Pazartesi, Ekim 23, 2017

Gaiman, Sanatçı, Büyücü

Sandman 5’i okudum.
Bitirince şunu düşündüm-hissettim:
Sanatçılar büyücüdür. Ama büyüsünün ne yapacağını bilmeyen birer büyücü.
Sandman’i Gaiman yazdı. 4-5 ayrı kişi daha, bilmem kaç yıl sonrr, onu karakalem çizdi, çini mürekkebi çizdi, boyadı, konuşma-balonladı, şu bu. Ortaya sonul eser kondu.
Hiçbiri, Ülkü’yü tanımadı. Hiçbiri, Ülkü’nün onu okuyunca, ne yaşayacağını / yaşadığını bilemedi.
Bu bir büyü idi. Tuhaf yollardan geçmiş bir büyü.
Sanatçının ve büyücünün sonucunu kestiremediği bir eylem-büyü.
2 derişik alıntı kaldı geriye 5. ciltten:
Bir:
Ev, duygudurumdur.
İki:
Zaman varken, vedalaşacaksın.
(Bunu Nalan ile yapmadım, yapamadım, yapmak istemedim, yapsaydım da, anlayamacaktı ve işe yaramayacaktı zaten, 4 yıl geçti vedasızlıkla.)
Duygudurumumu ev yapabilir miyim?
That’s the question.
Günde 10-100 duygudurum değiştirebilen biriyim: 1-2 olsa ne olacak ki? ‘Ev’ anlamında ev, günde 2 kere taşınmaz ki…
Bunu düşünmem-hissetmem gerekli yeniden.
Bu duygudurumlarda nasıl ev yapabilirim?
Mümkün mü?
Hangisi?
Nasıl?
Vedayı siktir et: Dünya’ya gelmeyen biri, Dünya’ya veda etmez ki.
Gaiman, rüya şiiiri yazmış, kendi rüya şiirini. (Çok fazla popüler kültür iterasyonu koymuş içine, çoğu da kolay deşifre oluyor: Bir de, çook Mc Carthy’ci kalıyor Gaiman (Mc Coy gibi, İnce Adam Hammett gibi) ve bu, ayrı bir inceleme konusu daha olmakta.)
Benim kendi rüya şiirim ise, 500 küsur rüyamın yazımı oldu.
Gaiman ile üslubumuz farklı.
Bu da ayrı bir inceleme konusu: Kendim için de, başkaları için de.

(22 Ekim 2017)

Hiç yorum yok: