Cuma, Ekim 13, 2017

Tüketmenin de bir etiği vardır

Al bir tane daha, kaş yaparken göz çıkaran bir yeni köye yazarı.
Tüketmenin etiği yoktur, tanımı gereği sınırı yoktur çünkü. Tüketim şimdiki ve buradaki koşullarda ahlaksızca bir şeydir. Tüketim, terördür, katliamdır yahu. Doğmamışların geleceğini yok etmektir.
Bakalım köşe yazarı ne demiş:
“… Lifestyle of Health and Sustainability, kısaca LOHAS bir politik hareket değil, sadece tüketim düşüncesinin tazelendiği bir ekolojik dalga. Çoğunlukla iyi düzeyde bir gelire sahip bu hanımlar ve beylerin “ahlaklı hedonistler” ve “pragmatist idealistler” olarak, ne boykot ve kampanya yürütmeleri, ne de bir şeyden vazgeçmeleri gerekiyor. Organik yiyecekler, ‘fair-trade’ koşullarda üretilmiş pamuklu dizayn kıyafetler hep sağlık için. Fakat mesele Zizek’in de dediği gibi; “Yarı çürük ve pahalı‚ organik elmaların gerçekten daha sağlıklı olduğuna kim inanır gerçekten? Mesele şöyle, bunları satın alarak, sadece bir ürün tüketmekle kalmıyoruz, aynı zamanda anlamlı bir şey yapıyoruz, umursayan gösteren benliklerimizi ve küresel farkındalığımızı gösteriyoruz ve büyük bir kolektif projeye katılıyoruz.”
Satın alınan şey sadece satın alınan bir elma, kalem, tişört olmaktan çıkıyor, bir yaşam tarzı satın alınmaya başlıyor. Ve bu yaşam tarzı size “değer” katıyor.
Ayrıca ‘fair-trade’ koşullarda üretilen ürünlerin bedeli biraz pahalı olabiliyor. Dünyanın bir yerlerinde hiç tanımadığımız birilerinin ürettiği ürünlerle ilgili fair-trade bize şunu garanti ediyor: Zorunlu iş ve sömürü yok, çocuk işçi yok; insanca çalışma koşulları, sendika hakkı, adil ücret var. Eh tabii bütün bunların bir karşılığı olmalı. Fakat siz yoksulların satın alarak ödeyemeyeceği bir karşılık bu. Tam bu noktada aklınıza şu gelebilir: Bizim daha ucuza satın alabilmemiz için birilerinin kötü koşullarda çalışması ve sömürülmesi lazım.
LOHAS’ın hanımları ve beyleri satın aldıklarını haz ve dayanışma ruhunun yaşamlarına kattıkları yüksek kaliteyle tüketirken, bizim vicdan azabından ölmemiz gerekiyor.”
Salak sepet bir zırvalama bu.
Köşe yazarınınki de öyle, Zizek’in de öyle, Hartmann’ınki de…
Konu ekonomik-determinizm ve onun karşıtlığı konusu.
İhracat-ithalat ekonomisinin global yıllık üretimin % 15’i değil, % 5’i olması gerektiği, yani ekonominin küçülmesi gerektiği sorunu.
Bir mal, Vietnam’da ayda 25 dolarlık asgari ücretle üretiliyor ve Türkiye’de tüketiliyor diye daha ucuz olmuyor, bu arada denizler ve ormanlar bitti, o hesapta yok.
Çevreden de söz etmiyoruz, Dünya’nın artık 7 küsur milyar besleyememesinden söz ediyoruz. Nüfus da azalmalı yani: ister savaşla, iter doğum kontrolüyle.
Artı:
Yani artık tüketmemekten söz ediyoruz. Tüketimimizi üçte bire düşürmekten söz ediyoruz.
Bunun etikle de ilgisi yok, sağ kalmakla ilgisi var.

(14 Ekim 2017)

Hiç yorum yok: