Al bir
tane daha, kaş yaparken göz çıkaran bir yeni köye yazarı.
Tüketmenin
etiği yoktur, tanımı gereği sınırı yoktur çünkü. Tüketim şimdiki ve buradaki
koşullarda ahlaksızca bir şeydir. Tüketim, terördür, katliamdır yahu.
Doğmamışların geleceğini yok etmektir.
Bakalım
köşe yazarı ne demiş:
“… Lifestyle
of Health and Sustainability, kısaca LOHAS bir politik hareket değil, sadece
tüketim düşüncesinin tazelendiği bir ekolojik dalga. Çoğunlukla iyi düzeyde bir
gelire sahip bu hanımlar ve beylerin “ahlaklı hedonistler” ve “pragmatist
idealistler” olarak, ne boykot ve kampanya yürütmeleri, ne de bir şeyden
vazgeçmeleri gerekiyor. Organik yiyecekler, ‘fair-trade’ koşullarda üretilmiş
pamuklu dizayn kıyafetler hep sağlık için. Fakat mesele Zizek’in de dediği
gibi; “Yarı çürük ve pahalı‚ organik elmaların gerçekten daha sağlıklı olduğuna
kim inanır gerçekten? Mesele şöyle, bunları satın alarak, sadece bir ürün
tüketmekle kalmıyoruz, aynı zamanda anlamlı bir şey yapıyoruz, umursayan
gösteren benliklerimizi ve küresel farkındalığımızı gösteriyoruz ve büyük bir kolektif
projeye katılıyoruz.”
Satın
alınan şey sadece satın alınan bir elma, kalem, tişört olmaktan çıkıyor, bir
yaşam tarzı satın alınmaya başlıyor. Ve bu yaşam tarzı size “değer” katıyor.
Ayrıca ‘fair-trade’
koşullarda üretilen ürünlerin bedeli biraz pahalı olabiliyor. Dünyanın bir
yerlerinde hiç tanımadığımız birilerinin ürettiği ürünlerle ilgili fair-trade
bize şunu garanti ediyor: Zorunlu iş ve sömürü yok, çocuk işçi yok; insanca
çalışma koşulları, sendika hakkı, adil ücret var. Eh tabii bütün bunların bir
karşılığı olmalı. Fakat siz yoksulların satın alarak ödeyemeyeceği bir karşılık
bu. Tam bu noktada aklınıza şu gelebilir: Bizim daha ucuza satın alabilmemiz
için birilerinin kötü koşullarda çalışması ve sömürülmesi lazım.
LOHAS’ın
hanımları ve beyleri satın aldıklarını haz ve dayanışma ruhunun yaşamlarına kattıkları
yüksek kaliteyle tüketirken, bizim vicdan azabından ölmemiz gerekiyor.”
Salak
sepet bir zırvalama bu.
Köşe
yazarınınki de öyle, Zizek’in de öyle, Hartmann’ınki de…
Konu
ekonomik-determinizm ve onun karşıtlığı konusu.
İhracat-ithalat
ekonomisinin global yıllık üretimin % 15’i değil, % 5’i olması gerektiği, yani
ekonominin küçülmesi gerektiği sorunu.
Bir mal,
Vietnam’da ayda 25 dolarlık asgari ücretle üretiliyor ve Türkiye’de tüketiliyor
diye daha ucuz olmuyor, bu arada denizler ve ormanlar bitti, o hesapta yok.
Çevreden
de söz etmiyoruz, Dünya’nın artık 7 küsur milyar besleyememesinden söz
ediyoruz. Nüfus da azalmalı yani: ister savaşla, iter doğum kontrolüyle.
Artı:
Yani
artık tüketmemekten söz ediyoruz. Tüketimimizi üçte bire düşürmekten söz
ediyoruz.
Bunun
etikle de ilgisi yok, sağ kalmakla ilgisi var.
(14 Ekim 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder