Pazar, Ekim 08, 2017

Türkiye’de Kitap 2012, 2015, 2018

Bir haber:
“Türkiye Yayıncılar Birliği’nin açıkladığı 2012 verilerine göre, Türkiye’de geçen yıl 480 milyon 258 bin kitap basıldı. Kültür Bakanlığı ISBN Ajansı ile Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nden elde edilen bu veriye göre, Türkiye’de yılda kişi başına 6.4 kitap düşüyor. Ancak bu rakam Türkiye’de bir kişinin yılda 6.4 kitap okuduğu anlamına gelmiyor, zira rakamlara Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullara ücretsiz dağıttığı 187 milyon ders kitabı da dahil. 2012’de ayrıca, 42 bin 626 ayrı başlık altında kitap yayımlanırken bunların 15 bin 34’ü edebiyat kitabı (roman, öykü, şiir, ...) olarak kayıtlara geçti. Edebiyatı 14 bin 342 başlıkla toplum bilimleri, 2 bin 726 başlıkla din, 2 bin 664 başlıkla tarih / coğrafya izliyor. 2011’de Türkiye’de 43 bin 200 çeşit kitap yayımlanmış, 493 milyon 469 bin adet kitap üretilmişti. Kişi başına düşen kitap sayısı 6.8’di. Bu veriler göz önüne alındığında, geçen yıla göre yayınlanan kitap çeşidinde % 2; üretilen kitap adedinde ise, % 3 düşüş var. Öte yandan, Kültür Bakanlığı’nın Türkiye genelinde yaptırdığı ‘Okuma Eğilim Araştırması’na göre; bir yıl içinde ortalama okunan kitap adedi beş; evlerde ders kitabı dışında sahip olunan kitap sayısı 28; en çok okunan kitap türü tarihi; kitap satın alanların ise % 53.4’ü kadın .”
Kitap tirajı ortalama 3 bin olduğuna (ve 1 kitap ortalama 3 yıl dolanımda kaldığına) göre, 160 bin küsur çeşit kitap demek bu. Ders kitaplarını çıkarınca, 98 bine düşüyor sayı. 100 bin de sen ona.
Evde tutulan kitap sayısına ikna olmadım. Anneler kitapları çöpe atarlar çünkü.
2015 sayıları ise şöyle:
“Türkiye Yayıncılar Birliği İkinci Başkanı Fahri Aral, 2015 yılına ait Türkiye yayıncılık verilerini açıkladı. Aral’ın konuşmasında aktardığı bilgilere göre 2015 yılında toplam 620 milyon 751 bin 618 adet kitap üretildi.
Bu kitaplar için 384 milyon 54 bin 363 adet bandrol satın alındı.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 2015 yılında, ilk ve orta öğretim öğrencilerine, 236 milyon 697 bin 255 adet ücretsiz ders kitabı dağıttı.
Türkiye İstatistik Kurumu rakamlarına göre, Türkiye’nin nüfusu 77 milyon 695 bin 904. Toplam kitap sayısının nüfusa oranına göre, 2015 yılında kişi başına 8 kitap düştü.
Bu sayılara derinlemesine bakılırsa ortaya şu çıkıyor:
Bağımsız yayıncıların ürettiği kitap adedi, 384 milyon 54 bin 363. Geçen yıl bu rakam 344 milyon 405 bin 399 adetti. Demek ki bağımsız yayıncılar, bu yıl yaklaşık 40 milyon daha fazla kitap yayımladılar.
Ders kitapları çıkarıldığında, ücreti ödenerek alınan, kişi başına kitap sayısı yaklaşık 5. Bu payı Türkiye’de yayın yapan yüzlerce bağımsız yayınevi paylaşıyor.
Yanısıra, TÜİK 2014 yılı verilerine göre bir aile, bütçesinin ancak yüzde 3’ünü eğlence ve kültür harcamalarına ayırabiliyor.
MEB 2015’te, zaman zaman sansür ve bilgi yanlışlarıyla gündeme gelen, 236 milyon 697 bin 255 ücretsiz ders kitabı dağıttı. Bu sayı geçen yıl 216 milyon 698 bin 371 adetti. Buna göre MEB’in ürettirdiği kitap adedi de yaklaşık 20 milyon arttı.”
Parası ödenerek satın alınan kitap sayısı 5 ama ödev verilen kitap sayısı da en az 2. Kitapların en az % 40’ı zorla aldırılıyor yani.
Ders kitabı hariç 383 milyon ediyor. Yine ve hala 100 binin üzerinde. Kitapçı raflarında 300 bin kitap bulanabilecekken, en büyük kitapçıda 20 bin çeşit kitap var, en büyük handikap bu: Orta ve küçük boy yayıncıların kitapları raf yüzü göremiyor, haksız rekabet ve büyük yayıncıların raf kiralama var çünkü. O nedenle, dağıtımcıların depoları milyonlarca kitapla dolu: 3 yıldaki 1 milyarı aşan toplam basımın % 80’i raf yüzü göremiyor. Ortalama 1 depo ise, 1 milyon kitap alır.
İstanbul’da 200 yeni kitapçı var ise, 200 de ikinci el kitapçı var. 2000 gibi de böyleydi ama o zaman sahhaf vardı, şimdi pratikte yok. İkinci el kitapçılar birinci el kitap satıyor epeyidir artık çünkü. Bu mesleğin en eskileri, mezara veya huzurevine doğru gidiyor.
Ortalama 1 ikinci el kitapçıda ise, 5 bin kitap oluyor. Hepsinin vitrininde aynı kitaplar oluyor ve onlara kimse bunları oraya koymasını söylemiyor. O kitaplar, çoğunluk dağıtımcılardan çok ucuza alınmış çoksatar romanlar durumunda.
Müşteri, tek bir kitabın fotoğrafını cep telefonuna yüklemiş, cart diye burnunuza dayıyor.
Kitap bakanlar, okuyanlar, alanlar hala üniversite öğrencisi gençler tabii ki. Oran değişmiyor, %o 1 belki: Milyonda bin yani.
Ancak, 30 yıl önceki 100 kişilik müşteri listeleri, şimdilerde 1-3 bin kişilik oldu. Yeni kitap takip eden yaşlı müşteri ise, artık kalmadı gibi.
Müşterinin kütüphanesindeki kitap sayısı 20-30 olarak verilmiş. Türkiye’deki okumuşlar için bu, 1-2 bin civarında. Raf uzunluğu üzerinden, 1 metrelik raf ortalama 50 kitap eder, prestij kitap değil ama okunacak kitap boyu dediğimiz boy ve ciltsiz.
100 bin kitabı geçen koleksiyon, bir kişide var, adını vermeyelim. 1-5 tane, 1-3 kuşaklık kitap koleksiyoneri veya kütüphane sahibi var. Bunlar, söyleşilere aktarılan sayılar. Aslında, para ve iman gibi, kitabın da kimde olduğu pek belli olmaz.
Alınan kitapların % 90-99’u okunmaz. Bin kitaptan fazla kitap okumuş benim kuşaktan yalnızca 2 kişi tanıdım. Eski kuşaklardan 4 kişi daha biliyorum ama.
1 akademisyenin, 1 kitap kurdunun, ortalama 1 üniversite mezununun, 50 yaşında kaç kitap okumuş olması gerektiğine ilişkin bir araştırma veya saptama duymadım. Bence en az bin olmalı ama bunu 2 bine arttırabilirim. 40 yılda her yıl 25-50 kitap demek. İkincisi, her hafta 1 kitap demek ama bence yine de az, bilgili bir insan için yani: Yanına her hafta için birer de, hafif kitap eklenmeli derim, o zaman toplam 4 bin kitap olur.
Akademisyen, koleksiyoner, bibliyoman, okur, öğrenci, hep farklı kitap-alır tipleri.
Kitap pahalı bahane değil, 1-2 liraya kitap çok ve sigara 10 lira. Üstelik, bedava kitap okunan Batılı ve yerli kütüphanelerdeki 1 kitabın yıllık ortalama okunması 1 yalnızca. Bizde 10 bin, onlarda 10 milyon kitap var halk kütüphanelerinde.
Sorun, televizyon seyretmek veya cep telefonunda video seyretmek için kullanılan beyin etkinliği 0 iken, okumanın beyin etkinliğinin 10 falan olmasında. Nasıl ki insanlar araba var diye, yürümüyor ve kalp krizinden sapı sapır ölüyorlarsa, kitap da okumuyorlar ve kültür ölümünden sapır sapır faşizmliyorlar ve engizisyonluyorlar. Fahrenheit 451 durumu yani.
Midem dolu ama karnım aç yani.
Kitap çok ama okunmuyor yani.
Zorla veya anababa teşviğiyle kimse kitap okumuyor ve okumaz yani. Milyonlarca kişilik burjuvazimiz var, böyle olmaması gerekirdi yani.
Batı da okumuyor ama bu bahane değil yani.
Haftada minimum 2, yılda 100 kitap lütfen yani.
O kadarını sosyal medyasal video, klip, film veya diziye veriyorlar yani.
Yıl 2018 oldu oluyor ve en az 2028’e kadar böyle ve yerse yani.
Birinci Cumhuriyet, biraz da bu yüzden battı yani.
İnsanlar, tüm Dünya’da okuryazarlıktan ümmi kültüre regresyon eyliyor yani.
Yeni Orta Çağ, biraz da bu demek yani.
Beter olalım yani.
Nokta.

(8 Ekim 2017)

Hiç yorum yok: