Cumartesi, Ağustos 12, 2017

‘Devrimcinin Filistin Günlüğü 1968-1975’ Üzerine Dağınık Notlar

Bu notlar dağınık olacak, çünkü kitap düz sırayla baştan sona okunmuyor tarafımdan. Okunabilirliğini sınamak için sayfalarda gezinirken, Arafat’ın kendisine sosyalist denmesini bile kabul etmediğini öğrendim ve Halid Özkul’un adının birden çok kez dizinde yer aldığını gördüm. Konuyla ilgili ilk okuduğum kitap onunkidir. Tıpkı TKP’liler gibi bu Filistin yolcuları da, bugüne kadar hep susmuşlardı. E tabii, gerisi çorap söküğü gibi gelecek.
Kitap, formatına çok uyan biçimde, elden geldiğince kronoljik sıraya konmuş ve ayrıntılar ayıklanmış ki kitaptüaki içerikte hala gereksiz çok şey var. Ancak, bir Musevi’nin müstakbel İsrail’de 1946’da İngilizler’e kafa tutmak için, 45’i gayrımusevi, 45’i musevi 90 kişiyi havaya uçurarak öldürmesi olayı yok. Bu olay, otomatikman Filistin terörizmini doğrular olmakta. Keza, Seferadlar’ı karşı İsrail’deki Eşkenaz ırkçılığı da öyle ki o nedenle 1955 gibi oraya giden 50 bin Seferad Türkiye’ye geri dönmüş ve yeniden İsrail’e döndürülmüştü (kaynak: Encyclopedia Judaica).
Zamanında ‘Eski Tüfekler’in ve sarı defterlerin inkarla ve aşağılamayla karşılanarak TKP’ye yaptığını, bu kitap da Türkiye tarihinin çok özel bir demografik grubuna yapmış. Eğer, dün  bu ülkede silahlı mücadele olabilmişse ve hala az da olsa olabiliyorsa, bu dedeler ile mümkün oldu bu. Silahlı mücadeleye tümüyle karşı olan biri olmama karşın, kendilerine saygı duyuyorum, tıpkı müslüman canlı bombacıların canlarından vazgeçebilmelerine saygı duyduğu gibi. Tabii bir de bu anlatılanlar, benzeri olaylara melokomik düzeyde yaklaşan Murat Bjeduğ’u, komik bir eksi bilgili + eksi zekalı durumuna yerleştiriyor.
2010 gibi hala yaşayan ve konuşan 83 kadar kişiye karşılık, ölenler listesinde 38 kadar kişi vardı. (Not: tam liste kimsede yokmuş.) Bir gün gelip, onların arşivlerdeki söyleşileri de yayınlanacak ve özel-sözlü bir tarih bölümü daha tamamlanmış olacak. Ancak, bir anti-reel sosyalist olarak SSCB arşivlerinin nesnelliğine güvenirim ama bir ateist olarak FKÖ’nünkilere değil, çünkü İran tipindeyken, SSCB tipi görünmeyi seçen takıyyecilerden söz ediliyor burada, en başta da Arafat’tan. Böyle insanlar doğruyu saklarlar.
Aranot: Aralarda okuduğum, 1970’lerdeki Mustafa Barzani hakkındaki saptamaları, keşke o zaman herkes okuyabilseymiş: Kürtler’in tüm zihin-ideoloji aksaklıkları daha o zaman belliymiş. Unutmayalım, TİP’i MDD değil, Kürtçülük kapattırdı. Bugün bile (hem de o zaman sağ olup, bu kitaptakileri en azından rakı sofralarında dinleyebilmiş ve hala sağ-mücadelede olanlar dahil olmak üzere) aynı hata sürdürülüyor. Kısacası: Şu anki momente tıpatıp uyan saptama: Türkler, Kürtler’e ve Araplar’a güvenmemeli ve toplamda diğer 5 ters ve düz ikili tersleri de.
Hazin-elim bir saptama. TC vatandaşı zihni çalışanların, zamanlarının ruhuna uygun eksiklikleri var. Bu, 1900-1950 doğumlular için nafile-beyhude olmak idi. 1960 sonrası sol cenah ve 1950-1975 içinse bu, yaşadıklarından ve okuduklarından kümülatif hiçbirşey öğrenemek olmuş ki bunu Semih Dinç için yazdım. 1975-2005 doğumlu olanlar ise, ezeli-ebedi ergen, pedokrasi hegemonu (yani çocukluklarında anababalarını yönetmiş), eksi zekalı ve eksi bilgili, hayırdan anlamayan silsilesindeler. 2005 sonrasında akışın değişip değişmediğini ve değişip değişmeyeceğini önümüzdeki 10-20 yılda göreceğiz. 105 yıllık bir dönemden ve 5-7 kuşaktan söz ediyorum. İşte o nedenle, tarih tekerrür edebiliyor.
Dinç, savaş ve terör kuramları da çıkarsayabilmeliydi kendi anlattıklarından. Tamam, temelde eylem adamı olmuş ama tarihsel olayları görecek kadar uzun yaşamış ama FKÖ / El Fetih çizgisinin, henüz 1970’te 2010’daki gibi olduğunu kavrayamamış. Hiç olmazsa, Çakal Carlos – FKÖ / El Fetih / El Kaide 2001’ini anlayabilmeliydi. Bu, aynen 1970’de de böyleymiş savındayız. Carlos da, Arafat gibi, en azından eylemci olarak, klasik marksist çizgiden epeyi uzakta ve terörden para kazanmış tek terörist konumunda, artı Leyla Halid ile o dönemin idolü ve ikonu, artı hala sağ ve onu o yoldaşları Fransa’ya sattılar. Filistinliler’in Dinç’e ve Carlos’a karşı tavrı, ‘kullan, at’  olmuş.
Zaten bir stratejistin en önemli avantajı, düşmanlarından bir şeyler öğrenebilmesidir, Sun Tzu gibi. Ki o bile daha sağken bile eleştiriye uğramıştı. Usta demek, dokunulmaz demek değil yani. Dinç bunları yapamamış, üstlerine karşı itaatkar kalmış.

(8 Ağustos 2017)

Hiç yorum yok: