Salı, Ağustos 01, 2017

Kafka, Fassbinder, Ben

Kafka’nın kültürel dedem olduğunu, Fassinder’in kültürel babam olduğunu, her ikisinin de yaşamımı kurtardığını yazmıştım.
İkisinin de erken ölmesi bana, uzun yaşamayı öğretti, bu doğru ama asıl hassas noktalar ayrı şeyler:
Bir: Kafka’nın ‘seçim yoktur’unu ben, ‘ölebildiğin kadar ölüp, yaşama avans kazanırsın, sonra geriye dönüşsüz / tersinmez ölüme geldiğin noktada geri dönersin ve yaşarsın ama bu kez edindiğin bilgi ve deneyimler, senin ölmemeni sağlar.
(Bunu, şu andan önce de, böyle aynen dilegetirebileceğimden şu anda kuşku duydum.)
İki: Fassbinder’in ‘herşeye başkaldırıyorum’unu evetledim ama bunu çaktırmadan ve afişe etmeden yaptım. Örneğin, 20 yıl askerlikten kaçtım ama kalkıp da, vicdanı retçi olup da, hapse girmedim.
Üç: Tabii, bir de onların hatalarını üzerinden onlara uyguladığım birçok negasyon var:
Kafka’nın püritenliğini değilledim. 20 kadınla birlikte oldum.
Fassbinder’in Schygulla’sının kendi annesine tıpatıp benzemesini değilledim. 20 kadının 20’si de anneme benzemeyemezdi zaten, hepsi birbirine beş benzemezdi zaten.
Tabii ki bunların ve diğerlerinin hepsi birarada beni sağ bırakmaya yetmeyebilirdi, çünkü ölebilecek ve kopabilecek çok an’a (zaman birimine) ve çok noktaya geldim. Yaşamcıl hakem molası da çok aldım.
Yine de, tüm bunları sanırım ilk kez böyle yazdım ve/ya yazabildim.
Dipnot: Güzellemeler, Dikmeler, Negasyonlar kitapları da, daha çok Türk olanları olmak üzere, diğer eserlerini ve yaşamlarını değillediğim insanlar hakkındaki notlamalardı.
Sonul ve çıkış olarak not:

Artık, kendimi değilleyerek ve yeniden / aşırı yorumlayarak sağ kalabiliyorum ki bu, bana feci ironik görünüyor.

Hiç yorum yok: