Pazar, Ekim 22, 2017

Nihal Bengisu Karaca Negasyonu: Gökçek, Kitle Histerisi, Slaktivizm, Sonun Sonu

Öntanımlar:
Bir:
Kitle histerisi, sürü psikolojisinin getirdiği bir toplu duygu seli durumudur. Bu duygudurumu, o toplumun hiçir bireyinin kişisel özelliği değildir, olağanüstü durumlarda gözlenir, dalgalıdır.
İki:
Neo-slaktivizm, sivil toplum etkinliğini, kendi açmazdaki ükçük şamanıa sos-çeşni olsun diye yapanların durumudur. Bu, sosyal medyada atıp tutan yeni dnem ezeli-ebedi ergeleri için daha çok geçerlidir.
Karaca içinse açılım:
Türkiye’de, her 5 yılda 1 bir gazeteci kuşağı ünlü ve moda olur, sonra demode olur ve unutulr. Karaca, sağ cenahın yükselttiği 3-5 kadın gazeteciden biri. Olan değil, görünen hakkında yazdığı için, tarih bilinci yoktur, kendi çıktığı yumurtanın bileşimini bilmez.
Gelelim kendisinin neler dediğine:
“Düne kadar, Melih Gökçek’e sürekli hakaret eden bazı hesapların, birdenbire “Diren Melih” fazına geçmesi, iktidar karşıtlığının histerisiyle açıklanabilir. Malum bir kesim, meşaleleri yakıp, “Yiyin birbirinizi” diye tempo tutmakla hayatta kalıyor. Ancak düne kadar, Gökçek’in büyük harflerle yazılmış tuhaf meydan okumalarına, tehditlerine, müdafaalarına Süleyman Çelebi’nin Mevlid-i Şerif’i muamelesi yapanların bir anda “Melih bırak git artık sen de yav, sıktın” der hale gelmesi, açıklanması kolay bir durum değil.”
3 ayrı kümeyi aynı kaba koymuş.
Her birini ve kendi içindeki altkümelerle açımlayalım:
CHP’nin kalkıp da, seçimle gelenin seçimle gideceğini Gökçek için diyebilmesi, rezil rüsvalık. Mansur Yavaş’a yapılan ortada. Kendi adayının hakkını korumayan, koruyamayan bir parti var ortada.
Bugün Gökçek safında gibi yapan bazı sağ cenah, aba altından AKP’ye tekme atıyor aslında. ‘AKP’yi terkeden eski AKP’liler’ konusunu toplulca irdeleyeceğiz.
‘Yiyin birbirinizi’ durumu, it iti ısırsın, tavrındaki kesimin işidir. Bu kesimin bilinçsiz olanı, ortalığı kırıp dökmekten hoşlanır. Bilinçli olanı ise, filler sevişse de, tepişse de, otların ezileceğini bilir.
Gökçek’e git diyen AKP’liler ise.
Bazıları, durumun daha batışa geçmesini ve kendilerinin de zarar görmesini istemiyor.
Bazıları, durumun rezil rüsvalığa sarmasından rahatsız.
Bazıları da, zaten baştan Gökçek’e karşıydı.
AKP’yi terkeden AKP’liler kümesine ise topluca bir bakalım:
Daha önce görüldüğü üzere, diyelim listeye alınmayınca, badem bıyığı kesip, başörtüsünü anında çıkaran tipler.
İhanete uğrayan tipler: Arınç’ın en son tepkisi, Gökçek’e karşıki eski hıncını gösteriyor.
Çalacağını çalmış, doymuş tipler.
Yeni reisçi olup, pay kapamamış tipler.
Denzi bittiği için, karaya oturan tipler.
Sen yiyecen, ben yiyecem derken, gemiyi batıran tipler.
Apışıp kalan tipler, bunların azı gemiyi terketti.
Son ana kadar sadık kalıp, aklanacak tipler. Mahkemede verecekleri sakar ifadelerle, AKP sonrası AKP’yi terkedecek tipler yani.
Liste uzar gider.
Karaca, bunlara ayamamış.
Yaşı uygun, bunun ANAP ve DYP’de de aynen yaşandığın anımsaması ve bilmesi gerekli.
İnsanlar konusunda ise, gerçekten hayat tecrübesi ve bunu işleyecek beyin gerekli. Demek ki Karaca’da, bunların biri veya hepsi epeyi eksik durumda.
Ayrıca, kedi hesabımıza biz, Karaca’nın asla ve kata iyiniyetli olduğunu düşünmüyoruz. Bilgisiz iyiniyet eksikliği de vardı, zekasız iyiniyet eksikliği de vardı, gazeteci iyiniyet eksikliği de vardı.
Kacar, iktidarperver bir gazeteci sonuçta. Bir biçimde kendisinin de, demode ve yeniden ünsüz olacağına aymış, ona yazıklanıyor gizlice bizce… Gökçek üzerinde aktarım / transference yapıyor gizlice…
Kitle ise, hem slaktivist, hem kitle histerisine her zaman sahip bir kitle işte. Futbol düzeyi belli, dizi düzeyi belli, evkadını düzeyi belli, sağ gazeteci düzeyi belli. Ne kaa ekmek, o kaa köfte işte…
İslam’ın alaturka burjuvazisi böyle olamıyor işte…
Bu işler, parayla olmuyor işte…
Sonuç:
AKP, yolunun sonunun sonunda artık:
Savaşlar, krizler, iç kapışmalar, uluslararası davalar, şunlar bunlar…
Ölüm gelmiş cihane, başağrısı bahane yani…
Erdoğan hala yargılanamaz durumda yani…
AKP’yi, ancak ve ancak ya kendi, ya da ABD batırabilirdi.
Öyle de oldu yani…
Barlas’ın başına gelenler, Karaca’nın da başına gelecek. 5-6 yıl unutulur. Sonra, televizyonda sabah programı katılımcısı olarak veya Nihal Abla yanıtlıyor, türü bir girişle, arz-ı endam eder yeniden…
Müşerref Hekimoğlu’ndan Ece Temelkuran’a bu yollardan onlarca hanım atlı geçti gitti…
Filmin başı da, ortası da, sonu da, feci Yeşilçam senaryusu kıvamında idi…
En merak ettiğim şu:
Bakalım, Karaca o az kapalıymış gibiki başını açacak mı?

(22 Ekim 2017)

Hiç yorum yok: