Çarşamba, Ağustos 16, 2017

İmkanlı-İmkansız ve Ütopya-Distopya

1968’in sloganı şuydu:
“Gerçekçi ol, imkansızı iste.”
Ondan sonra da, hem 1968’liler, hem 1978’liler yanıldılar ve yenildiler. Hem de hezimetle. Ve bir zamanlar yok etmek için uğraştıkları hegemonların işbirlikçileri oldular.
1945-1990 arasındaki bilimkurgu roman yazarlarının savı şuydu:
“Distopya olsa da, ütopya yaz.”
Bu durumda, ütopya imkansız, distopya imkanlı oluyor ama kastettikleri bir ütopyanın disütopya kılınması değildi. (O konuya Ursula K. Le Guin ‘Mülksüzler’de birazcık yakınsadı.)
Bir ütopyanın distopya kılınmasını, 2016 Eylül – Ocak 2017 arasında, ilk uzay devleti olan Asgardia’nın öyle yapılmasıyla ilk kez doğrudan gözledim.
(Benim bakış açımdan, kibbutzlar da ütopya başlayıp, distopya olan projelerden.)
Homo Sapiens’in ardılı tür olarak Homo Posterus; hem, imkanlı, hem imkansız; hem ütopya, hem distopyadır.
Dolayısıyla sözü geçen dönemde sözü geçen epistemik alanlarda bunlar, hem pratik, hem teorik olarak doğrulandı ve kanıtlandı ki böyle bir praksis toplamı, tarihte birarada pek görülmüş şey değildir.
Benim verili standart biyografim ise, baştan (1,5 yaşımdaki % 99’luk ölüm tehlikeli hastalık ile) astandart bir nekrografi oldu. 18 yaşımda insanlar, benim ne zaman intihar edeceğime bahse girerlerdi. Lakabım ise, (günah keçisi değil) ‘zekat keçisi’ idi.
Ancak hala ölmedim ve bugüne kadar akranım olan (1955-1965 doğumlu) en az 50 marjinali gömdüm. Artık kendimi mezarcı Ulrik gibi görmeye başladım. Rumelihisarı’ndaki Aşiyan’a daha yakın olan camideki musalla taşında, bana ‘çok içme, öleceksin’ diyen birçok kişinin tabutunun şerefine çok bira kutusu kaldırdım.
Dolayısıyla bu çizgi, benim imkanlı-normal çizgimin anormal-marjinal-(sağ kalması)-imkansız yöne taşınmasına neden oldu. 57 yaşımda tekrar insanlığıma ve normalliğime geri döndüm, dönüyorum, döneceğim.
43 yıllık iç-öz ve dış zulüm yeter bana.
İmkansızı isteyip, bir meta-ütopya yarattım.
Nokta.

(13 Ağustos 2017)

Hiç yorum yok: