Yazının
başlığı şu:
“Şeriat
soslu neo-faşist tırmanışı durdurmak!”
Gelelim
teknik hatalara:
AKP
şeriatı bile beceremedi ama onun silahlandırdığı ayaktakımı, dinsel açıdan her
zaman engizitördü, yani katl-i vacip kullanırdı. Ama bu, ‘birini kral
yapmışlar, babasını astırmış’ türünden bir lümpen dincilikti hep.
Şeriatçı
deyince, IŞİD’i anlıyoruz: Onlar, ayakkabı kutusunda para götürmüyorlar.
Engizisyon
deyince, tıpkı 4 rönesans gibi, 4 ayrı zaman ve 4 ayrı Avrupa mekanını
anlıyoruz:
1054’te
Fransa’da Aristo metinlerinin yasaklanmasıyla başlayan birincisi gibi.
Hristiyanlık’taki
katl-i vacipleri anlıyoruz. Hatta aforozu da anlıyoruz, Dünya’nın döndüğünü
ileri süren birinin aforoz edilmeye kalkılmasını yani. Papa’nın bugün bile var
olan monarşik-fatal otoritesini yani.
Sonuncu
engizisyon olan İspanya 1492, yeniden fetih ile birleşti. Müslüman tasfiyesi ve
mallara el koyma ile doruk yaptı. Beğenmediklerinin mallarına el koymak için,
onu kafir ilan ettiler.
Bu,
Naziler’in zengin Musevi mallarına el koyması gibi değil. Çünkü, Hristiyan
İspanyollar da kafir ilan edildi ve o Museviler’in hiçbiri Alman değildi.
Hazarlar zamanında Musevi olmuş, Türk geni de içeren, Doğu Avrupa halkları
melezleriydi. Almanya henüz 1. Reich’ı kurmamıştı yani.
2’sinin
ortak noktası, kriterlerinin gerçekçi
olmaması ama mutlak olması ile bulunabilir. AB halklarının hiçbiri safkan
halk değil, başta Almanlar. Yoksa, hem sarıkafa, hem karakafa Alman olamazdı.
4
yerzamandaki engizisyonun Hristiyanlık tanımı ise, İncil’lerdeki ile ilgisizdi.
Katoliklik ve papalık, Roma adını yaratan Roma’nın batışından çok sonra oluşmuş
ve güçlenmiş kurumlar. Çekya civarı 1000’de, Finlandiya civarı 1300’da
Hristiyan oldu örneğin. O günkü Katoliklik ile bugünkü arasında ayrımlar vardı,
Asya katoliklerinin hala Papa’ya tam bağlı olmaması gibi.
Başkaya’nın
sözünü ettiği şeriatçılık, 1980 ertesindeki petrol sömürüsünün bir sonucu geri
tepme. ABD nedense, Araplar’ın canını yakmaya ve onları tarihe gömmeye karar
verdi. AKP-Erdoğan da, o projenin üzerine alınmış bir uzantısı yalnızca.
Faşizm
ise, asıl İtalyan / Alman faşizminden farklı olarak, AB ülkelerinde % 20’ye
varan göçmenleri yarattığı bir tepki, çünkü onlar ülkesel asgari ücretin yarısına çalışabiliyorlar.
Bizdeki
durumu yükselten de, 2015 ertesinde Erdoğan’ın özüne dönerek, eski
milliyetçi-şeriatçı çizgisine geri dönmesi.
AKP,
göstere göstere önce Erbakan’ı, sonra da MHP’yi tasfiye etti ve rakipsiz kaldı.
CHP’nin bu 2’sine karşı tezleri yok, tam tersine kalkıp, MHP’nin cumhurbaşkanı
adayını desteklediler.
Erdoğan,
artık tek partili meclis istiyor.
Yapabilir
mi?
Belki.
Yine de,
hem alaturka faşizm, hem alaturka engizisyon çakmanın çakması durumda. Çünkü 15 yıllık iktidar süreci, AKP’nin
tüm politik gücünü aldı.
Geçelim
Başkaya tezlerine:
“CHP'nin
ve HDP'nin parlamentodan çekilip, sahaya inmeleri, kendi dışlarındaki
muhalefetle birlikte mücadele yürütmeleri gerekiyor. Tabii CHP'nin Kürt
fobisinden arınması şartıyla...”
Ha ha
ha… HDP’nin halk savaşının nasıl geri teptiğini gördük, bugünü yaratan biraz da
o süreçtir.
Ayrıca,
o halk savaşı denilen şey sıkar epeyi: 1970’lerde 1968’lilerde ve 1978’lilerde
gördük o yolları. ‘Devrimcinin Filistin Günlüğü’nü okuyun, anlarsınız.
“Faşizm
bir bunalım rejimidir.”
Demokrasi
de bir bunalım rejimidir. Nolcek yani?
Kral sıktı
sıktı boğazları, geldi cumhuriyet, denendi demokrasi. Sonra da, devrimin
çocukları birbirini yediler ve yeniden döndüler krallığa, o da olmadı geçtiler
diktatörlüğe.
Almanya,
genel paylaşımda ilk atağını yaptı,
yenildi. Yenenler, iliğini sömürdüler ve Almanya faşist oldu ama hem
sosyalistler, hem komünistler sayesinde. Açın, Almanya seçimleri 1919-1936
sonuçlarına bir bakın.
“Faşizmi
kurumsallaştırıp-kalıcılaştırmayı başarabilecekler mi?”
Hayır.
Çünkü faşizm, tıpkı demokrasi gibi, devletin bir fazıdır yalnızca, gelir ve
gider. 5 bin yıllık devlet tarihi ve Dünya Sistemi, tarihin bir tam gırtlak
sıkma ve üstüne halk isyanı ve ortalık düzenlenmesi ile dolu olduğunu
gösteriyor.
Yani,
AKP’yi gönderecekler, çakma sosyal demokrat CHP gelecek. Kılıçdaroğlu’nun
yürüyüşü ve adalet platformu bundandır, sufle aldı yani.
“Sermayenin
(mülk sahibi sınıfların) tavrına gelirsek, büyük sermaye AKP’nin bağnaz neo-liberal
politikalarından son derecede memnun ama hukukun by-pass edilmesinden ve şeriatçı
tırmanıştan da ‘tedirgin’…”
Yahu
adamlar, çoktan İzmir’e veya yurtdışına tüydü bile: %o 1 desen, 80 bin kişi
asıl zengin eder, onlar tüydü yani . Tüsiad, Tümsiad ve Müsiad kendini
işlevsizleştirdi çoktan, çünkü üçte
birlik Arap yevmiyesini hepsi çok seviyor. Bakan, kalkıp bunu açıkça
söyledi de.
“Neo-faşist
kampın diğer bileşenleri, MHP, Ergenekoncular ve ulusalcılar, (ki, bunların
ortak paydasında Kürt düşmanlığı vardır) hatırı sayılır bir kitle tabanına
sahip değil. Dolayısıyla AKP’den ayrı bir varlık göstermeleri mümkün değil…”
Bir kez
daha ha ha ha: CHP seçmenine atılan boka bak.
“Böylesi
bir durum söz konusuyken ve hukuk sıfırlanmışken, artık hukuk alanında, verili
çerçeve dahilinde mücadele yürütmenin, başka türlü söylersek, sistem içi
mücadelenin bir kıymet-i harbiyesi yok.”
İyi de,
hiçbir zaman bu mümkün değildi ki zaten. Daha önce, aklın neredeydi o zaman?
Seçimle devrim yapılmaz moruk bilader: 228 yıldır da
yapılamadı.
Ulus-devlet
devreden çıktı. Şimdi ümmete yükleniyorlar, o da ellerinde patlayacak.
Olacak
sana lümpen kargaşa. Halk, her zaman halk ayaklanması yapmaz. Yapanları da,
Başkaya’nın dahil olduğunu düşündüğüm kadrodan komünistler de sevmez zaten:
Kronstadt 1921 ve Ukrayna-Makhno 1920 gibi. Ezer Lenin, Stalin, Troçki amcaları
onları.
Fetret
Devri vardı, beylikler devri vardı.
İt ürür,
kervan yürür yani.
Bu kadar eksik bilgi ve eksik zekalı aydıncık ile yine iyi durumdayız yani.
(21 Ağustos 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder