Çarşamba, Ağustos 30, 2017

1920 İtalya Antifa 0, 2010-2020 Dünya(cık-lar) Antifa 1

Özgün Antifa, 1920’lerde İtalya’daki antifaşist grupların birleşimi imiş. Alman Nazizm, Stalin’in halt yemesi ve adlandırması ile Alman Faşizmi, aslında nasyonel sosyalistler olmakta.
Özgün faşizmin askeri, iktisadi, siyasi, iktisadi yanları var:
Askeri yan, bildiğimiz emperyalizm, bildiğimiz yayılmacılık, bildiğimiz yeni-sömürgecilik. Çünkü İtalya ve Almanya, geç birleştiler ve sömürgeci oldular.
İtalya, Venedik üzerinden Akdeniz ticareti hegemonyasını yeğledi için böyle oldu. Cenova ise, hegemonyayı kaptırınca, Atlas Okyanusu’na ve dolayısıyla Amerikalar’a yöneldi ama İspanya hegemonyası ile: Kristof Kolomb bir İtalyan idi.
İtalya’nın geç emperyalizmi, Libya ile Osmanlı’yı vurdu. Bir de Etiyopya, önemsiz bulunduğundan ona bırakıldı.
Almanya ise, daha 19. Yüzyıl’da bile, Pasifik’e kadar gitti. Bugünkü argo tabir Kanakça, Pasifik yerlilerinin Almanca’sı imiş aslında.
İktisadi yan, Krupp faşizmi olmakta, İtalyan korporatizmi değil. Şimdiler de, asgari ücretin üçte birine çalıştırılan göçmenler, mezarda emeklilik ve silinen diğer emekçi hakları olmakta.
Siyasi ise, Hitler’in ve Mussolini’nin partileri. Hitler’i 1936’da iktidara birleşemeyen sosyalistler ve komünistler taşıdı: Devrim için birbirlerini yerlerken, Hitler onları yedi ve epeyi komünist ve sosyalist toplama kamplarında öldü.
2. Dünya Savaşı sonrasında ise; 3. Dünya tipi faşizmler, Amerikalar faşizmleri, alaturka faşizm, vd geldi.
Amerikalar faşizmleri, ABD’nin beslediği ve Almanya’dan kaçan eski Naziler eliyle, askeri diktatörlük üzerinden işledi.
Alaturka faşizm, 3 darbe ile işledi. Sonunda da, 3 liberalizme dönüştü.
2017 anti-faşizmi; ülkesel olsun, kürel olsun, pilini bitiren neo-global neo-liberal 1980 dalgasına her yönüyle karşı(t) olmak durumunda. En azından, pratik yönden.
Şerh: 1968’liler ve 1978’liler, tüm Dünya’da ve bizde de, dönek liboşlar oldular çoğunluk. Onların çocukları ve torunları ise, tüketici manyağı olup çıktılar.
ABD Antifa’sı, o türden insanlar tarafından kurulmuş ama artık pasta bittiği için, pasta vermeyen sistemin içine eden bir skandalizm ve dekadantizm biçiminde oluşmuş.
AB Antifa’ları ise, göçmenlere karşı ırkçılık yapan, Neo-Naziler’e, ‘skinhead’lere karşı eylem içinde. Ancak, bunu sosyalistler, yeşiller, vd yapmakta zaten. Onları ayırıcı özelliği; şiddet, aşırı şiddet.
Sonuçta; bilgisayar oyunlarıyla ve televizyon dizileri / filmleriyle onyıllardır tümden şiddet öğrenmiş kuşaklardan söz ediyoruz burada. Ancak onlar, bu şiddeti oyun sanıyorlar, içlerinden bazıları öldürdükleri canlanmayınca, durumu kavrayamıyor örneğin.
Gelelim bizim teorik bazımıza:
Askeri açıdan:
Türkiye emperyalist olmazsa, parçalanır, tezimizi 15 yıldır yazageliyoruz. Tersini veya düzünü savunmuyoruz.
Bu da, kendi her tür askeri malzememizi, kendimizin üretmesi demek ama 2017 itibarıyla Türkiye, 1987 teknolojisinde falan.
2015 ertesinde ise, 3 ülkeye asker göndererek, bu konuda atakğa geçti AKP. Sonunu hep birlikte göreceğiz. 2015-2017’yi, ders alınacak ve nötr sonuçta örnek olarak sayıyoruz.
Ne olursa olsun, Kürtler kopsa da, CHP başa geçse de, asıl faşizm gelse de, emperyalizm çizgisinder geriye pek dönülmeyeceği kanısındayız, çünkü sonunda ordu asıl ve bir dış savaş hedefi ve nedeni buldu. Malumunuz ülkeyi kurtarmayı pek severler generallerimiz.
İktisadi açıdan:
Ekonomik küçülme ve 1,5 trilyon borcu azaltma  gerekli. Ayda bin lira olan harcamanın, üçte bire düşebilmesi demek bu ve bu denenirse, sonucun ne olacağını şimdiden biliyoruz: Halk isyanı.
Siyasi açıdan:
Türkiye’nin TİP gibi bir gerçek sol partiye gereksinim var. TBMM’deki 4 parti de sağ ama.
Anti-nasyonalizm gerek ama 100 halklı Türkiye, parçalanma sorunu yaşıyor. Anti-nasyonalizm olmadan ise, anti-faşizm pek mümkün değil. Bu ilke de, rafa kaldırılabilecek veya üzerine tül örtülebilecek bir ilke değil.
Göçmen düşmanlığı karşıtlığı, pratikte pek mümkün görünmüyor. Türkiye’deki 3 milyon Suriyeli’nin kısa dönemli etkileri belli oldu: Türkiye yeniden ümmi bir kültüre sahip oldu örneğin ve bu da AKP’nin işine geliyor, çünkü eğitimsizlerden oy alıyor. Sosyal medyada çok ciddi bir Arap düşmanlığı oluştu çoktan.
Şiddet soru kipi, hep soru kipi. Sistemin şiddetle bile düzelmeyeceği (restorasyon / reformasyon) ortada. Kopma noktası çoktan geçildi çünkü.
Barış içinde birarada yaşama soru kipi: Adorno’nun negatif diyalektiği var ortada.
Kitleseverlik veya halk düşmanlığı, toptan çözümsüzlükte. Kitleseverlik, reel sosyalizm battığı için açmazda. Halk düşmanlığı, reel olamadığı için açmazda.
Şerh: Biz, şimdiki ve buradaki anti-faşizmin fenomen izdüşümünün 0 öğeli boş küme olabileceği savındayız. Katastrof Teorisi, birinci dereceden katastrof eğrisini, yani tek parametrelilik durumunun böyle olabileceğini imliyor, çünkü sabit bir sayının türevi 0, o sayı ne olursa olsun böyle.
Kalıyor geriye; sürekli gözlem, yeni kuram-model, neo-entellektüel astandart nekrografisi ve İsa’nın yaptığı gibi, kendini kitle için feda etmeyip, yaşayıp, gözleyip, tarihe ve geleceğe not düşen biri olma durumu.
Bizce, anti-faşizm bu şimdi ve burada, 2001’den beridir böyle ve şimdilik 2050’ye kadar böyle sürecek gibi görünüyor.
Dünya’yı yıkmaya gerek yok, hegemonlar ve kitle onu birlikte yok etti bile. Ölümden önce bir yaşam gerçekten yok yani.
Su, gıda, enerji, ekonomi, nüfus global krizleri, önümüzdeki 80 yıl için kapıda. Kazara birkaçı birden vurursa, tüm Dünya çöker, aslına bakılırsa tarih çöktü bile, çünkü 2000-2200 arası Dünya Sistemi tarafından genel bir çöküş dönemi olarak tanımlandı çoktan.
Geriye kalıyor sanat. Geriye kalıyor Bosch, Bruegel, Dürer. Özellikle de, Yaşlı Bruegel’in kültürolojik kayıtları.
Bizce, asıl kuramsal-uygulamasal anti-faşizm şu an için burada yoğunlaştı, tıpkı engizisyon ve Orta Çağ antitezi olan rönesansların burada yoğunlaştığı gibi.
İsteyen kabul, isteyen red eder.
Adımız Hıdır, elimizden gelen budur.

(28 Ağustos 2017)

Hiç yorum yok: