Anket
tam tersi okunmak üzere, ilginç bir sonuç vermiş:
“Ankette,
“Tercihlere göre ortalama aylık kişi başı gelir” başlığı altında şu rakamlara
yer verildi:
*Selahattin
Demirtaş: 694,
*Tayyip
Erdoğan: 797,
*Kemal
Kılıçdaroğlu: 979,
*Meral
Akşener: 1166…”
Bu,
eskiden en yüksek gelirliler CHP’ye oy verirdi, biçimindeydi.
Şimdi
Krupp faşizmi gelmiş. Uç sağ bir partinin bir milletvekilinin kuracağı parti
umut partisi olmuş en paralılar için.
En büyük
espri şu ama:
Türkiye’de
şu anki ortalama aylık harcama zaten 1.100 lira küsur civarında.
Ankette
epeyi bir yamukluk var yani. Belki hep bekar erkeklere denk gelmişlerdir
anketçiler.
Devam,
oy verme niyetleri:
“Bugün
seçim olsaydı, hangi partiyi tercih ederdiniz?” sorusuna karşılık ankete
katılanların yüzde 34.7’si AK Parti’ye oy vereceğini söyledi. AK Parti’yi
sırasıyla CHP (yüzde 17.7), HDP (7.2) ve MHP (7.0) takip etti.”
Bu,
aşağı yukarı hep böyle zaten. Kararsızlar, % 33,3 oranında. Üçte bir yani.
Bu
ankette, oy vermem, şıkkı yoktu herhalde. Bir de onlar artıyor artık.
Akşener,
şu açıdan önemsiz:
AKP-Erdoğan
da bu anketleri okuyor ve kendi anketleri de var zaten.
Seçim
yapmaya karar verdiklerinde, Akşener’in başına bir iş sarıverecekler, olacak
bitecek.
2 gerçek
var:
Kararsızlar
son anda parti seçiyorlar.
Seçtikleri
partiler, MHP-HDP ikilisi bile olabiliyor, çünkü herşeyden habersiz genç seçmen
çok.
1
belirsizlik var:
Son anda
oy kullanan seçmenlerin seçimden önceki kararsızlar içindeki oranı üzerinden
çıkarsama yapılamıyor gibi.
Yoksa,
mantıken kararsızların eşit dağılması ve
sonucu etkilememesi gerekirdi.
Ortada
bir saçmalık sözkonusu yani:
Soruyu
“Kararsızım” diye yanıtlayanların oranı dağıtıldığında ise oranlar ankete:
AK Parti
yüzde 50.9,
CHP
yüzde 26,
HDP
yüzde 10.5,
MHP
yüzde 10.3, …”
Yani.
Kararsızlar
dağıtılırken, bir önceki dağılımda AKP göreli (kararlı-içi) % 50,9 ise, neden yine
öyle olsun veya olmasın?
Anketi
yorumlayanlar beni şaşırtarak doğru bir açılım vermişler:
“-Kararsız
ve oy kullanmayacak seçmenlerin artışı, toplam seçmenin üçte biri
seviyesine ulaşmıştır ki bu oran 7. yılını tamamlamak üzere olan Barometre
serisi içindeki 78 araştırma arasında en yüksek orandır.
-Kararsız
olduğunu ve oy kullanmayacağını söyleyenlerin bu denli yüksek oluşu
nedeniyle kararsızların dağıtılmasıyla varılan ve hemen hemen 1 Kasım
seçimleriyle birebir aynı olan oranlardan hareket etmek yanıltıcı olabilir. Bu
nedenle doğrudan tercih oranlarını dikkate alarak analiz ve yorum yapmak daha
doğru olacaktır.
-Siyasal
kutuplaşma, kültürel ve toplumsal katmanda da güçlenmekte ve tüm
değişim ve eğilimlere karşın, siyasal tablo değişmemektedir.”
Tersten
okuyalım:
Kimse
değişim ummamakta ve tasarlamamaktadır ya da herkes değişimi kendiliğinden
gelecek veya birilerinin yapıp onların seyredeceği bir şey sanmaktadır.
Polarizasyon,
7 Haziran ve 1 Kasım 2015 seçimlerindeki sonuçlardır, başka bir şey değil.
Yani, durumu kilitleyenler partiler değil, seçmenlerdir. Partiler aynı kalmakta
ama seçmenler senkop yaşamaktadır.
Sonuç:
Değişim,
kendiliğinden olmazsa, zorla olur.
AP-CHP-MSP-MHP
vardı.
AKP-CHP-HDP-MHP
oldu.
4 sağ
parti idi, hala 4 sağ parti.
DP-AP-ANAP-AKP
ayırtsızlığı ortaya çıktı, kanıtlandı, gören değil, buna bakan yok.
Asıl
önemlisi, 3 2’linin ayırtsızlığı ortaya çıkması ki ayrı bir analiz gerektirir
bir durum bu.
Aleviler
dağılmasaydı, onlar da bir parti olur idi.
Çok
basit.
Gerçek
bir sol parti olur veya faşizm-engizisyon-savaş olur.
İkincisi
oldu bile çoktan.
Mezarlarınıza
güle güle…
(14 Ekim 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder