü yapmasına, derim. Bu, onun onları övmesi demek değil ama bunun için onlara karşı bir komplekse girmesinin de anlamı yok.
Şerh ve açılım: Yazma ve yayınlanma konusundaki yolculuğum, bana da bu konuda birçok izleği tanıma olanağı verdi:
Bir: Yaşam yollarımın hiç kesişmediği insanlar, bana yayınlanma olanağı verdiler. Yaşam yollarımın kesiştiği insanlar, yayınlanma konusunda bana engel oldular. İkisi birarada, önce sakil, sonra komik durdu.
İki: Kimsenin yazmadığı alanlarda ve konularda yazınca, yayıncıların içeriği değil, metinlerdeki fonsal duygu yoğunluğunu (çığlığı, ulumayı) algılayıp, beni yayınlamayı öyle seçtiklerini gördüm. Zaten, bana Bukowski gibi yazdığımı söyleyen çok oldu ama ben hemen hiç kurmaca yazmadım ve öyle olmakla nitelenen metinlerim de kurmaca-dışı alandaydı.
Üç: Kundera’nın ‘okurun belli bir yazarı sevmesi’nin birinci nedeninin, ‘onu yanlış anlaması’ olduğu saptaması, ironik olarak hep geçerli. Beni de yayınladılar, çünkü yanlış anladılar, yayıncı beni önce okur olarak (yanlış anlayıp) sevdi yani. Eh, bu da yayınsal bir yol (oldu) sonuçta.
Duval’de, Bukowski’de ve tüm Beat yazarlarında eksik olan şey, biyografi bilinci ve tarih-siyaset bilinci: ABD’li olmalarını çözümleyememişler ve anlayamamışlar hiç (Duval, fransız kökenli ve dışarıdan bakmasına karşın, bunu görememiş): Onların apolitikliği bir politiklik gibi, çünkü 1968’den değil, 1945’lerden söz ediyoruz henüz. Bukowski, 1930-1935 gibiki ABD eğitim sisteminin çökmüşlüğünü ve çürümüşlüğünü anlatırken, bunun hem kriminal, hem polis devletinin koşullarında olduğunu hiç yazmaz. Tamam, Bukowski apolitik olabilir ama Sait Faik’in dediğince, bir ülkede sömürü olduğunu söylemek için, solcu olmak gerekmez. Bukowski’nin kendisi sömürülen (vasıfsız işleri neredeyse bedavaya yapan) bir emekçi olmuş zaten.
Bukowski bu açıdan, anti-Beat, çünkü onlar bu çalışma dönemini pas geçmişler. İşin güzeli, bir türlü sağ kalmışlar da.
Beat’in eksiği ise şu:
Kendilerinden önceki Jack London ‘Demiryolu Serserileri’ ve kendilerinden sonraki ‘Hobo’ izleğininin içinde yer aldıklarını görememişler. Yolda olmayı kendileri icat etmediler ve / ama öyle imiş gibi davrandılar.
İşte, onların en büyük hatasına ve günahına geliyoruz burada:
Bunu (kendilerinin olmayan bir metayı) pazarladılar ve sattılar, çünkü toplum, böyle bir metin-meta arzuluyordu o zamanlarda. Sattılar da, ünlü de oldular, yazıdan para da kazandılar. Kendi icatları imiş gibi davrandılar ama. Bu mesleki ahlaksızlık. Kendilerine böyle yapılınca, köpürdüler ama.
Bir teknik hata daha:
Yolda olmak, onlara zen budizmi üzerinden geldi, tam-taoculuk üzerinden değil. Zen budizmi, taoculuğun feci sulandırılmış bir versiyonu yalnızca. Batı’da çok kabul görmesinin nedeni de bu. Batı, bir şeyin aynı anda kendi karşıtı da olmasını kavrayamaz, hiç kavrayamadı da zaten. Adorno’nun negatif diyalektiğini de kavrayamadı, daha ironiği, Adorno neyi icat ettiğini, kendi kavrayamadı, yoksa onu inkar-ret ederdi.
Bu durumda herşey, şanslı bir edebiyat pazarlamacılığı durumuna indirgeniyor: Boş pazarsal alandaki yeni ve farklı bir mal, rasgele atış ve on ikiden isabet.
Buradan 1968 kuşağına geliyoruz ve geçiyoruz:
1968’in uyuşturucu kültü, hippi dışında da vardı, birden çok çeşitti ve Beat bunlardan yalnızca biri oldu.
40 yıldır izlediğim üzere, İstanbul Bağdad Caddesi kültünden başlayıp, İstanbul Gaziosmanpaşa kültüne varan biçimde, kurucular genelde tek bir kuruya takılırlar. Çoklu takılanlar, elit veya lüksçüdür. Eskiden, doğalcı ve sentetikçi ayrımı da vardı. Sentetik ise, adı üzerinde: Sentezle sentezle uydur.
Bukowski, bu kuru kültü içinde, tek yaşçı kültçü oldu, yani tek alkolik. Tamam, kurucular alkol de aldılar ama ayrı alkolizm kültü, bugün bile hala Bukowski tarafından temsil edilir. Onun hayranı olduğu Fante bile, bu çizginin dışında yer alır.
Yani bizce, bu ikisinin biraraya gelmesi ilginç olmuş ve birbirine uymamış da.
Birinci moment. Nokta. Es.

(24 Ekim 2017)

Hiç yorum yok: