Cuma, Ağustos 25, 2017

Fikret Başkaya Değillemesi: Alaturka Şeriat Soslu Neo-Faşizm Değil, Global Engizisyon-Faşizm Birleşiği

Yazının başlığı şu:
“Şeriat soslu neo-faşist tırmanışı durdurmak!”
Gelelim teknik hatalara:
AKP şeriatı bile beceremedi ama onun silahlandırdığı ayaktakımı, dinsel açıdan her zaman engizitördü, yani katl-i vacip kullanırdı. Ama bu, ‘birini kral yapmışlar, babasını astırmış’ türünden bir lümpen dincilikti hep.
Şeriatçı deyince, IŞİD’i anlıyoruz: Onlar, ayakkabı kutusunda para götürmüyorlar.
Engizisyon deyince, tıpkı 4 rönesans gibi, 4 ayrı zaman ve 4 ayrı Avrupa mekanını anlıyoruz:
1054’te Fransa’da Aristo metinlerinin yasaklanmasıyla başlayan birincisi gibi.
Hristiyanlık’taki katl-i vacipleri anlıyoruz. Hatta aforozu da anlıyoruz, Dünya’nın döndüğünü ileri süren birinin aforoz edilmeye kalkılmasını yani. Papa’nın bugün bile var olan monarşik-fatal otoritesini yani.
Sonuncu engizisyon olan İspanya 1492, yeniden fetih ile birleşti. Müslüman tasfiyesi ve mallara el koyma ile doruk yaptı. Beğenmediklerinin mallarına el koymak için, onu kafir ilan ettiler.
Bu, Naziler’in zengin Musevi mallarına el koyması gibi değil. Çünkü, Hristiyan İspanyollar da kafir ilan edildi ve o Museviler’in hiçbiri Alman değildi. Hazarlar zamanında Musevi olmuş, Türk geni de içeren, Doğu Avrupa halkları melezleriydi. Almanya henüz 1. Reich’ı kurmamıştı yani.
2’sinin ortak noktası, kriterlerinin gerçekçi olmaması ama mutlak olması ile bulunabilir. AB halklarının hiçbiri safkan halk değil, başta Almanlar. Yoksa, hem sarıkafa, hem karakafa Alman olamazdı.
4 yerzamandaki engizisyonun Hristiyanlık tanımı ise, İncil’lerdeki ile ilgisizdi. Katoliklik ve papalık, Roma adını yaratan Roma’nın batışından çok sonra oluşmuş ve güçlenmiş kurumlar. Çekya civarı 1000’de, Finlandiya civarı 1300’da Hristiyan oldu örneğin. O günkü Katoliklik ile bugünkü arasında ayrımlar vardı, Asya katoliklerinin hala Papa’ya tam bağlı olmaması gibi.
Başkaya’nın sözünü ettiği şeriatçılık, 1980 ertesindeki petrol sömürüsünün bir sonucu geri tepme. ABD nedense, Araplar’ın canını yakmaya ve onları tarihe gömmeye karar verdi. AKP-Erdoğan da, o projenin üzerine alınmış bir uzantısı yalnızca.
Faşizm ise, asıl İtalyan / Alman faşizminden farklı olarak, AB ülkelerinde % 20’ye varan göçmenleri yarattığı bir tepki, çünkü onlar ülkesel asgari ücretin yarısına çalışabiliyorlar.
Bizdeki durumu yükselten de, 2015 ertesinde Erdoğan’ın özüne dönerek, eski milliyetçi-şeriatçı çizgisine geri dönmesi.
AKP, göstere göstere önce Erbakan’ı, sonra da MHP’yi tasfiye etti ve rakipsiz kaldı. CHP’nin bu 2’sine karşı tezleri yok, tam tersine kalkıp, MHP’nin cumhurbaşkanı adayını desteklediler.
Erdoğan, artık tek partili meclis istiyor.
Yapabilir mi?
Belki.
Yine de, hem alaturka faşizm, hem alaturka engizisyon çakmanın çakması durumda. Çünkü 15 yıllık iktidar süreci, AKP’nin tüm politik gücünü aldı.
Geçelim Başkaya tezlerine:
“CHP'nin ve HDP'nin parlamentodan çekilip, sahaya inmeleri, kendi dışlarındaki muhalefetle birlikte mücadele yürütmeleri gerekiyor. Tabii CHP'nin Kürt fobisinden arınması şartıyla...”
Ha ha ha… HDP’nin halk savaşının nasıl geri teptiğini gördük, bugünü yaratan biraz da o süreçtir.
Ayrıca, o halk savaşı denilen şey sıkar epeyi: 1970’lerde 1968’lilerde ve 1978’lilerde gördük o yolları. ‘Devrimcinin Filistin Günlüğü’nü okuyun, anlarsınız.
“Faşizm bir bunalım rejimidir.”
Demokrasi de bir bunalım rejimidir. Nolcek yani?
Kral sıktı sıktı boğazları, geldi cumhuriyet, denendi demokrasi. Sonra da, devrimin çocukları birbirini yediler ve yeniden döndüler krallığa, o da olmadı geçtiler diktatörlüğe.
Almanya, genel paylaşımda ilk atağını yaptı, yenildi. Yenenler, iliğini sömürdüler ve Almanya faşist oldu ama hem sosyalistler, hem komünistler sayesinde. Açın, Almanya seçimleri 1919-1936 sonuçlarına bir bakın.
“Faşizmi kurumsallaştırıp-kalıcılaştırmayı başarabilecekler mi?”
Hayır. Çünkü faşizm, tıpkı demokrasi gibi, devletin bir fazıdır yalnızca, gelir ve gider. 5 bin yıllık devlet tarihi ve Dünya Sistemi, tarihin bir tam gırtlak sıkma ve üstüne halk isyanı ve ortalık düzenlenmesi ile dolu olduğunu gösteriyor.
Yani, AKP’yi gönderecekler, çakma sosyal demokrat CHP gelecek. Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü ve adalet platformu bundandır, sufle aldı yani.
“Sermayenin (mülk sahibi sınıfların) tavrına gelirsek, büyük sermaye AKP’nin bağnaz neo-liberal politikalarından son derecede memnun ama hukukun by-pass edilmesinden ve şeriatçı tırmanıştan da ‘tedirgin’…”
Yahu adamlar, çoktan İzmir’e veya yurtdışına tüydü bile: %o 1 desen, 80 bin kişi asıl zengin eder, onlar tüydü yani . Tüsiad, Tümsiad ve Müsiad kendini işlevsizleştirdi çoktan, çünkü üçte birlik Arap yevmiyesini hepsi çok seviyor. Bakan, kalkıp bunu açıkça söyledi de.
“Neo-faşist kampın diğer bileşenleri, MHP, Ergenekoncular ve ulusalcılar, (ki, bunların ortak paydasında Kürt düşmanlığı vardır) hatırı sayılır bir kitle tabanına sahip değil. Dolayısıyla AKP’den ayrı bir varlık göstermeleri mümkün değil…”
Bir kez daha ha ha ha: CHP seçmenine atılan boka bak.
“Böylesi bir durum söz konusuyken ve hukuk sıfırlanmışken, artık hukuk alanında, verili çerçeve dahilinde mücadele yürütmenin, başka türlü söylersek, sistem içi mücadelenin bir kıymet-i harbiyesi yok.”
İyi de, hiçbir zaman bu mümkün değildi ki zaten. Daha önce, aklın neredeydi o zaman?
Seçimle devrim yapılmaz moruk bilader: 228 yıldır da yapılamadı.
Ulus-devlet devreden çıktı. Şimdi ümmete yükleniyorlar, o da ellerinde patlayacak.
Olacak sana lümpen kargaşa. Halk, her zaman halk ayaklanması yapmaz. Yapanları da, Başkaya’nın dahil olduğunu düşündüğüm kadrodan komünistler de sevmez zaten: Kronstadt 1921 ve Ukrayna-Makhno 1920 gibi. Ezer Lenin, Stalin, Troçki amcaları onları.
Fetret Devri vardı, beylikler devri vardı.
İt ürür, kervan yürür yani.
Bu kadar eksik bilgi ve eksik zekalı aydıncık ile yine iyi durumdayız yani.

(21 Ağustos 2017)

Hiç yorum yok: