Cuma, Ekim 13, 2017

Fakirler kime oy veriyor?

Anket tam tersi okunmak üzere, ilginç bir sonuç vermiş:
“Ankette, “Tercihlere göre ortalama aylık kişi başı gelir” başlığı altında şu rakamlara yer verildi:
*Selahattin Demirtaş: 694,
*Tayyip Erdoğan: 797,
*Kemal Kılıçdaroğlu: 979,
*Meral Akşener: 1166…”
Bu, eskiden en yüksek gelirliler CHP’ye oy verirdi, biçimindeydi.
Şimdi Krupp faşizmi gelmiş. Uç sağ bir partinin bir milletvekilinin kuracağı parti umut partisi olmuş en paralılar için.
En büyük espri şu ama:
Türkiye’de şu anki ortalama aylık harcama zaten 1.100 lira küsur civarında.
Ankette epeyi bir yamukluk var yani. Belki hep bekar erkeklere denk gelmişlerdir anketçiler.
Devam, oy verme niyetleri:
“Bugün seçim olsaydı, hangi partiyi tercih ederdiniz?” sorusuna karşılık ankete katılanların yüzde 34.7’si AK Parti’ye oy vereceğini söyledi. AK Parti’yi sırasıyla CHP (yüzde 17.7), HDP (7.2) ve MHP (7.0) takip etti.”
Bu, aşağı yukarı hep böyle zaten. Kararsızlar, % 33,3 oranında. Üçte bir yani.
Bu ankette, oy vermem, şıkkı yoktu herhalde. Bir de onlar artıyor artık.
Akşener, şu açıdan önemsiz:
AKP-Erdoğan da bu anketleri okuyor ve kendi anketleri de var zaten.
Seçim yapmaya karar verdiklerinde, Akşener’in başına bir iş sarıverecekler, olacak bitecek.
2 gerçek var:
Kararsızlar son anda parti seçiyorlar.
Seçtikleri partiler, MHP-HDP ikilisi bile olabiliyor, çünkü herşeyden habersiz genç seçmen çok.
1 belirsizlik var:
Son anda oy kullanan seçmenlerin seçimden önceki kararsızlar içindeki oranı üzerinden çıkarsama yapılamıyor gibi.
Yoksa, mantıken  kararsızların eşit dağılması ve sonucu etkilememesi gerekirdi.
Ortada bir saçmalık sözkonusu yani:

Soruyu “Kararsızım” diye yanıtlayanların oranı dağıtıldığında ise oranlar ankete:
AK Parti yüzde 50.9,
CHP yüzde 26,
HDP yüzde 10.5,
MHP yüzde 10.3, …”
Yani.
Kararsızlar dağıtılırken, bir önceki dağılımda AKP göreli (kararlı-içi) % 50,9 ise, neden yine öyle olsun veya olmasın?
Anketi yorumlayanlar beni şaşırtarak doğru bir açılım vermişler:
“-Kararsız ve oy kullanmayacak seçmenlerin artışı, toplam seçmenin üçte biri seviyesine ulaşmıştır ki bu oran 7. yılını tamamlamak üzere olan Barometre serisi içindeki 78 araştırma arasında en yüksek orandır.
-Kararsız olduğunu ve oy kullanmayacağını söyleyenlerin bu denli yüksek oluşu nedeniyle kararsızların dağıtılmasıyla varılan ve hemen hemen 1 Kasım seçimleriyle birebir aynı olan oranlardan hareket etmek yanıltıcı olabilir. Bu nedenle doğrudan tercih oranlarını dikkate alarak analiz ve yorum yapmak daha doğru olacaktır.
-Siyasal kutuplaşma, kültürel ve toplumsal katmanda da güçlenmekte ve tüm değişim ve eğilimlere karşın, siyasal tablo değişmemektedir.”
Tersten okuyalım:
Kimse değişim ummamakta ve tasarlamamaktadır ya da herkes değişimi kendiliğinden gelecek veya birilerinin yapıp onların seyredeceği bir şey sanmaktadır.
Polarizasyon, 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 seçimlerindeki sonuçlardır, başka bir şey değil. Yani, durumu kilitleyenler partiler değil, seçmenlerdir. Partiler aynı kalmakta ama seçmenler senkop yaşamaktadır.
Sonuç:
Değişim, kendiliğinden olmazsa, zorla olur.
AP-CHP-MSP-MHP vardı.
AKP-CHP-HDP-MHP oldu.
4 sağ parti idi, hala 4 sağ parti.
DP-AP-ANAP-AKP ayırtsızlığı ortaya çıktı, kanıtlandı, gören değil, buna bakan yok.
Asıl önemlisi, 3 2’linin ayırtsızlığı ortaya çıkması ki ayrı bir analiz gerektirir bir durum bu.
Aleviler dağılmasaydı, onlar da bir parti olur idi.
Çok basit.
Gerçek bir sol parti olur veya faşizm-engizisyon-savaş olur.
İkincisi oldu bile çoktan.
Mezarlarınıza güle güle…

(14 Ekim 2017)

Hiç yorum yok: