Öntanımlar:
Bir:
Kitle
histerisi, sürü psikolojisinin getirdiği bir toplu duygu seli durumudur. Bu
duygudurumu, o toplumun hiçir bireyinin kişisel özelliği değildir, olağanüstü
durumlarda gözlenir, dalgalıdır.
İki:
Neo-slaktivizm,
sivil toplum etkinliğini, kendi açmazdaki ükçük şamanıa sos-çeşni olsun diye
yapanların durumudur. Bu, sosyal medyada atıp tutan yeni dnem ezeli-ebedi
ergeleri için daha çok geçerlidir.
Karaca
içinse açılım:
Türkiye’de,
her 5 yılda 1 bir gazeteci kuşağı ünlü ve moda olur, sonra demode olur ve
unutulr. Karaca, sağ cenahın yükselttiği 3-5 kadın gazeteciden biri. Olan
değil, görünen hakkında yazdığı için, tarih bilinci yoktur, kendi çıktığı
yumurtanın bileşimini bilmez.
Gelelim
kendisinin neler dediğine:
“Düne
kadar, Melih Gökçek’e sürekli hakaret eden bazı hesapların, birdenbire “Diren
Melih” fazına geçmesi, iktidar karşıtlığının histerisiyle açıklanabilir. Malum
bir kesim, meşaleleri yakıp, “Yiyin birbirinizi” diye tempo tutmakla hayatta
kalıyor. Ancak düne kadar, Gökçek’in büyük harflerle yazılmış tuhaf meydan
okumalarına, tehditlerine, müdafaalarına Süleyman Çelebi’nin Mevlid-i Şerif’i
muamelesi yapanların bir anda “Melih bırak git artık sen de yav, sıktın” der
hale gelmesi, açıklanması kolay bir durum değil.”
3 ayrı
kümeyi aynı kaba koymuş.
Her
birini ve kendi içindeki altkümelerle açımlayalım:
CHP’nin
kalkıp da, seçimle gelenin seçimle gideceğini Gökçek için diyebilmesi, rezil rüsvalık.
Mansur Yavaş’a yapılan ortada. Kendi adayının hakkını korumayan, koruyamayan
bir parti var ortada.
Bugün
Gökçek safında gibi yapan bazı sağ cenah, aba altından AKP’ye tekme atıyor
aslında. ‘AKP’yi terkeden eski AKP’liler’ konusunu toplulca irdeleyeceğiz.
‘Yiyin
birbirinizi’ durumu, it iti ısırsın, tavrındaki kesimin işidir. Bu kesimin
bilinçsiz olanı, ortalığı kırıp dökmekten hoşlanır. Bilinçli olanı ise, filler
sevişse de, tepişse de, otların ezileceğini bilir.
Gökçek’e
git diyen AKP’liler ise.
Bazıları,
durumun daha batışa geçmesini ve kendilerinin de zarar görmesini istemiyor.
Bazıları,
durumun rezil rüsvalığa sarmasından rahatsız.
Bazıları
da, zaten baştan Gökçek’e karşıydı.
AKP’yi
terkeden AKP’liler kümesine ise topluca bir bakalım:
Daha
önce görüldüğü üzere, diyelim listeye alınmayınca, badem bıyığı kesip,
başörtüsünü anında çıkaran tipler.
İhanete
uğrayan tipler: Arınç’ın en son tepkisi, Gökçek’e karşıki eski hıncını
gösteriyor.
Çalacağını
çalmış, doymuş tipler.
Yeni
reisçi olup, pay kapamamış tipler.
Denzi
bittiği için, karaya oturan tipler.
Sen
yiyecen, ben yiyecem derken, gemiyi batıran tipler.
Apışıp
kalan tipler, bunların azı gemiyi terketti.
Son ana
kadar sadık kalıp, aklanacak tipler. Mahkemede verecekleri sakar ifadelerle,
AKP sonrası AKP’yi terkedecek tipler yani.
Liste
uzar gider.
Karaca,
bunlara ayamamış.
Yaşı
uygun, bunun ANAP ve DYP’de de aynen yaşandığın anımsaması ve bilmesi gerekli.
İnsanlar
konusunda ise, gerçekten hayat tecrübesi ve bunu işleyecek beyin gerekli. Demek
ki Karaca’da, bunların biri veya hepsi epeyi eksik durumda.
Ayrıca,
kedi hesabımıza biz, Karaca’nın asla ve kata iyiniyetli olduğunu düşünmüyoruz.
Bilgisiz iyiniyet eksikliği de vardı, zekasız iyiniyet eksikliği de vardı,
gazeteci iyiniyet eksikliği de vardı.
Kacar,
iktidarperver bir gazeteci sonuçta. Bir biçimde kendisinin de, demode ve yeniden
ünsüz olacağına aymış, ona yazıklanıyor gizlice bizce… Gökçek üzerinde aktarım
/ transference yapıyor gizlice…
Kitle
ise, hem slaktivist, hem kitle histerisine her zaman sahip bir kitle işte.
Futbol düzeyi belli, dizi düzeyi belli, evkadını düzeyi belli, sağ gazeteci
düzeyi belli. Ne kaa ekmek, o kaa köfte işte…
İslam’ın
alaturka burjuvazisi böyle olamıyor işte…
Bu
işler, parayla olmuyor işte…
Sonuç:
AKP,
yolunun sonunun sonunda artık:
Savaşlar,
krizler, iç kapışmalar, uluslararası davalar, şunlar bunlar…
Ölüm
gelmiş cihane, başağrısı bahane yani…
Erdoğan
hala yargılanamaz durumda yani…
AKP’yi,
ancak ve ancak ya kendi, ya da ABD batırabilirdi.
Öyle de
oldu yani…
Barlas’ın
başına gelenler, Karaca’nın da başına gelecek. 5-6 yıl unutulur. Sonra,
televizyonda sabah programı katılımcısı olarak veya Nihal Abla yanıtlıyor, türü
bir girişle, arz-ı endam eder yeniden…
Müşerref
Hekimoğlu’ndan Ece Temelkuran’a bu yollardan onlarca hanım atlı geçti gitti…
Filmin
başı da, ortası da, sonu da, feci Yeşilçam senaryusu kıvamında idi…
En merak
ettiğim şu:
Bakalım,
Karaca o az kapalıymış gibiki başını açacak mı?
(22 Ekim 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder