Bir
haber:
“Türkiye
Yayıncılar Birliği’nin açıkladığı 2012 verilerine göre, Türkiye’de geçen yıl
480 milyon 258 bin kitap basıldı. Kültür Bakanlığı ISBN Ajansı ile Telif
Hakları Genel Müdürlüğü’nden elde edilen bu veriye göre, Türkiye’de yılda kişi
başına 6.4 kitap düşüyor. Ancak bu rakam Türkiye’de bir kişinin yılda 6.4 kitap
okuduğu anlamına gelmiyor, zira rakamlara Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullara
ücretsiz dağıttığı 187 milyon ders kitabı da dahil. 2012’de ayrıca, 42 bin 626
ayrı başlık altında kitap yayımlanırken bunların 15 bin 34’ü edebiyat kitabı
(roman, öykü, şiir, ...) olarak kayıtlara geçti. Edebiyatı 14 bin 342 başlıkla
toplum bilimleri, 2 bin 726 başlıkla din, 2 bin 664 başlıkla tarih / coğrafya
izliyor. 2011’de Türkiye’de 43 bin 200 çeşit kitap yayımlanmış, 493 milyon 469
bin adet kitap üretilmişti. Kişi başına düşen kitap sayısı 6.8’di. Bu veriler
göz önüne alındığında, geçen yıla göre yayınlanan kitap çeşidinde % 2; üretilen
kitap adedinde ise, % 3 düşüş var. Öte yandan, Kültür Bakanlığı’nın Türkiye
genelinde yaptırdığı ‘Okuma Eğilim Araştırması’na göre; bir yıl içinde ortalama
okunan kitap adedi beş; evlerde ders kitabı dışında sahip olunan kitap sayısı
28; en çok okunan kitap türü tarihi; kitap satın alanların ise % 53.4’ü kadın .”
Kitap
tirajı ortalama 3 bin olduğuna (ve 1 kitap ortalama 3 yıl dolanımda kaldığına) göre,
160 bin küsur çeşit kitap demek bu. Ders kitaplarını çıkarınca, 98 bine düşüyor
sayı. 100 bin de sen ona.
Evde
tutulan kitap sayısına ikna olmadım. Anneler kitapları çöpe atarlar çünkü.
2015
sayıları ise şöyle:
“Türkiye
Yayıncılar Birliği İkinci Başkanı Fahri Aral, 2015 yılına ait Türkiye yayıncılık
verilerini açıkladı. Aral’ın konuşmasında aktardığı bilgilere göre 2015 yılında
toplam 620 milyon 751 bin 618 adet kitap üretildi.
Bu
kitaplar için 384 milyon 54 bin 363 adet bandrol satın alındı.
Milli
Eğitim Bakanlığı (MEB) 2015 yılında, ilk ve orta öğretim öğrencilerine, 236
milyon 697 bin 255 adet ücretsiz ders kitabı dağıttı.
Türkiye
İstatistik Kurumu rakamlarına göre, Türkiye’nin nüfusu 77 milyon 695 bin 904.
Toplam kitap sayısının nüfusa oranına göre, 2015 yılında kişi başına 8 kitap
düştü.
Bu sayılara
derinlemesine bakılırsa ortaya şu çıkıyor:
Bağımsız
yayıncıların ürettiği kitap adedi, 384 milyon 54 bin 363. Geçen yıl bu rakam
344 milyon 405 bin 399 adetti. Demek ki bağımsız yayıncılar, bu yıl yaklaşık 40
milyon daha fazla kitap yayımladılar.
Ders
kitapları çıkarıldığında, ücreti ödenerek alınan, kişi başına kitap sayısı
yaklaşık 5. Bu payı Türkiye’de yayın yapan yüzlerce bağımsız yayınevi
paylaşıyor.
Yanısıra,
TÜİK 2014 yılı verilerine göre bir aile, bütçesinin ancak yüzde 3’ünü eğlence
ve kültür harcamalarına ayırabiliyor.
MEB
2015’te, zaman zaman sansür ve bilgi yanlışlarıyla gündeme gelen, 236 milyon
697 bin 255 ücretsiz ders kitabı dağıttı. Bu sayı geçen yıl 216 milyon 698 bin
371 adetti. Buna göre MEB’in ürettirdiği kitap adedi de yaklaşık 20 milyon
arttı.”
Parası
ödenerek satın alınan kitap sayısı 5 ama ödev verilen kitap sayısı da en az 2.
Kitapların en az % 40’ı zorla aldırılıyor yani.
Ders
kitabı hariç 383 milyon ediyor. Yine ve hala 100 binin üzerinde. Kitapçı
raflarında 300 bin kitap bulanabilecekken, en büyük kitapçıda 20 bin çeşit
kitap var, en büyük handikap bu: Orta ve küçük boy yayıncıların kitapları raf
yüzü göremiyor, haksız rekabet ve büyük yayıncıların raf kiralama var çünkü. O
nedenle, dağıtımcıların depoları milyonlarca kitapla dolu: 3 yıldaki 1 milyarı
aşan toplam basımın % 80’i raf yüzü göremiyor. Ortalama 1 depo ise, 1 milyon
kitap alır.
İstanbul’da
200 yeni kitapçı var ise, 200 de ikinci el kitapçı var. 2000 gibi de böyleydi
ama o zaman sahhaf vardı, şimdi pratikte yok. İkinci el kitapçılar birinci el kitap
satıyor epeyidir artık çünkü. Bu mesleğin en eskileri, mezara veya huzurevine
doğru gidiyor.
Ortalama
1 ikinci el kitapçıda ise, 5 bin kitap oluyor. Hepsinin vitrininde aynı
kitaplar oluyor ve onlara kimse bunları oraya koymasını söylemiyor. O kitaplar,
çoğunluk dağıtımcılardan çok ucuza alınmış çoksatar romanlar durumunda.
Müşteri,
tek bir kitabın fotoğrafını cep telefonuna yüklemiş, cart diye burnunuza
dayıyor.
Kitap
bakanlar, okuyanlar, alanlar hala üniversite öğrencisi gençler tabii ki. Oran
değişmiyor, %o 1 belki: Milyonda bin yani.
Ancak,
30 yıl önceki 100 kişilik müşteri listeleri, şimdilerde 1-3 bin kişilik oldu.
Yeni kitap takip eden yaşlı müşteri ise, artık kalmadı gibi.
Müşterinin
kütüphanesindeki kitap sayısı 20-30 olarak verilmiş. Türkiye’deki okumuşlar
için bu, 1-2 bin civarında. Raf uzunluğu üzerinden, 1 metrelik raf ortalama 50
kitap eder, prestij kitap değil ama okunacak kitap boyu dediğimiz boy ve
ciltsiz.
100 bin
kitabı geçen koleksiyon, bir kişide var, adını vermeyelim. 1-5 tane, 1-3
kuşaklık kitap koleksiyoneri veya kütüphane sahibi var. Bunlar, söyleşilere
aktarılan sayılar. Aslında, para ve iman gibi, kitabın da kimde olduğu pek
belli olmaz.
Alınan
kitapların % 90-99’u okunmaz. Bin kitaptan fazla kitap okumuş benim kuşaktan
yalnızca 2 kişi tanıdım. Eski kuşaklardan 4 kişi daha biliyorum ama.
1
akademisyenin, 1 kitap kurdunun, ortalama 1 üniversite mezununun, 50 yaşında
kaç kitap okumuş olması gerektiğine ilişkin bir araştırma veya saptama
duymadım. Bence en az bin olmalı ama bunu 2 bine arttırabilirim. 40 yılda her
yıl 25-50 kitap demek. İkincisi, her hafta 1 kitap demek ama bence yine de az,
bilgili bir insan için yani: Yanına her hafta için birer de, hafif kitap
eklenmeli derim, o zaman toplam 4 bin kitap olur.
Akademisyen,
koleksiyoner, bibliyoman, okur, öğrenci, hep farklı kitap-alır tipleri.
Kitap
pahalı bahane değil, 1-2 liraya kitap çok ve sigara 10 lira. Üstelik, bedava
kitap okunan Batılı ve yerli kütüphanelerdeki 1 kitabın yıllık ortalama
okunması 1 yalnızca. Bizde 10 bin, onlarda 10 milyon kitap var halk
kütüphanelerinde.
Sorun,
televizyon seyretmek veya cep telefonunda video seyretmek için kullanılan beyin
etkinliği 0 iken, okumanın beyin etkinliğinin 10 falan olmasında. Nasıl ki
insanlar araba var diye, yürümüyor ve kalp krizinden sapı sapır ölüyorlarsa,
kitap da okumuyorlar ve kültür ölümünden sapır sapır faşizmliyorlar ve
engizisyonluyorlar. Fahrenheit 451 durumu yani.
Midem
dolu ama karnım aç yani.
Kitap
çok ama okunmuyor yani.
Zorla
veya anababa teşviğiyle kimse kitap okumuyor ve okumaz yani. Milyonlarca
kişilik burjuvazimiz var, böyle olmaması gerekirdi yani.
Batı da
okumuyor ama bu bahane değil yani.
Haftada
minimum 2, yılda 100 kitap lütfen yani.
O
kadarını sosyal medyasal video, klip, film veya diziye veriyorlar yani.
Yıl 2018
oldu oluyor ve en az 2028’e kadar böyle ve yerse yani.
Birinci
Cumhuriyet, biraz da bu yüzden battı yani.
İnsanlar,
tüm Dünya’da okuryazarlıktan ümmi kültüre regresyon eyliyor yani.
Yeni Orta
Çağ, biraz da bu demek yani.
Beter
olalım yani.
Nokta.
(8 Ekim 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder