Çarşamba, Ağustos 30, 2017

Fikret Başkaya İçin Bu Kez Soru Kipi

Kendisi bu kez şöyle demiş:
“Fikret Başkaya, siyasal ‘Siyasal İslam’ın bir dalga kıran işlevi görmek üzere peydahlandığını ve sahaya sürüldüğünü söylerken şöyle devam ediyor: “İslam dünyasında da ilerici, seküler /sol / ulusçu, anti-siyonist hareketlerin önü kesilmek isteniyordu. Dinci gericilik, yükselen o dalgayı kırma işlevine koşuldu ama artık bundan sonra bir işe yaraması pek mümkün değil.””
Aşağı yukarı aynı düşündeyim ama aşağı yukarı, tam değil yani.
1960 darbesi, nedense Türkiye’de sola kapı açmış sayılır solcular ve sağcılar tarafından. 1960 darbesiyle, 1960 3. Dünya sanayileşmesi, kentleşmesi, sömürgecilin bitmesi, (örneğin, 2. Dünya Savaşı ertesinde yeni kuşakların üzerindeki muhafazakar-ailesel denetimin sıfırlanması gibi) 1968 ‘proto-‘su olan global süreçler’in Türkiye’deki olayları yarattığı unutulur hep. Ayrıca, TİP’i ilk sol akım saymak da gereksiz, orada kapı gibi birkaç aşamalı TKP geleneği vardı (o zamanlar için) 40 yıllık. Dolayısıyla, 1960 darbesi de, gerici bir askeri darbe idi hepi topu, atmadığı taşla bir kuş vurmuş olabilir.
Asıl İslamcılık olgusunu ise, 1980 güvenceledi ama yine gözden kaçan biçimde, Evren-öncesi-sırası-sonrası-sayesi Özal ile, neo-liberalizme eklemlenen Özal ile, liberalizme eklemlenmeyen Demirel’e ve Erbakan’a antitez kılınan Özal ile. Evren, MDP için seçimden önceki son gece bir açıklama yaparak kendi aleyhine tüy dikti ama artık bunu bilerek yaptığı kanısındayım, çünkü Sunalp ‘yaktın beni Evren’ demişti.
Yani Başkaya, Erdoğan’ın da üstlendiği (sıfırıncı liberal) Menderes ve Özal ardıllığının, Türkiye’ye bir türlü kaşkallanamayan liberalizmin köküne kadar sokulması olduğunu, asıl derdin bu olduğunu, global projenin liberalliği dinci-muhafazakarlara yıktığını görememiş ve söyleyememiş. Ve artı, o liberalizmin yeni momenti olan biçimde, Dünya’da da artık hem dinci, hem uç milliyetçi akımların bol olduğunu da, engizisyon-faşizm eşlenikliğinin Yeni Orta Çağ’da globalleştiğini de.
‘Seküler’, ‘ulusçu’, ‘sol’ terimleri, peşpeşe getirilince, çok sakat olmuş. Ancak:
Bir: Ordunun bile asla ve kata tam laik falan olmadığı. Laikliğin kentli kesimce oldukça yanlış anlaşıldığı, Başkaya’nın kendisinin dahil kimsenin, halk tipi / mahalle baskısı tipi çakma inançlılık sürecinin 60 yıldır aynı olduğunu göremediği gibi bir durum var. Keza, önce köylü halkın, sonra taşralı halkın, yani 2 büyük kitle demografik kesimimin hegemonyasının kubur ve kabir olduğu da. Başkaya gibi bir solcunun ağzından, kitle genelde faşisttir ve engizizitördür zaten, diye bir geçerli tez duyamayacağımızı biliyoruz ama gerçek de bu ne yazık ki. Dolayısıyla laik sistem, dincilikten adam asar, çünkü Menderes dönemi (adları terimleşmiş olan) Ticaniler ve abuk subuk tarikatlar silsilesi hep süregelen bir kesim idi ve onlar için laikin katl-i vaciptir.
İki: Sol deyince ne?: Sosyal demokrat mı, sosyalist mi, komünist mi? Kendisi ne ve altbirim olarak hangisinin hangisi? Kürt sempatizanı (faşizme karşı aşağılık kompleksi taşıyan) bir sol olmayacağını hala kavrayamadı mı bu adam?
Üç: Nasyonalist mi, ulusçu mu, ulusalcı mı, Kemalist mi? Yine, hangisinin hangisi? Transnasyonalizm neo-faşizmi’ni gördü mü veya okudu mu kendisi acaba?
Anti-siyonizm ayrı konu: İsrail devleti, anayasasıyla faşist ve engizitör bir devletken ve milyonlarca kişiye karşı insanlık ve savaş suçu işlemişken, konu Uluslararası Ceza Mahkemesi konusudur artık. Ama bu, İsrail’in başarılı bir askeri oluşum olduğunu ve Ortadoğu’da 70 yıldır taşıma suyla savaşı başardığını görmemize engel değil ve bu sorunun çözümü yalnız ve yalnızca askeridir, atom bombasıyla bile olsa. Yine de Başkaya, İsrail’e atom bombasını bir sosyalistin, (Fransalı) Mitterand’ın verdiğini de bilmek ve açıkça söylemek zorundadır.
Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği deliğe:
Diyor ki kendisi:
İslamcılık komünizmi durduramayacak, yani komünizm İslamcılık’ı durduracak. Peki SSCB ve SBKP, kendi içinde ve Ortadoğu ülkelerinde 1945-1990 arasında ne yaptı? Bunu mu, tersini mi, bir onu bir bunu mu?
FKÖ, PKK, HDP islamcılaşmışken ve kendisi eskiden FKÖ ve yenide bağımsız Kürt oluşumlarına olumlu bakarken, bunu rahatça nasıl söyleyebilecek acaba?
Hemen 1980 öncesinde, en güçlü dönemlerinde tüm sol oluşumlar, 40 hiziple binde bir oranla 40 bin kişi iken, bunu nasıl söyleyebiliyor acaba? Neye güveniyor?
‘Occupy Wall Street’ veya ‘% 1’ varken ve bunlar çook güçsüz iken, AB’de sağ paritler yükselmişken, ‘Antifa’ bile faşist bir oluşum iken, Dünya’da neye güveniyor acaba? SSCB de kalmadı ki. Putin’e mi güveniyor yoksa? Kuzey Kore’ye mi?
Ama artı, tüm bunları yazdıktan sonra, bir de şunu soruyorum ortalığa:
Bu adam, bunların zerresini düşünemeyecek kadar eksik beyinli mi?

(30 Ağustos 2017)

Hiç yorum yok: